3
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
549
Okunma
Birkaç siyah kanatlı kuzgunun sivri gagasının arkasındaki parlak gözleriyle, benim yorgun bedenimin uyumasını izliyordu.
Bir de içlerinden birini az önce çiğ çiğ yerken dudağımda kalmış kırmızılığın kan tadına bakıyorlardı.Hava zifiri karanlığa bulandıkça,üstünde oturduğum tahta zeminin altındaki aç yırtıcılar git gide çoğalıyordu.
İlk kez yüksek bir yerde oturmanın huzurundaydım.
Ellerimdeki lekeler ve parmaklarımdaki titremeler artmaya başlarken hava gecenin soğukluğuyla ormana inmişti. Isınmak için Katerina’yı ve birkaç gece önce içtiğimiz votkanın gırtlağımızdaki sıcaklığı düşünerek kendimi ısıtmaya çalışıyordum.
Karşı çam ağacından bir kuzgun benim boş düşüncelerdeki durgun bedenimi görmesiyle saldırırken sol bacağımdaki yarama,onu da öldürdüm ani refleksimle.
Dönüşümün içimde başlamaması için tüm DNA larıma dua ettim.Titreyen ellerimle son kalan iki iğneden birini daha damarlarıma enjekte edip, boşalan enjektörü aşağı attığımda, aşağıdaki mutasyona uğramışlar daha da hareketlenmişti gazellerin üzerindeki ayak seslerinden anlamıştım.
Gözümü açtığımda çoktan sabah olmuştu.Bir önceki akşam yediğim kuzgunun kalan kısmını ayağımla iterken kendimden, kusma isteğiyle ayağa kalkıp, içimdekileri aşağıya boşalttım.İnmeden önce aşağıya, çantamdaki haritaya bir daha baktım.
Kafama çizdiğim rotam benim tek kalan kurtuluşumdu.Gideceğim kasabada son hayat belirtileri benden önce göçüp gittiğini bilsem de oraya gitmekten başka çarem yoktu.
Kilisenin en güneyindeki eve ulaşmam için on mil daha yarlı bacağımla yürümem gerekiyordu.Gündüz yolculuk sırasında az su, az yemek yemem gerektiğini ve hiç dinlenmemem gerekiyordu bu ağırlıkta yürümemle.
Ağaçtan aşağıya tahta merdivenden indiğimde, gece gelen misafirlerin salyası halen indiğim ağacın dibinde ıslaklığını koruyordu.
"adam ölmeyecek..dağdaki açan çiçek.." öylesine yazılar işte...çok yazınca hayal kırklığı ve kalvye yorgunluğu boş beklentiler işte :-) beceriksiz öykülerden sallamalar :-)