Sevmek birbirine değil, birlikte aynı noktaya bakmaktır. exupery
DİLEK YILDIZI
DİLEK YILDIZI

MİRAS-3

Yorum

MİRAS-3

3

Yorum

0

Beğeni

0,0

Puan

680

Okunma

MİRAS-3

MİRAS-3



MİRAS-3



Arkadaşını görmek için giden kızını uğurlayan Mary yeniden eve girdi.Salona girmesiyle birlikte eski yalnızlığının sesleri solgun duvarlarda yankılanmaya başlamıştı.Yıllardır bu sessizliğe kendini alıştırsa da kızının her gelişinde bu hisler onu farklı bir karmaşa içine sokuyordu.

Salonun duvarındaki bir noktaya belirsiz bir şekilde bakındı.Duvarda asılı duran çerçeveyi net görebilmek için gözlerini kısmıştı.Resmin içindeki sarı saçlı kıza ve onu kucağında tutan hasır şapkalı adama baktı.

Başka zaman olsa bu kadar dikkatini çekmezken nedense hep kızının gelişinde bu resim onu geçmişin ulaşılmayan anlarına sürüklüyordu.Sanki hatıralarındaki kırıntıları toplamak istercesine duvarda asılı duran çerçeveye yaklaştı.


Yılların tortusu sinmiş, zamanın kıvrımlarını derisindeki kırışıklarla işlemiş ellerini resmin üzerini siler gibi dokunmaya başlamıştı.Onun için bu bir resme dokunmaktan çok daha öte bir şeydi.Yeni doğmuş bir çocuğun yanağını okşar gibi çerçevedeki iki gülen kişi sevdi.

Yorgun bedeniyle derin bir nefes çekip vermişti.Salon onun verdiği nefesi soluk duvarlarındaki süngerle emdi.

Mary gözlerindeki pusu umursamadan üst kata çıkmak için çerçevenin asılı olduğu duvardan uzaklaştı.Üst kata çıkan merdivenin her basamağı ona her geçen gün daha dik gelmeye ve ayaklarını daha çok yormaya başladığını fark etti.

Kendi odasına girdiğinde, birkaç dakika önce kızına el örgüsü hırkayı verdiği sandığın başına geçti.Zemindeki kırmızı halının üzerine dizleriyle çökerken, bu evin paslı çivilerinin çıkardığı gıcırtının aynısı onun diz bağlarından çıkmıştı.

Kızına gelecekte bırakacağı birkaç eşyayı sandığın içinde düzenleyip sandığı yeniden kapadı.Sandığı kapatırken eskimişliğin verdiği menteşe sessi odada yankılanmıştı.Kendi odasından çıkıp, kızının odasına gitti.

Her zaman alışkanlık edindiği gibi kızının odasını düzenlemeye başlamıştı.Bu onun, kızının yokluğunda zamanını doldurmak için yaptığı vazgeçilmez uğraşlarının arasındaydı.Kızının eşyalarına düzenleme bahanesiyle her girdiğinde bu odaya, uzak kaldığı kızını yanındaymış gibi hissetmesini sağlıyordu.

Bu yüzden yıllarca aksatmadan onun odasına girip, onun eşyalarına dokunmak,onun özlemlerini saracak tek teselliler arasındaydı.Mary kızının yatağına otururken yatağın üzerindeki büyük bez bebeği alıp dizlerinin üzerine koydu.

Dizlerinin üzerine koyduğu bez bebek, onu düşüncelerini bir anlığına geçmişten uzaklaştırıp şimdiye getirmişti.Kendi kızının, Lusi gibi evlenmiş ve çocukları olan bir olmasını diledi.Ve çevresinde torunlarının koşuşturduğu bir ev hayal etmişti.

O günleri görüp göremeyeceğine dair aklından tahmin yürütmeyi bırakıp, tıpkı kendi kızının sevdiği gibi elindeki bez bebeği sevmişti.Bu sevişteki tek fark onun o bez bebeği torunuymuş gibi sevmesiydi.Dalgınlığını bir kenarı ya bırakıp, oturduğu yataktan kalkıp nevresimi düzeltti.


