5
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
864
Okunma

İSİMSİZ ADAM
Evin çatısına zifiri karanlık yorgan çekerken, onlar kafalarında fır dönen meraklarıyla, az önce buldukları defteri incelemeye başlamışlardı.Çevirdikleri her iki sayfanın sol üst köşesinde bir tarih yazılıydı.Beyaz sayfaların bazılarında kahverengi toprak lekesi vardı.
Bu izler büyük ihtimalle toprakla uğraşırken yazıldığından bu şekilde kirlenmiş olduğunu düşündüler.Meraklarını gideremeyecek kadar yazıların çok oluşu ve gecenin duvardaki saati hızlı çevirmesinden dolayı o anda annesinin uykusu gelmişti.
Anne yılların omuzlarına attığı ağır yükün etkisiyle durgun adımlarla kendi odasına çekildi.Kız eline geçirdiği en eski tarihli olan el yazma defteri eline alarak okumaya başlamadan önce kendine bir çay yaptı.
Dışarıda gecenin sadık bekçileri olan baykuşlar onca sessizliğe inat, ıslık çalarak felakettin telalığını yapıyordu.Kız çayından ilk yudum aldığı sırada ilk sayfayı okumaya başlamıştı.
……
İlk tanışmamız, yazın sonlarındaki bir sonbahar günüydü.Bahçeye yeni yeni düşmüş yaprakları temizlediğim an avlu duvarının üstünden bana bakıyordu.İlk başta yoldan geçip giden herhangi biri sanmıştım.
Dikkatli bakındığını görünce ona el kaldırarak uzaktan uzağa selamlaştı.Henüz akasyanın dibine dökülen yaprakların yarısını toplamıştım.Alnımdaki teri silmek için cebimdeki mendili çıkarıp, alnıma götüreceğim an onun halen beni izlediğini fark ettim.
Bu tenha yolda, nadiren insanların yürüdüğünü bildiğimden ilk zaman yürüyerek geçip gideceğini sanmıştım.Yanılmışım.Alnımı sildiğim mendili arka cebime koyup onu görmemezlikten gelerek sırtımı dönerek,işime koyuldum.
Ne kadar sür geçtiğini bilmiyorum ama yaprakların çoğunu temizlemiştim.Ben ne kadar temizlemiş olsam da ağaçların dibini ardım sıra, güneşin kavurduğu yorgun yapraklar dalgalı dalgalı savrularak benim az önceki temizlediğim yerlere konuyorlardı.Beni izleyen adam halen avlu duvarının dışında öylece duruyordu.
Çevreyi bu kadar ezberlememiş olsam onun korkuluk bile olduğunu düşünebilirdim.Sonunda onunla konuşmaya karar verdim.Yüzünü azda olsa seçmeye başlamıştım.Adımları sakin atmaya çalışsam da bir an önce onun yüzünü net görmek için soğuk kanlılığımı koruyordum.
Küçük şeftali ağacının yanından geçerken arka cebimdeki mendil düştü.Geri dönüp mendili yerden aldım.Yürümeye başladım.Az önce duvarın üstünde beni izleyen yüzü aradım.Duvardan çekilmiş olabileceğini düşünerek bahçe kapısına doğru ilerledim.
Tenha tozlu yolda hiçbir canlıyı göremedim.Kendi içimden yardıma muhtaç ama bir o kadar çekingen bir insan olduğunu düşünmüştüm.Büyük ihtimalle de karşı korulukların arasına kaçmıştı.Fazla umursamadım.
Ertesi gün bozulan çim biçme makinesini tamir ettirmek için kamyonetle kasabaya gittim. Tamir hanenin önüne kamyoneti park edip, çim biçme makinesini yanıma aldım.Usta, makinenin tüm parçalarını sökmüş kontrol ediyordu.
Bir sigara içmek için tamir hanenin önüne çıktım.İkinci yudum dumanı havaya salacağım anda caddenin sol tarafında bir direğe yaslanmış bir şekilde ,onun,beni izlediğini gördüm.Bu sefer yanına gitmedim.
Kasabanın herhangi bir yerinde duran herhangi birine sen neden burada duruyorsun diyemezdim.Tamir edilen makineyi kamyonetin arkasına koyup, eve doğru giderken,kafamdaki kuşkular gitgide içimde büyümüştü.
Üçüncü gün onu yine bahçe kapısının önünde tüm kuşkularımı ortadan kaldırmıştı.Kılık kıyafeti ve yüz hali onun zararsız bir insan olduğunu gösterecek kadar sadeydi.Bu yüzden ondan hiç korkmadım.
Bahçe kapısına hızlı adımlarla yürüdüğümde, onun bahçe kapsının üzerine bir şey koyduğunu görmüştüm.Ben kapıya yaklaştığımda o çoktan ortalıktan kaybolmuştu.Demir kapının üzerinde üstüne taş bıraktığı küçük notu alıp okudum.
İçinde sadece bir dost olduğunu ve beni korumak için etrafta bulunduğuna dair birkaç cümle yazılıydı.Kimseyi daha fazla tedirgin etmemek için bu olayları içimde saklamaya başladı.Geçen eşimle onun ektiği sebzeleri toplarken,onu yine gördüm.
Eşim benim baktığım yöne baktığında o yine kaybolmuştu.O sırada eşimin görüp endişeleneceğinden çekindim.Ertesi gün yine bahçe kapısında benimle konuşmak ister gibi duruyordu.İlk defa onun yüzünü görüp sesini duymuştum.
Yanına yaklaştığımda sol kaşının yaralanmış ve dikiş atılmış olduğunu gördüm.Dikiş izlerinden anladığım kadarıyla yeni bir yaraydı.Açık mavi gözleri, solgun sarılıkta saçları olan, uzun boylu, geniş gövdeli adam,darbe almış dudağıyla zar zor bana; üç gün boyunca kesinlikle kasabaya gitmememi ve aksi taktirde beni kötü şeylerin bekleyeceğini söyleyerek uyarmıştı.
Onun o halini gördükten sonra uyarısını dinlemeye karar verdim.Bu konuşmanın ardında içime korku kırıntıları dökülmeye başladı.
O üç gün eşimin yoğun ısrarına rağmen kasabaya gitmemek için mazeret uydurmak çok zor gelmişti.Üçüncü günün sonunda eşim kasabaya gitmişti.
Ben ellerimi lavabodan yıkayıp salona geçtiğimde,onun salonda ayakta dikilmiş bir halde gördüm.Şaşkınlığımı onunla konuşma arzum almıştı.İşte o gün ilk uzun uzaya yakından konuşmaya başlamıştık….
..klavye yormaya devam bakalım nereye kadar....