- 2226 Okunma
- 12 Yorum
- 0 Beğeni
AŞK VE KORKU
Tarihin ilk yıllarından günümüze kadar insan ve hayvanlar aynı dünyayı aynı korkuları paylaşarak yaşamışlardır. Bazen insanlar hayvanlardan bazen de hayvanlar insanlardan korkup kaçmışlardır. Zaman içerisinde de birbirleriyle sıkı bir dost olmayı başarmışlardır.
Korku duygusu kişinin karakterine ve korkunun temelindeki etkene göre boyutunda ve şiddetinde farklılıklar göstermiştir. Korku, biraz da kendini dış etkenlerden koruma içgüdüsüyle beslenmiştir.
Korku; hayatımızın hemen her evresinde karşımıza çıkmıştır ve çıkmaya da devam etmektedir. Hem de hiç istemediğimiz halde.
Her duygunun, insan vücudunda kendine has bir yansıması vardır. Kiminde bu hal bayağı yoğun, kiminde de daha siliktir. Eğer iyi bir gözlemciyseniz karşınızdaki kişinin bu ruh halini gayet net bir biçimde çözebilirsiniz. Nasıl dediğinizi duyar gibiyim. Kendimce anlatayım izninizle. Mesela aşk içine düşmüş kişileri genelleyen belki de özelleyen demek daha uygun olacak aşıkları ele alalım. “Aşıklar neler hisseder, korkuları nelerdir?“ gibi.
Bazı kişiler aşık olmaktan inanılmaz derecede korkarlar. Bunun altında yatan sebeplerden birincisi şahsi kanaatime göre yitirme ikincisi de ayrılma korkusudur. Gelinesi böyle bir noktayı yüreklerinin kaldıramayacağını düşünürler. Bir kısmı da aşıklığın o kendine has ve hoş olan yan yetkilerine maruz kalmaktan korkarlar. Hani şu yerde gökte olma halleri ve ele güne maskara olma duygusu.
Şimdi meçhul bir aşığın dışarıdan görünen profiline şöyle bir göz atalım ne dersiniz? Diyelim ki aşığımız sevgilisinin yanağına otobüs durağında bir veda busesi koydu.
“Otobüs hareket edene kadar sanki gurbet ayrılığı yaşıyorlarmış gibi birbirlerine hasretle bakıp uzun bir süre el sallarlar. Kalbinin yarısı dışarıda yarısı içeride kalmış aşık, muavine yaklaşana kadar ağzı kulaklarında ilerler. Çoğunlukla da hareketlerinde belirgin bir yavaşlama seyredilir. Arkadan sürekli ‘Kardeşim yol açar mısın lütfen’ gibi bir dürtme hadisesine tanık olurlar. Bazıları bilet fiyatını bildiği halde o anki ruh haliyle hatırlamaz ve ‘Pardon ne kadardı’ diye sorar.“
Hepinizin de bildiği gibi aşk uçan halı gibidir. İnsanın ayağından altından kayar gider. Yüzde; hoş bir sakinlik vardır. Gözler bayansa Türkan Şoray gibi büyülü erkekse Ediz Hun gibi baygın bakar. Dudaklarda bir titreme mevcuttur. Otobüsün her sallantısında da dudaklar hafif hafif kulak istikametinde yol alır. Hele aşıklığın ilk günleri ise durum daha da vahimdir. İnilecek durak göz görmeye görmeye kaçırılır. Malum; aşkın gözü ileri teknolojinin hep gerisinde kaldığı için bildiğiniz gibi müzmin kördür.
Aşkın içindeki materyalde korku hep vardır ve tetiktedir. Aşık, partneriyle ilgili kafasının içindeki tedirgin edici hususları kolay kolay ortaya dökemez. Neden mi? Çünkü korkar. Fiziksel bir korku değildir bu malum. Ya incinirse, ya sevgisinde azalma olursa ya terk ederse vs vs. uzar gider. Sevgi, tek bir duygu gibi görünse de kıyısından köşesinden korku hep bulaşmıştır.
İlerleyen zamanlarda sevenler sevdiklerini kıskanmaya başlarlar. Arada hiç kıskanmıyorum diyenler de çıkabilir. Onlara da saygımız büyük. “Ya gözü benden başkasına kayar, beni aldatırsa“ gibi korkular başlar. Sözlükteki “Bir tehlike veya tehlike düşüncesi karşısında duyulan kaygı ve üzüntü“ tanımıyla bu durum nasıl bağdaşıyorsa artık takdir size ait.