Odanın kapısını kapatıp tam çıkmak üzereydi ki etajerin üstündeki dün veranda buldukları defterler gözüne ilişti.Geri dönüp birini alıp okumaya karar verdi.

Salona indiğinde elindeki defteri masanın üstünde duran örgünün yanına bıraktı.Üstündeki yorgunluğu atmak için kendine bir kahve yaptı.

Dışarıda oturmaya karar vermişti.Dışarıdaki yağmurun serinliğini bildiğinden askılıkta duran küçük polar bir battaniyeyi küçük, düşmüş omuzlarına attı.Masanın üzerindeki defteri sol koltuğunun altına koyup, elindeki fincanla verandaya çıktı.Her zaman oturduğu iskemlesine oturdu.

Bir kaç küçük yudum kahveden sonra elindeki fincanı verandanın korkuluğuna koydu.Koltuğunun arasında sıkıştırdığı defteri eline aldı.Defterin sayfalarını açmadan önce gözlerini evin bahçesinde öylece gezindirdi.

En çokta kızına bir zaman salıncak kurdukları o akasya ağacına bakmıştı.O an birkaç serçe akasyanın dallarından havalanıp, başka bir ağacın dallarına konukluk yapmak için kanat çırpıp uzaklaştı akasyadan.Mary ise gözlerini kısıp ilk sayfaları okumaya başlamıştı.



Kızımın okula başlamasıyla içimde derin bir boşluk oluşmuştu.Elimden gelse onun okuluna gidip, son zil çalıncaya kadar yanında oturup,aynı öğrenci servisle eve gelirdim.Bunların olmayacağını bildiğimden kendime yeni şeylerle uğraşmaya karar vermiştim.

Bulduğum bu uğraşlar Mary’nin pek hoşuna gitmediğini seziyordum.Kendisine olan ilgimin azaldığını sanıyordu içten içe.Ama bunun farkında olsam da onun böyle hislere kapılmaması için bir açıklama yapmıyordum.

Son günlerde kızımla oyun oynamamı bile kıskandığını çok iyi biliyordum.Hatta bunu bir gün ağzından bile kaçırmıştı.Evlilik yıl dönümümüzü ilk kez unuttuğumda “Kızınla oynamaktan evlilik yıl dönümümüzü de unutur oldun bakıyorum”.Bu siteminin altındaki yatan nedenleri çok iyi biliyordu.

Kızımın en çok benimle oyun oynama isteği ve eskisi gibi kendisiyle çok konuşmuyor olmamdı.Onunla her gün aynı konuları konuşmaktan sıkılmıştım.Ama bunlara rağmen onu eski günlerdeki kadar derinden seviyordum.Tek fark zamanın küçük bir kasabada durağan geçmesiydi beklide.

Henüz bunların tam olarak bilemiyorum.Bu yüzden onunla daha az konuşmaya başlamıştım.Kızımın ilginç soruları beni daha çok hoşuma gidiyordu.Bir keresinde “Ağaçlar neden konuşmuyor baba?” diye soru sorduğunda çok gülmüştüm. “Gidip bunu ağaca sormaya ne dersin ?”


Bu soruya cevap vermek için onunla oyun oynaya karar verdik.Ben ağacın araksına geçip ağaç rolünü üstlenmiştim.Ona verdiğim cevap onu inandırmamıştı.Ben ona sadece kuşlarla konuştuğumu,insanların henüz dilimi çözemediğini söylediğimde o çok gülmüştü.


Neden o zaman insanların bahçesinde susarak duruyorsun demişti.Bana zor gelen bu soruyu cevaplamaktan Mary kurtarmıştı.Öğlen yemeğine çağırmıştı.Kızımın böyle inanılmaz soruları nereden merak ederek öğlen yemeğini yemiştim.

