3
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
2300
Okunma

Yağmurlu bir gemlik günü...hüzün damlıyor gökyüzünden...İçimde kocaman bir boşluk ve gittikçe sessizleşen evimde bir ben ve birde yalnızlığım kolgeziyor...
İçimde hiç durmadan büyüyen SANCI, ve senelerdir nereye gideceğini kestiremeyen göçmen kuş misali çırpınan kalbim, siyah beyaz fotoğraflarda yitirilen gençliğim, dar sokaklarda aradığım, gecenin bir yarısında kabuslarla uyandığım terli bedenim ve hiç dinmeyen bir sızım....
Hayat neden bu kadar acımasız? insanlar neden bu kadar vefasız?
Gittikçe daralan nefesim gün gelip duracak sessiz gecelerin birinde...
Yazık oldu hayata çok erken yenildim ben..Göğsümde bir kitle tesbit edildiğinden beri kendimi yargılıyor, nerelerde hata yaptığımı sorguluyorum. Kendimi acımasızca yalnızlığa mahkum ediyorum..Kalan ömrümde seyahat etmeyi, akrabalarımı, annemin babamın mezarını ziyaret etmeyi, şimdi sessizliğin hüküm sürdüğü o babamın ve annemin, hatta tüm kardeşlerimin aynı evde sorunsuz, mutlu yaşadığımız günleri özleyerek, ama kendime acımadan geçirmek istiyorum...
Oğlum geliyor aklıma..aslında hiç çıkmıyor ’annem kendine iyi bak, hiçbirşeye üzülme, daha benim mezun oluşumu, askerliğimi, evlendiğimi ve torununu göreceksin’ dediği...
Kul kurar, kader gülermiş...Kuru yapraklar gibi savrulurken ömrüm, ben hep SONBAHAR ı yaşadım..ilkbahar geldiğini sandığımda ise çok YANILDIM..
Kış çok yakın mı acaba? Ölümün soğuk rüzgarı değdiği gün diyebilirim ki; ben hep duygusal, riske atılmayı sevmeyen, sevecen bir insan oldum..Korktum, korkutuldum...Ama bir çare bulamadım...
Sevgi ile ve sağlıklı yaşayın gönül dostlarım..