3
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
718
Okunma

Şehrin üstünü karanlıklar boyadığı vakitlerde içimdeki tenhalıklar da o kadar kalabalıklaşırken, sokaklar her zaman ki gibi boşalmış olurdu. Haziranın akşamlarımda bir yel saçlarımı tararken rüzgarı ellerimle severdim.
Adım adım yalnızlığımı büyütürdüm her seferinde gözlerim hep ufuk çizgelerinde bir sevdanın resmini çizerdi. Yitik ruhum bilmediğim bir kentin sokaklarını ezerek geçerken, kaybolurdum küçük odalarımda.
Koca bir şehir ateşböcekli sokaklambalarıyla yanarken dumansız ,kırık kelimelerle bir aşkın sesi çatlak dudaklardan çıkardı. Kendini hapsetmek için açılırdı o an albümler. Her bir siyah beyaz resim hüznün paslı prangası olurdu gözlere çekilen.
Her çevirilen sayfadan kurumuş kızılı kaçmış karanfil yaprakları dökülürdü.Dışarıdaki yaz akşamına inat içte döküntülü bir sonbahar başlardı. Yer yer gri bulutlar saklasada en parlak yıldızları dileklerin gizlice tutulduğu mutlaka bir kayan yıldız şehrin üzerinden yerlere düşüyordu.
İşte o vakitler her adım attığın yer kanamalı kalıyordu gözlerimde.
Aynada baktığım her sefer alınımdaki kırışıklıklar hasret kuraklığında çatlak çiziklerini bana gösterirdi.Torba dolusu düşlerim yansımasında kalırdı.Hasretliklerin yüz yıkadığı asırlık bir yalnızlığın ortasında kalırdım yine.
Dokunamadığım şeyler sol yanıma dokunurken ilmek ilmek adını bilmediğim bir şeyler yüreğimi örerdi.Sana dair olan şeyler göz çeperimde öylesine misafir olurdu.Kışbahçesi sevgilerime ortak olurcasına.
Bir yaz başlangıcı haziranda bir yanım üşür bir yanım buz tutardı.Aşkın hatıralı seslenişleri kör hançerini saplardı defalarca uyandığım gecelerimde.Yorgun bedenim, pusu kurmuş kabuslarla uykusuz kalırdı.
Bir ay ortak olurdu yaşadıklarıma birde göremediğim yıldızlar.Bir yüzüm ayın aydınlığında kalırken bir yanım titrek bir mum alevinin izlerini taşırdı.
İşte o vakitler uzaktan bir serinlik denizin yosun kokusunu getiridi penceremden içeri.Ellerimi titreten resimleri bırakırken sehbanın üzerine,çekerdim yosunların kokusunu ciğerlerime.
Sonra ahşap masamda duran kurşun kalem çağırırdı beni. Eskisi gibi koşamasamda ağır adımlarla masaya yaklaşırdım.Çoşkuyla tutardım.Başlardım maziyi baharında yaşatacak kelimeler bulmaya.
Arada bir kömürü biten kalemi bıçaklardım açmak için ucunu.Dişimle ısırıpta dudaklarımı ıslatmış gibi olurdu.Ellerim kırık eskiden kalmış kışlılı bir aşkı yazıyordu.Yaralı bir martı yorgunluğunda çekilirken yuvasına sen kağıttaki boynu bükük kelimelerimin devrik cümleleriyle oluyordun ve yazılıyordun.
Adını bilmediğim bir ülkenin, derbeder gezgini kelimelerim seni ararken satırlarda.Meczupluğa bürünüyordu beyaz kağıtları kanatan yazılar. Umutların mektuplara yazıldığı sarı zarfların kudak olup saklandığı anlar bir mevsim başlatırdı.Adı kış olan ama kiraz çiçeklerinin düşlerde açtığı bir mevsim.
Lal kesilmiş dilimle ıslatırken zarfın yapışken kenarını bekledim sabahların ilk ışıklarını. Gönderenin kim olduğu bilinmeyen ve adresinin açık ve net bir şekilde yazıldığı bir mektuptu işte. Sabahın ilk ışıkları kızıla çalıp okşarken güzümü güneşi gözlerimle öptü öptüm durdum.
Kuş cıvıltıları etrafı iyice sararken kalabalığın ayak izleri kendi gürültüye boğmuştu. Sonunda dizlerim beni postaneye götürmeyi başarmıştı. Genç uykusuz gözlerle bana bakan postane memuruna parasıyla birlikte zarfı verdim.
Döndüm yürüdüm.Dışarıda çıktım bir nefes daha çektim ona mektupgöndermenin sevincinde. O an omuzuma dokunan elin sahibine baktım.
-Amca adreste bir yanlışlık var. diyen genç postane memuru uyanmış ve şakın gözlerle bana bakıyordu.
-Hayır adres doğru. diyerek ısrarımı belirtim.
-Ama bu nasıl olur bu bizim evin karşısı.Yanlışınız var. dedi.
-Olabilir. Evlat bak ben zarfı ve ücretini verdim.Yeterince açıkta adresini yazdım. derken ona gülümsedim. Ama o ağladı. Dayanamadım bir mendil verdim ona silsin diye gözlerini.
-Amca bu nasıl olur. dedi çatlak sesiyle ve devam etti.
-Annem ve babamda orada kalıyor....
-Olabilir. dedim
-On iki ada iki parsel.
-Evet... doğru. dedim.
-Teşvikiye mezarlığı.... dediğinde.Dondu ve birden bana sarıldı.Bende ona. Ölülerinde mektupların okuyacağını biliyordum.Ben yazdım sadece yazdım o okusun diye.....
klavye yine yordu....