9
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
2666
Okunma

Anne’m...
Canımın can’ ı, sebeb-i varlığım. Bedeni gibi yüreğide büyük koca kadınım Ana’ m!
Duydum ki; yatmaktaymışsın beyninde üçüncü kez tekerrür eden o hain baloncuğun yüzünden.
Oysa ne çok severdim çocukken elimden tutup gezmeye götürdüğünde, almadan eve dönmediğimiz o renk renk balonları. Hayatımın en güzel anılarını bir gökkuşağı gibi rengârenk boyayan o balonlar şimdi hain bir gece gibi karanlığıyla boğmakta beni.
Seni yatağa düşüren bu illet benim kilometrelerce uzakta canımı yakmakta, içimi kemirmekte.
Uzağım... Yanında değilim. İmkanlar, imkansız(ı)lık haline dönüşüp önüme setler çekmekte. Hazan vurmuş bir ağacın dalındaki son yaprak gibi sallanıyorum. Ve zemheri bir rüzgar esiyor, üşüyorum anne!
Sen hep ketum bir kadındın Anne. Duygularını hep içinde saklardın. Bilirdim ben içinde kocaman nehirlerin çağladığını. O hep özendiğim ve abimin senden aldığı, sana benzediği için kıskandığım yosun yeşili gözlerinden okurdum içinde tuttuğun, söyleyemediğin tüm cümlelerini.
Bazen Karadeniz’ in hırçın dalgaları gibi kıyıları döverdi öfken. Korkardım öfkenden anne ve o fırtınan dinip sakin bir göle dönüşene dek saklanırdım senden.
Çocukken babama çok düşkündüm ben. Çoktan daha ziyade belkide. Senden fazla ona gösterirdim sevgimi. Geçen bayram ziyaretinize geldiğimde sana biraz haksızlık etmişim bağışla beni demiştim. " Daha çocuktun o zaman kızım " demiştin engin bir hoşgörüyle. Yine haklıydın çocuktum be anne değil mi?
Ne zaman ki; gençliğimin ilk kavak yelleriyle savrulmaya başladım, ne zaman ruhumun güvertesinde isyanlar başgösterdi, senin güvenli limanına demirledim gemimi. Rotam sen oldun, denizfenerim yine sen. Önce annemdin sonra ilk arkadaşım, sırdaşım, yarenim oldun. Bugün hatırladığımda güldüğüm en çocukça acılarımın ortağı, merhemi, dermanı oldun.
Babam kahramanımdı. Sen İdolüm oldun. İçten içe sana öykündüm hep. Senin gibi bir anne olmayı diledim, senin kadar vefakâr olabilmeyi. Sırf abilerim imrendi diye bir küfe elma için komşunun tarlasında ayakların kan içinde kalana dek rençberlik edişini gözünde yaşlarla anlattığın gün bir azize olmuştun gözümde.
Babamın gemicilik yaptığı, denizaşırı gittiği dönemlerde sana yolladığı cüzi bir parayla 3 çocuğuna hem analık hem babalık edişin, aynı zamanda halan olduğu halde kayınvalidenin huysuzluklarına sabırla katlanışın sana olan hayranlığımı kat be kat arttırdı.
Sonra İstanbul’ a göçünüzü dinledim defalarca senden. Bıkmadan, usanmadan. Bir yatak, bir yorgan, bir kaç tabak çanakla. Yoksulluğun ve çektiğin çilenin sadece yeri mi değişmişti Ana’cığım? Kolay değildi elbet bu kocaman, acımasız kentte tutunmak.
Onca sıkıntının arasına bir kaç yıl sonra içinde taşıdığın minik bir varlığın haberi de dahil olmuştu. Beni dünyaya getirmek istememişsin annem. Hala gönül koymuyorum sana kim olsa aynı şeyi düşünürdü benim canım anam. Öyle ya 3 çocuk üstelik bir tanesi Rabbimin bir hediyesi olarak engelli gelmiş dünyaya. Lakin kıyamamışsın hem doğmam için yalvaran babacığıma hem de bana.
O yüzden bir kez daha sebeb-i varlığımsın. Canımın can’ ı sın. Gözümün samimi yaşısın.
Can kadınım! Ana’ m... Yarın tekrar MR’ a gireceksin. Kafanın içini mesken eden o işgalci baloncuğun seni yenmeyeceğine söz ver bana ne olur. Ben güçlü olmayı, acılara inatla kafa tutmayı senin o görünmez kalende öğrendim. Sakın vazgeçme olur mu?
Varlığım ol(a)masa da dualarım hep yanında olacak.
O en büyük koruyucuya, Rabbime emanet...
Öpüyorum cennet kokan ellerinden.