7
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1349
Okunma

Gidişin Ola, Dönüşün Olmaya… Son
İlerleyen zamanlarda, babam biraz iyileşip konuşmaya başladığı bir gün, evimize gelen akrabamıza anlatırken duymuştum olanları. Gelen kişi babamın Haydar Dayısıydı. Allah rahmet eylesin, çok severdik birbirimizi.
O gece, babam konserin olacağı yere gitmiş. Gittiğinde konser başlamış zaten. İçeri girmek yasakmış. Kapıdaki görevlilere, içeri girmek istediğini ve yeğeninin içerde olduğunu, alıp gideceğini söylerken, kimliğini de göstermiş üstelik. Ne söylese, ne etse ikna edememiş görevlileri. “Konserin bitmesini bekle.” demişler bir kenarda.
Babam bakmış olacak değil, dışarıda birileri de bekliyor; o da çıkmış dışarı. En azından, Aksoy Amca’mın bir arkadaşını falan görürse, içeriye haber yollayabileceğini düşünmüş. Aradan biraz zaman geçince, iki polis gelmiş babamın yanına. Yardımcı olabileceklerini söyleyerek tenha bir köşede konuşmaya başlamışlar. Bir süre sonra konuşma şekli hakaret edici ve onur kırıcı olmaya doğru yol almış. Aralarındaki tartışma uzayınca, itip kakmalar da başlamış. Tam o sırada, babamın kemerinde, görevi icabı ruhsatlı olarak taşıdığı silahı, biri çekip almış. Babam da o kişiye engel olmaya çalışırken, nerden geldiği belli olmayan beş altı polis, ellerinde coplarıyla babamın neresine rast gelirse vurmaya başlamışlar. Babam bir şey yapamayacağına karar verip, sadece başını korumak amacıyla, yerde kollarıyla kapanmaya çalışmış. Onlar babama her vurduğunda, benim arkasından seslendiğim sözler kulaklarında çınlıyormuş. Bir süre sonra acı hissetmemeye başlamış. Artık öldüğünü düşünmüş.
Sonrasında neler olduğunu hatırlamadığını, gözlerini açtığında hastanede olduğunu söyledi. Aldığı darbeler vücudunda çok hasar bıraktığı için, dört gün hastanede yatmış. Annem, o dört gün boyunca hastaneye, babamı görmeye gitmiş. Biz üzülmeyelim diye de söylememiş.
O gece polisler, babamın öldüğüne karar verip ya da “Bu kadar ders buna yeter.” diye düşünerek, sokak ortasında bırakıp gitmişler. Sabaha karşı yoldan geçen birileri babamı bulup hastaneye kaldırmışlar. Hastanede kimliğine bakarak, görevli olduğu birime haber vermişler. O birim de anneme haber vermiş. Silah yokmuş ortada. Hemen mahkeme açılmış. Önce, silah babama teslim edilmiş. Yakalanan polisler tutuklanmış ve görevlerinden de men edilmiştiler. Çok iyi hatırlıyorum; o mahkeme yıllarca sürmüştü. Sonunda babam kazanmıştı.
Aksoy amcamsa bu olaydan bir hafta sonra eve dönmüştü. Sonunda, arkadaşlarından babamın başına gelenleri öğrenmiş, korkuyla eve gelmişti. Babamı öğle görünce, dizlerinin önüne çöküp, saatlerce ağlamıştı. Bundan sonra nereye giderse gitsin, haber vereceğine dair babama söz verdi. Bu sözünü de bu güne kadar hep tuttu.
Babamla ben ise, uzun uzun sohbet edip anlaşmıştık. Bana öğütler ve nasihatler ederek, aramızdaki o soğukluğa son vermişti babam. O gün hem babama, hem de Allah’a söz verdim; bir daha beddua etmeyecektim.
Bu gün kırk yedi yaşındayım ve bu yaşa kadar sözümü tuttum. Asla beddua etmedim. Tabi ki çok kırıldım, incindim, hak etmediğim olaylarla karşılaştım; ama beddua etmek yerine Allah’ıma havale etmeyi tercih ettim. O yüce varlık bilir işini. Kim haklı, kim haksızsa o görür sadece diye düşündüm ve düşünmeye de devam ediyorum.
Bu güne kadar yaşadığım ve gördüğüm şeylerden sonra Allah’ımdan dileğim; dostum, düşmanım hiç fark etmez, hepsine iyilik vermesini diliyorum. Maddi, manevi kimseye muhtaç etmemesini, çevremdeki insanlar ne kadar iyi olursa, benim de o kadar iyi olacağımı düşündüm. İnsanlar ne kadar iyi olursa, hiç kimseye kötülükleri dokunmayacağı fikrindeyim. İçlerinde kin, nefret, fesatlık ve kötülük barındıranları da ıslah etmesini diliyorum.
18.10.2012____________Seher_Yeli