4
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
2169
Okunma

Uykuda bütün şehir...Dumanı tütüyor elimdeki türk kahvesinin...Yalnız içmeninde tadı olmuyorki...Komşunun kapısını da çalamazsın bu saatte.
Yalnızlıklarımızla yaşadığımızı düşünmek içimi sızlatıyor, derin bir ah çekiyorum...Çocukluğumuzda böylemiydi oysa...Şimdilerde olduğu gibi günler öncesinden haber verilmezdi, canın sıkıldığında ya da paylaşmak istediğinde sevincini, komşunun evinde alırdın soluğu...
Bir kahve içiminde doyum olmazdı sohbetlere...Çocuklara yasaktı kahve içmek. _Kızlar kahve içmez, kararırsın sonra! derdi annem. Esmer çocuk gördüğüm zaman, annesinin sözünü dinlememiş, kahve içmiş diye düşünürdüm.
Sokakta oynarken kavga edip arkadaşımızdan dayak yiyip eve geldiğimizde, annemiz kulağımızdan tutar, kavga ettiğimiz arkadaşımızın evine götürürdü. Birbirimizden özür diletip barıştırırlardı. Şimdi kimsenin çocuğuna ’ gözünün üstünde kaşın var’ denmiyor.
Oyun oynarken susadığımızda eve gitmezdik,annemiz geri salmaz diye...En yakın komşumuzun kapısına giderdik su istemeye...Kapıda ne kadar çocuk varsa, aynı bardaktan içerdi suyu; ben aynı bardaktan içmem demezdi. Mikrop mu yoktu o zamanlar
ya da insanlar mı bu kadar vesveseli değildi...
Bayram sabahı evde anne ve babamızın elini öptükten sonra komşularımıza giderdik el öpmeye...O zamanlarda çorap ve mendil alınırdı bayram alışverişlerinde; el öpmeye gelen komşu çocuklarına verilsin diye. Oysa şimdi komşularımızı tanımıyoruz. Beton yığını binalar çoğaldıkça, insaniyetliğimiz yok oluyor...
Kaybolan değerlerimiz sığmıyor bir fincan kahveye...Cezveyi yeniden ocağa koyuyorum...Bu kahve yalnız içilmez şimdi...
Hadi uzatın fincanlarınızı...
04
09
2012
03.45
( hayat ışığı )