2
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
642
Okunma
Bir ülke düşününüz ki, tarımla uğraşan köylüsü bitmiş. İşsizlik oranı cumhuriyet tarihinin en yüksek oranına ulaşmış. İş bulacak kadar şanslı olanların hali ise gözler önünde. Gün geçmiyor ki kapkaç yaşanmasın. Hırsızlık oranlarında yine rekor artışlar bulunmakta. Fuhuş insanın tüylerini ürpertecek boyutlara ulaşmış. İnsanlarımız yaşamlarını idame ettirebilmek için kredi kartı batağında debelenip durmaktadır. Küçük esnaf tamamen bitmiş, orta ölçekli işletmeler ise her gün heyelanlar şeklinde iflasa sürüklenmekte, ulusal sanayiimiz yabancı yatırımcıların yağmasına terkedilmiş.
Bütün bunlar mağduriyet değil midir? Bu mağduriyetin tarafı olan insanlar, mazlum adlandırılamaz m?
Son yıllarda Ramazan ayında oruç tutmadığı için öldürülen insanlar var. Acaba onları da mağdur ya da mazlum olarak saymanın mümkünatı yok mudur!.
Saçı açık olduğu için minibüslerden indirilerek tartaklanan kadınlarımız var. Onlar da mı mazlum ya da mağdur sayılamazlar?
Daha yakın bir geçmişte Sıvas’ta 37 insanımız tekbir nidaları arasında diri diri yakılarak öldürüldüler. Alevlerden kurtulabilmek için can havliyle otelin camlarından yaşama tutunma gayretinde olanlar ise yine tekbir nidaları arasında taşlanarak ölüme itildiler.
Hiç olmazsa o insanları mazlum ya da mağdur saysak diyeceğim ama sanırım onlar da şimdilerde moda olan söylemlerdeki mazlumiyeti hak etmemişlerdir.
Peki ama bu ülkede hiç mi mazlum yok? Hiç mi zulümlere maruz kalan kimse yok?
Var elbette!..
Başörtüsü ya da türban ile bilim yuvası olan çağdaş eğitim kurumlarına girmeleri yasak sayılanlar!..
E tabi bir de iki kızımız var. Hani türban ile kasıtlı olarak azarlanmaları için zorla kuralları ihlal ettirerek azarlatılan ve aslında neden böyle bir şeye maruz kaldıklarını bile bilmeyen o kızlarımız...
Hadi bir yasa da yobazlıkları, bağnazlıkları kökten yoketmek için yapalım!..
Saygılarımla...