Paranın öldürdüğü ruh, kılıcın öldürdüğü bedenden fazladır. walter scott
koçal
koçal

Kar Yüklü Kamyonlar

Yorum

Kar Yüklü Kamyonlar

0

Yorum

0

Beğeni

0,0

Puan

618

Okunma

Kar Yüklü Kamyonlar

1961 senesinin soğuk bir Aralık günüydü. Salih Kaptan, sıkıca sarıp sarmaladığı buğday yükünü son bir kez kontrol ederek kamyonuna binmişti. Doğubeyazıt’taydı. Yılın bu zamanında bu yörede öğleden sonra birden akşam oluverirdi. Pencereden başını uzatıp havaya bilgece bir bakış attı. Bu mevsimde bölgede her yerin beyaza bürünmesi anlık bir olaydı ve yadırganmazdı. Yolu uzundu. Önce Karadeniz kıyılarına çıkacak, oradan da İstanbul’a doğru devam edecekti. Az ilerlemişti ki, ilkin bahsettiğim beyaz örtü her yeri kaplayıvermişti. Kar taneleri, bilindik olarak havadan yere düşme şekli dışında, sağa sola, hatta yukarıya doğru uçuşmaya başlamıştı. Bir parkta oynayan çocuk kalabalığının cıvıltısını andırıyordu sanki. Yol kenarına park etmiş iki meslektaşını görünce, aracını hemen peşi sıra yanaştırıp dışarıya atıvermişti kendini. Gidip bir ihtiyaçlarının olup olmadığını sormuştu. Biri:

-Devam etmezsek mahsur kalacağız. Biraz aşağıya inebilirsek vadiden sonra yol açılır. Sen önümüzden gidersen bizde seni takip ederiz.

Böylece Salih Kaptan önde diğerleri arkada yola koyuldular. Yaklaşık yirmi dakikalık seyirden sonra daha fazla gidemeyeceklerini anlayan Salih Kaptan, ekmek teknesini yol kenarına park etmek zorunda kalacaktı. Biraz sonra diğerleri de arkasında par etmiş, beklemeye koyulmuşlardı. Bulundukları yerden dağın yamacında ışık hareketleri fark ediliyordu. Salih Kaptan’ın, daha sonradan doğru tahmin ettiğini anlayacağı kara yollarına ait kar temizleme aracıydı bu. Aracı beklemeye koyulan Kaptan derin bir nefes almıştı. Kar, rüzgarla birleşerek bir kasaba festivalini andıran neşe dolu hareketlerle uçuşmaya devam ediyordu. Neden sonra rüzgarın sesini bastıran tok bir ses duyuldu. Ses, ilkin peşi sıra iki kez, daha sonra üç kez daha tekrarlandı. Kamyonun kapısı çalınıyordu. Kapıyı açtığında, kırk beş yaşlarında bir adam karşısındaydı. Kendisinin bölgede Albay olduğunu, iki çocuğuyla beraber aracıyla burada mahsur kaldığını ve çocuklarının aç olduklarını söylüyordu. Bu gibi durumlara her zaman hazırlıklı olan Salih Kaptan, bisküvi, kek ve yarım ekmek arası kaşar peynirini cömertçe onlarla paylaşmıştı.

-Kaptan, teşekkür ederim. Borcum ne kadar?
-Albayım burada paranız geçmez maalesef afiyet olsun. İsterseniz battaniyede verebilirim.
-Doğrusu iki kızım var arabada ve çok üşüdüler. Çok minnettar kalırım. Peki ne yapacağız burada?
-Dağın yamacında ışık hareketleri gördüm. Yolu açmaya çalışıyorlar galiba.
-O zaman beklemekten başka çaremiz yok.
-Evet öyle görünüyor.
-Çok sağol Kaptan.

Yarım saat kadar sonra Salih Kaptan’ın doğru tahmin ettiği gibi, kar temizleme aracı konvoya ulaşmıştı. Kar aracı önde, diğerleri arkada yavaşça hareket etmeye başlamışlardı. Biraz ilerlemişlerdi ki, bir aracın yoldan çıkıp kara saplandığını görmüştü Kaptan. Yardım için aracın yanına gittiğinde karşısında yine Albay’ı bulmuştu. Çekme halatını otomobile bağlayarak Albay’ı saplandığı yerden çıkarmışlardı. Albay, hiçbir şey söylemeden tamamen insani duygularla Kaptan’a sarılıvermişti. Tekrar araçlarına binmiş ve kar aracının açtığı yoldan yavaşça aşağıya doğru inmişlerdi. Rakım sürekli düştüğünden, kar tanelerin büyüklüğü azalıyor ve hava etkisini yitiriyor gibiydi.

Şehre yakın bir kasabada, bir handa mola vermek için durmuştu Salih Kaptan. İçeriye girdiğinde ortaya kurulmuş sobanın sıcaklığı ve mis gibi kokular yüzüne vurdu. Sobanın üzerinde bir insanın ucu ucuna kavrayabileceği genişlikte bir tencerede sütlaç pişiriliyordu. Kokusu o kadar davetkardı ki, kimsenin o sütlaçtan yemeden gitmeye niyeti yok gibiydi. Biraz sonra tanıdık bir yüz, Albay’ın handan içeriye girdiğini görmüştü Kaptan. Girer girmez aynı koku yüzüne vurmuştu Albay’ın. Kaptanı görmüş, selamlamıştı.

-Kaptan izin verirsen bu sütlacı sana ve burada ki diğer şoför arkadaşlara ısmarlamak isterim. Ne dersin?

Bir şey söylemeden onaylar gibi başını sallamış, dostça gülümsemişti Kaptan. Hancı o gece her bir tasa iki kez sütlaç doldurmuştu. Soğuması beklenmeden kısa sürede bitirilen sütlaç, her kesin damağında hoş bir anı olarak kalmıştı.


Mehmet Koçal
Eylül 2012




Paylaş:
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 
Kar yüklü kamyonlar Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Kar yüklü kamyonlar yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
Kar Yüklü Kamyonlar yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Bu şiire henüz yorum yazılmamış.
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL