10
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
6061
Okunma

Geçtiğimiz hafta cumartesi günü öğlen saatinde, alışverişten dönüyordum ki… Uzun zamandır görmediğim komşumla karşılaştım. Yanında 14 yaşında kızı Filiz ve bir de hangi ara hamile kalıp, ne ara doğurduğunu bilmediğim küçük kızı İrem. Bir de üstelik tam on dokuz aylık olmuş, sarı saçlı mavi gözlü bir bebiş…hayretler mütemadiyen dedim… Ne kadar kapanmışım eve ve ne kadar hayırsız…bir o kadar da vefasız bir komşuymuşum diye hayıflanırken, diğer yandan da İrem bebeğin, saçlarını ve yanaklarını seviyorum.
Allah’tan komşum beni biliyor, bir de bozulunca yüzümün şekli ne hal aldıysa artık… Tüm gayretiyle bana/ beni, anlatıp teselli etmeye çalışıyordu… Zaten rahatsızsın, inşAllah daha iyisindir görüşmeyeli. Biliyorum Necla ben seni tanıyorum, sen eşinle çocuklarınla olmayı seviyorsun, evcilsin. Dışarıya gerek duymuyorsun, gerçekten anlıyorum seni, dert etme… Zaten bir de yazıyorsun. Şiire dalınca zamanı fark etmiyorsun….
Sahi… Kitabın olsun istemez misin, hiç düşündün mü derken …kızına döndü…. Filiz düşünsene Necla Abla’nın Şiir Kitabının çıktığını aynı Ömer SEYFETTİN gibi, ne kadar güzel olurdu değil mi?
O anda ne cevap vereceğimi bilemedim. İlaç saatim de gecikiyor, gördüğüme sevindim, arayı kapatalım deyip ayrıldık… Canım komşum benim sen ne iyisin…
1 Ekim 2012 // NÜS