2
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1083
Okunma
Öyle değişir ki zaman...
Bir an hatırlarsın.. eskiden bir gün ya da etkinlik olduğunda bir şiir getirirdik yanımızda...
ezberletirdi çoğu kez ve okuturdu öğretmenimiz.. 23 Nisan mesela...
yahut ormanlarla ilgili bir şiir sorardık etrafımıza.
Sorardık..
Gidip kütüphanelerdeki raflarda bulurduk soluğu.
"Öğretmenim.. öğretmenim.. bak ben bir şiir buldum ormanlarla ilgili.."
Belli başlı şairler vardı... hepsi hepsi iki elin parmaklarını geçmezdi sayıları...
"Beş hececiler" mesela.. bak 5 tane....
Şimdi bakıyorsun.. paylaşan paylaşana... eline kalemi alan yazıyor.. ben de baktım herkes yazıyor...
Benim neyim eksik arkadaş dedim aldım elime klavyeyi... yazdım durdum...
Ben de yaşıyorum sevgi, aşk, terkediliş.... hepimiz gibi...
herkes gibi...
Oysa düşünüyorum da hiç bir öğretmen benim şiirlerden bir tanesini alıp eline bu şiiri ezberleyin der mi?
Ya da günlük paylaşılan yüzlerce şiirin arasında bir uğur böceği bile alamadan 40 civarında bir tıklamayla ve iki yorumla silinir gider mi? akıp gider mi hayatın ırmağına?
Nedir ki doğru olan?
Alıp eline hepsini götürüp bastırmak mı? Ucuzlamışken bu kadar....
Yüreğini söke söke, hıçkıra hıçkıra yazdığın şiirlerdir belki hepsi ayrı ayrı...
Bir hikayesi vardır hepsinin... Çoğu kez neşeli anını aktarmaz duyguların..
hiç görmedim.. herkes aynı sanki.. herkes hüsranda... herkes hüsranı yazıyor...
terkedilmiş ve kaybetmişliği anlatıyor satırlarında..
küsüşü yazıyor..
Bakıyorsun kimisi iş ediniyor ve hiç ummadığınız tasvirlerle yazıyor aynı şeyleri..
ve okuduğunda "Vay be!" detirtiyor...
Çoğu kişi de okuyup bir kısmını hiç bir şey anlamadığı için gerisini okumadan veriyor kararını..
"hiç anlamadım ama müthiş yazmış" diyor. Çoğu kişi de itiraf edemiyor anlamadığını..
Sanırım böyle yazılmalı şiir diyor kendi kendine... Küsüyor bir süre... yazmıyor başka..
Sonra bir kaç gün sonra alıyor eline kalemi ve başlıyor karalamaya...
Ara verilen o kadar süre içinde çok fazla birikmiş olduğunu anlıyor ve yazıyor bir şiir daha..
Çok beğeniyor ve defalarca okuyor kendi kendine... ve paylaşıyor yine..
Sonra mı?
Aynı....
Nasılsa tutulmuş şiirin de köşebaşları.... yaşanılan herşey gibi ucuzlaşmış herşey..
Onu da üreten dev fabrikalar var... asla rekabet edemezsin...
tükenirsin...
ve başlarsın o fabrikların üretimlerinden kopyalamaya....
çünkü senin sen olmanı istemiyor tüketim ekonomisi..
nasılsa var üretme diyor...
bırak diyor...
Bazı ıssız adamlar var kopyalamayan ve üretmek için çabalayan..
yaşamın her anına değer katmaya çalışan...
güzelleştirmeye çalışan...
bitmek tükenmek bilmeyen sorumluluklarının arasında müthiş bir direnişle azimli bir duruş sergileyen...
Oysa ki sanat bu değil miydi?
Hayallerinle ve duygularınla ölümcül hastalığa yakalanmış insanlara hayatı güzelleştirmeye çalışmak değil mi?
Kapılan köşebaşlarına inat..
Dimdik ayakta durmak...
ve yazmak... daima...
Hakan Zengin