14
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1097
Okunma
Bir zamanlar dal gibi olan vücudumu özlemiş olmalıyım ki, giydiğim hiçbir kıyafeti kendime yakıştıramamaya başlamıştım. Bu durum beni oldukça rahatsız etse de ne yapabilirdim?
Boy aynasında şöyle bir kendime baktım; aslında fena değildim ama ya şu göbek ne olacak? Bölgesel yağlanmayı engelleyecek tek çözümün, yine bölgesel hareket yapmak olduğunu düşündüm ama nasıl?
Birkaç yıl önce her türlü sporu yapan ben, bugünlerde yürümekten acizim nedense. Siz deyin tembellik, ben diyeyim halsizlik. Sonuç ne olursa olsun ama acilen bir çözüm olsun yoksa giderek eski petrol varillerine benzeyeceğim kesin.
Karar verdim, mekik çekeceğim. Mekik çekeceğim de kendimi yerden nasıl kaldıracağım onu bilmiyorum. Elbet bir yolunu bulurum diyerek bornozumu alıp banyoya yollandım. Sıcak bir duştan sonra kendimi daha iyi hissetmeye başladım. Hazır vücudum sıcakken bu fırsatı kaçırmamalıyım diye düşündüm.
Ama unuttuğum bir şey vardı; spora başlarkenki ısınma ile banyoda yıkanırkenki ısınmayı birbirine karıştırmış olduğumu daha sonra anlayacaktım.
Eh, artık sıcacık ısındığıma göre mekiğimi çekmeye başlayabilirim ama nasıl? Yere yatıp ayaklarımı divanın veya koltuğun altına soksam yerden nasıl kalkacağım? Spor yapacağım dediysem kendime o kadar da eziyet edemeyeceğimi düşünmüş olmalıyım ki, yumuşacık yatağıma yatıp, ayaklarımın üzerine yorganımı dörde katlayıp ağırlık olarak koydum. Tabii başımın altına da yastık. Ne de olsa yastıkla daha kolay kalkabilirdim.
Haydi bismillah! Deyip başladım kalkıp yatmaya. Aslında iyi de gidiyordu. Ona kadar çok rahat mekik çektim. Bir soluk alıp ikinci ona başladığımda, altı, yedi, sekiz, sekiz sekizde takıldım kırık plak gibi bir türlü kalkamıyorum ama durmadan da kalkacakmışım gibi zorlamaya devam ediyorum.
Ben zorlayıp dururken, karnımın içinden yay kopmuş gibi bir hareket başladı. Ama ne hareket! Şöyle tarif etsem daha iyi olacak; ortalarına topunu alan iki takımın oyuncuları ayaklarında top, karnımın içinde oradan oraya koşturup durmaya başlamışlardı. Ben hayatımda böyle ateşli oynayan iki takım görmemiştim inanın bana. Onlar koşturmaya devam ettikçe benim karın kaslarım yırtılıyor gibi acıyor, top karnımın hangi bölgesine geldiyse orada kocaman bir yuvarlak oluşuyordu. Topu durdurmamın imkânı yoktu. İki elimle karnımı bastırarak az önce önünden ayrıldığım aynanın önüne yeniden geldiğimde gördüğüm manzara korkunçtu.
Ne yapıp edip bu topu durdurmanın yollarını aramalıydım. Ellerlimle bastırmamın hiçbir yararı olmuyordu. Kendimi can acısıyla yatağa öyle bir attım ki, hem de karnımın üstüne. Altımda kalan topçular bir iki daha koşturdular ama benim koca gövdemin altında koşturmak o kadar da kolay değildi hani. Az sonra onlarında benim de pestilimiz çıkmış halde maç bitti.
Maç bitmişti ama gece bitmemişti. O şekilde nasıl uyuyacaktım. Ne sağa ne de sola dönemiyordum. Az kıpırdamaya başlasam, benim topçular da koşmaya başlıyordu. Ne bitmez maçmış be! Az önce bitmiş olmasına rağmen, ben kıpırdadıkça yeniden devam ediyordu. Çaresiz o şekilde uyumaya çalıştım. Gece geç saatlerde, midemden ağzıma gelen suyla uyandığımda göbeğimin taş gibi mideme sokulduğuna tanık oldum.
Her göbeği kaçana önerdiğim bir çare vardı, neden onu kendime uygulamıyordum ki? Kalkıp ağır ağır mutfağa gittim. Dolaptan kocaman bir bardak alarak içine su doldurup tam göbeğimin ortasına yapıştırıp sırt üstü geri yatağıma yattım. Kaç dakika yattığımı bilmiyorum ama hiçbir faydasını görmedim. Ertesi sabah aynı işlemi yine yaptım ama nafile, faydasız.
Son çare olarak bu sabah, kocaman bir cam kavanozu suyla doldurup onu göbeğime koyup tam yarım saat beklettim ama benim göbeğim midemi çok sevmiş olmalı ki bir türlü aşağıya inmiyor.
Bir fikri olan varsa acilen bildirse iyi olur yoksa göbeğim, tarihin gördüğü en yüzsüz sığınmacı olarak midemde temelli kalacak.
27.08.2012/Emine UYSAL