Yaşıtlarına göre fazlasıyla zekiydi.

Onun okula başladığının ikinci haftası, kitap okumaya karar vermiştim.Bu şekilde kızımın özlemine daha çok karşı koyabiliyordum.Okuduklarımın bazılarını kendi içimde kurgulayıp, akşam ona anlatmaksa bana ayrı bir haz vermeye başlamıştı.

Mary alt katta bulaşıkları yıkamakla uğraşırken, ben onun bez bebeğine sarılıp, benim anlattığım kurguları dinlediği sırada uyuması izler olmuştum.


Bu yüzden, ona her gece anlatacak yeni konu bulmak için daha çok okumaya başlamıştım.Artık akşamları Mary’le yatakta uzanırken ben kitap okuyordu.

Bir kaç okuduklarımın bir kaçını Mary’a de anlatmak istesem de, o her seferki gibi dinlemeyip, günlük yaptığı işleri anlatmaya başlardı.Bu yüzden okuduklarımı sadece kızıma paylaşmaya başlamıştım.
O, okuldayken, ben bahçedeki işleri bitirip, kitap okuyarak onun okul dönüşünü bekliyordum.

Birinde okuduğum kitaptaki o harika yere, kızımı ve Mary’i alıp gitmek istedim.Her geçen gün kasabanın küçüklüğü gözümde daha da küçülüyordu.Bu yüzden kendime kızıyordum.Gençlik yıllarımda başka bir şehre gidip, değişik bir dünya keşfetmedim diye içimde eziklikler duymaya başlamıştım.


Bunları Mary’le paylaşmayı düşündüm ama beni anlamayacağından adım kadar emindim.Geçenlerde tanıştığım o adam olmasaydı bu duygular hep içimde beni yiyip bitirecekti.O geldiğinde genelde bahçe duvarının kenarında konuşuyorduk.O kasabadaki garip olayları anlatırdı.Onun anlattıklarını nefesim kesilerek dinlerdim.


Onun anlattıkları bitince bende içime attığım düşüncelerimi ona anlatıyordum.Bana verdiği cevaplar beni tatmin etmeye yetiyordu.

Geçen geldiğinde yaralı haline rağmen bana dikkat edeceğim şeyleri söyledikten sonra beni dinlemişti.Elindeki yarayı mendilimle sardıktan sonra o tekrardan kasabaya gitmek için yola koyulmuştu…


Birden çıkan ses üzerine Mary uyuklayan gözlerini açtı. Küçük bir esinti, bir yandan yanaklarına dokunup bir yandan da dalgalı beyaz saçlarını taradı.Yavaşça eğilip ahşap zemine düşen kitabı aldı.

…..

Lisa kapıyı açtığında, üzerinde mutfak önlüğü vardı.Lisa’nın burnuna ve çenesine bulaşmış olan un lekeleri sarı saçlı kızı fazlasıyla güldürmeye yetmişti.Lisa’nın yüzündeki un izlerini umursamadan kapıda onunla yanak yanağa öpüşüp,içeri girmişti.Odanın içindeki tek ses, sesi kısılmış olan televizyonun sesiydi.







...klavye yordu...yine kendi halinde durgun bir bölüm daha...ama hiç yazmamaktan yinde iyidir....HERKESE İYİ BAYRAMLAR.....

Paylaş:
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 
Miras-3 Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Miras-3 yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
MİRAS-3 yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
handan akbaş
handan akbaş, @handanakbas
25.8.2012 17:34:36
Öykü beni sarıyor, o kitabı okurken kaçırdığı bir çok güzelliği öğrenecek herhalde kahramanımız.
Güzel devam ediyor, sevgiler.
Kemnur
Kemnur, @kemnur
20.8.2012 12:15:15
gene iyiydi... iyi gidiyor...selamlar
AYSE 09
AYSE 09, @ayse09
20.8.2012 10:39:41
yazmamaktan iyidir
yaz oğul yaz durma
güzel anlatımdı saygımlasın herdaim
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL