6
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
1706
Okunma


Beklemek ne kadar zormuş meğer. Elime aldım duygularımı kapına geldim. Sevgi dilenirken gönlüne, sana yardıma geldim. Sevgiye düşman ne kadar kelam varsa yüreğinde öldürmeye geldim. Son yüzyılın ‘ego’sunu, asırların yerinden edemediği ‘kibir’i, hep başkasından bekleyen ‘atalet’i … en güzel sevda sözcükleriyle vurmaya geldim. Onları öldürmeden yer kalır mı aşka!..
Yürek yangısıyla kapını çalarken yakıcı kelamlarla halimi arz etmekten öte değil meramım. Hep söylersin ya; “ Hedefe giden en kestirme yol doğru olandır!” gözlerine bile kaçamak bakan nazarlarıma inat. Söyleyecek söz bulamaz susardım yanında. Hatta kendime bile kızardım, buluşmadan önce hazırlardım tüm söyleyeceklerimi. Ama gözlerine bakarken unuturdum ezberlediklerimi. Hınzırca oynardın bu halimle de önüme yuvarlardın duymak istediğin sözcükleri. O yüzden mektuplara kaldı bu zamanda sevdam. Oysa herkesin elinde telefon doyasıya yazıyor sevdanın mesajlarını. Zannım, insanların elinden telefon düşmemesinden dolayı. Çağırmak, buluşmak o kadar kolay ki bu zamanda. Kulağında sevdiğinin sesini eksik etmiyor ki sevenler. Kavuşmalar anlamını yitiriyor, vuslat ise şehvetin koynunda can çekişiyor.
Bir mesaj yaz deselerdi “Hedefe kestirmeden giden yol en tehlikeli yoldur. Çünkü o kurşunların gittiği yoldur.” Jerzy Lec. der, sevdaya mektuplar yazmaya devam ederdim. Çünkü sevda, mesajlardan önce düştü mektuplara.