21
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1251
Okunma

İŞTE GELDİM GİDİYORUM
Bölüm 8
Otomobil siyah renkteydi. Yeni üretilmeye başlayan yerli otomobillerden değildi. Uzunca idi ve dış görünümünden çok lüks olduğu belliydi. Mevsim itibariyle açık olan camlarından yüksek seste yabancı müzik geliyordu. Hoş ve kan kaynatan bir müzikti. Göründüğü kadarıyla bir kişi vardı ve o da otomobili kullanan kişi idi.
Sürücü tarafındaki kapı açıldı. Araçtan çok özenli giyinmiş bir adam indi. Yaklaşık 35 yaşlarında, saçı özenle taranmış ve dondurucu kullanıldığı için muntazam durmakta olan biri idi. Gömleği çok sükseli, pantolonu renk olarak gömleğe uygun ve İspanyol paça idi. Güler yüzlüydü. Gülümseyerek öğrencilere bakıyordu. Eliyle “Gelin” der gibi işaret yaparak yanına çağırdı ürkerek duran gençleri.
-Neden durdunuz gençler? Hadi gelin sizi okula götüreyim. Neden yaya gideceksiniz ki bu saatte? Bir sürü olay var; ne olur ne olmaz…
Gençler daha da şaşırdı. Nereden biliyordu ki okula gittiklerini. Oysa geziyor da olabilirlerdi. Nutukları tutulmuştu adeta; konuşamıyorlardı. Nasıl tutulmasın ki? Hergün onlarca genç yok oluyordu. Yürümediler ve boş gözlerle adama baktılar. Biraz daha sesini yükseltti araçtan inen adam. Biraz daha sevecen bir ses tonuyla yine seslendi gençlere…
-Hadi ama… Bekletmeyin beni. Bu saatte ne olur ne olmaz. Amacım bir kötülük değil ki. Sizi okula bırakıp döneceğim.
Bunları derken aynı zamanda gülümsüyor ve vücut dilini harika kullanıyordu. Gençlerin bir kısmına güven gelmişti sanki. Kendi aralarında fısıldanıyorlardı. Her kafadan bir ses geliyordu. Kimi, sayıca çok olduklarını, kötülük yapmaya kalksa bile onun zarar edeceğini söylüyor, kimi silahı olabileceğini varsayıyordu. Sonunda binmeye karar verdiler.
Delikanlı hoşnut değildi bu işten. Ama sürüden ayrılmayı da delikanlılığa yediremiyordu. Tedirgindi. Korkarak bindi otomobile.
Araçta her şey lükstü. Güzel bir parfüm kokusu vardı. Pırıl pırıldı her yer. Yabancı adam gülerek söze başladı.
-Gençler biraz cesur olun. Bu ne korkaklık böyle? Siz nasıl kurtaracaksınız bu yurdu? Ben sizi mi keseceğim?
Kahkahalarla söylüyordu bunları. Ses tonu ve konuşma tarzı rahatlatıyordu. Otomobil, otobüslerin her zaman gittiği yoldan saptı bu arada ve deniz tarafına doğru döndü yönünü. Delikanlı iyice korktu ve nedenini sordu çekinerek. Adam yine kahkahayla güldü.
-Sen çok korkaksın anlaşılan!
Bu söz delikanlıyı çileden çıkarmaya yetti. Zaten belli ki adam da bu amaçla tahrik etmişti.
-Ben sizden korkmam! Kalleşlik mi yaptınız? Tam arkanızdayım. Sıkarım boğazınızı!
-Delikanlı sen hiç bir şey yapamazsın. Neden biliyor musun?
Bunu söylerken daha da cüretkâr gülüyordu. Devam etti konuşmaya.
-Sen benim boğazımı sıksan, araba kontrolden çıkar ve bir yere uçar; siz de ölürsünüz. Bu ilk neden… Hiç düşündün mü bunu?
Delikanlı saliselerle düşünüyordu adam konuşurken. Diğerleri de korkmaya başlamışlardı. Sustu herkes. Adam konuşmaya devam ediyordu.
-Bir başka neden de, bende silah olmadığını ne biliyorsun?
Delikanlı o an yan gözle arkadaşına baktı. Çünkü arkadaşı çorabının içinden büyükçe bir bıçak çıkarmıştı bile ve elindeydi. Delikanlı, arkadaşının bıçak tutan elinin üzerine elini koydu. “Şimdilik dur!” demek istemişti. Adam konuşmaya devam etti.
-Yolu uzatmamın sebebi kötülük değil gençler. Amacım sizlerle biraz daha fazla konuşmak. Korkmayın! Okula bırakacağım sizi.
Herkes biraz olsun rahatlamıştı. Adam devam etti…
-Gençler! Hergün olaylar oluyor. Kendinizi korumanız lazım. Var mı sizi koruyacak dernek falan. Hepiniz yeni gelmişsiniz bu şehre…
O an hepsi aynı şeyi düşünüyordu. Nerden biliyordu ki bu adam? Hepsi birinci sınıftı ve yeni gelmişlerdi. Bu doğruydu; ama bu adam nasıl biliyordu? Devam etti yabancı. Bu arada okul yoluna yeniden sapmıştı.
-Haftaya büyük yürüyüşümüz var. Arkadaşlarınıza da söyleyin. Sizin okuldan çok kişi bekliyorum yürüyüşe. Sizlerde köy çocuklarısınız. Ezilen insanların çocuklarısınız. Hep beraber olalım.
Gençlerden biri sertçe konuştu.
-Siz de ezilmişseniz; bu araba, bu kıyafet ne? Ve bizi nasıl tanıyorsunuz? Adresinizi verin; sizi yerinizde ziyaret edelim. Orada konuşalım.
Adamın aklına gelmemişti bu galiba. Durakladı. O kahkaha atan, tepeden bakan, kararlı adam birden ciddileşti ve mütevazı bir hal aldı.
-Gençler ben yabancıyım. Büyük yürüyüşü tertip için buraya geldim.
-İyi de; bizi nerden tanıyorsunuz? Okulumuzu erden biliyorsunuz.
-Tahmin ettim. Neyse gençler okula geldik. Ben sizi bekliyorum yürüyüşe.. Görüşürüz çocuklar…
Herkes arabadan indi. Teşekküre bile zaman kalmadan adam bastı gaza gitti. Öylece ardından bakakaldılar.