5
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
6780
Okunma
Ben dostlarımı ne kalbimle, ne de aklımla severim...
Olur ya... Kalp durur... Akıl unutur...
Ben dostlarımı ruhumla severim...
O, ne durur... Ne de unutur...
(H.z. Mevlâna)
Size olur mu bilmem ama bana çok oluyor. Hele bu aralar. Güzel ve özlü bir söz okuduğum zaman onun etrafında düşünmeden kendimi alamıyorum. Geçenlerde Mevlâna’nın bu sözünü okudum bir yerlerde ve bütün günüme maloldu , olmaya da devam etmekte. Sevdiğimiz halde veda etmek zorunda kaldığımız ne çok insanlar olmuştur hayatımızda. Benim oldu meselâ. Nice arkadaşlar,dostlar,aşklar….Kimi bizim istediğimiz için gittiler,kimisi de bizi istemedi. Belki şartlar öyle gerektirdi, gitme zamanı gelmişti. Zamanı gelmeyen ve de hiç gelmesini istemeyeceğimiz ,bizim onayımızı almayan,onay almayı bir tarafa bırakın,haber bile vermeden yaşanan ayrılıklar da olmuştur. Bu dünyadaki en büyük muamma diyorum ben bu ayrılık çeşidine,bazılarıysa ona ölüm diyor. Ötelere gitmek, yeniden doğuş, yeni başlangıç v.s. Adı ne olursa olsun kelimelerle oynayıp,yumuşatmaya çalışmak ölümün anlamını değiştirmiyor. Bu ayrılıkta söylenmemiş sözler çoktur bazen, yarım kalmış,cevabı hep merak edilmeye mahkum olmuş sorular.Bitirilmemiş işlerimiz varsa eğer gidenle, koyulaşır bu ayrılık. Hiçbir siyahın tarifi yetmez bu koyuluğu anlatmaya. Sonra gelsin keşkeler. Giden gitmiştir , keşkelerle dost olan tarafa , pişmanlıkla dolu keşkeler yumağını miras bırakarak. Onun yokluğunu varlığa çevirebilmek akıl ve kalple değil, ruhla mümkün olur. Akıl yanıltabilir,kalp bir o yana bir bu yana atıp durduğundan oyalar,vakit kaybettirir.Ruhumuzla, tüm benliğimizle yaptığımız anışlar, kalbin de aklın da ötesindedir.İnsan denilen muhteşem varlık,sadece bedenden ve bilinçten ibaret değildir.Onu görkemli kılan ruhunun güzelliğidir.
Mevlâna’nın sözü belki de yazımın konusunu işaret etmiyordu ama benim bu satırları yazmama vesile oldu. Nasıl ki gören gözümüz değil, beynimizse,sevenin de ruhumuz olması dileğiyle.