“Korkanın anası ağlamazmış” atasözü ile bize yıllardır “Korkunun korkulacak bir şey olmadığı hatta faydalı bir unsur“ olduğunu empoze etmiştir.
Korku belli bir noktaya kadar insanda sorumluluk duygusunu olumlu yönde etkileyebilir; kabul ama ileri boyutu ruhsal ve bedensel problemlere kadar götürebilir bizleri. Çevremizde, kaygı, evham, endişe gibi sebeplerle saçları dökülen, ağaran, uykusuzluk problemi çeken pek çok insan mevcut.
Yaşamın tadını alabilmek ve sağlıklı düşünebilmek biraz da duyguların dozuyla ilgili diye düşünüyorum. Duyguların adı her ne olursa olsun ölçüsünü çok iyi ayarlayabilmeliyiz. Sonuçta; hayatı çekilmez hale getiren de yaşanır hale getiren de bizleriz.
Olaylara bakış açımız, takındığımız tavırlar, hissettiklerimiz, karşı tarafa hissettirdiklerimiz her ne ise içimizden dışımıza tuttuğumuz aynalara olduğu gibi yansır. Aynaya baktığınızda her zaman mutlu bir yüz görmeniz dileğiyle.
Aysel AKSÜMER
YORUMLAR
Her şeyin dozunda olması gibi, sağlıklı beyinlerde normal korku, endişe boyutunda ise, zararsızdır.
Eğer paranoyaklık derecesinde olursa, tedavi gerektirir, hem kendine hem çevresine hayatı zindan eder çünkü.
Tebrikler canım yine güzel işlenmiş bir konu, sevgimle.
Aysel AKSÜMER
handan akbaş
Aysel'ciğimeni sömestr tatili oldu, anaokuluna giden torunum Ömer beni çok özlüyor.İsatnbul'a bir saat uzaklıkta Çerkesköy'e taşınmışlardı, bir buçuk yıl evvel.
Sık sık gidip geliyorlar, hafta içi okulu olunca bir gece gelip dönmek yetmiyor ona.
Tatil için bana geldi, yazılara yetişemeyebilirim, mazur gör canım.
Selam ve sevgilerimle.
Aysel AKSÜMER
Korku bence tüm negatif düşünceleri çağıran bir his. "Korkma, korktuğun başına gelir" "Korkunun ecele faydası yok" gibi sözler de buradan geliyor sanırım. İnsanın beyni bir şeyleri kaybetme korkusu ile dolarsa artık bunun adı sadece korku olmaktan çıkıp, rahatsızlığa dönüşüyorsa..işte bu durumdan kork...."Aşk ta da kaybetme korkusu" bir virüs gibi inceden inceye insanın içini kemirmeye başlarsa bu durum o aşkı bitirir..Güzel ve derin bir konuyu güzel işlemişsiniz..Tebrik ederim.
Sevgilerimle
Aysel AKSÜMER
Korku ve Aşk, artı ve eksi kutuplar... Hangisi hangisiyle başedebilir? TABİİ Kİ AŞK HER ŞEYE KAADİRDİR... aşkı da İÇEREN sevgi KAVRAMININ ALT EDEMEYECEĞİ HİÇ BİR ŞEY OLAMAZ BU DÜNYADA... Aslında, yazınızın içeriği öylesine kapsamlı ki, ansiklopedilere sığmaz; siz bu kısacık yazınızda onları anlatılabilecek en güzel şekliyle çok iyi anlatmışsınız. Tebrikler ve saygıyla
Aysel AKSÜMER
Kemnur
Merhaba...korku aslında çok boyutlu bir kavram...Eğitimde kandini gereçekleştirme diye bir olgu var...Yani bedenen ve ruhen sağlıklı olabilme...Yazınızı son iki paragrafında biraz dokunmuşsunuz...Böyle yetişmiş insanların ilişkileri mantıklı va bilimsel olduğundan kendisi ve çevresi ile çatışma yaşamamaktadır...Egoları id ve super türünden değildir...Normaldir...Engin Gençtan;"Psikanalizve Ötesi,Normal Dışı Davranışlar" kitabında sağlıklı insanın tanımını yapmaktadır...Ruh sağlığı yerinde olanın da aşk hayatı da istikrarlıdır...Bu da iyi bit eğitimden geçmeyi gerektirmektedir...Yazınız çok geniş birkonunun özeti gibi...Söylenecek çok söz çağrıştırdı...İlgi ile izledim...Çok tebrik ediyorum...Hatayata kattığınız artı değerler için...saygı ile...
Aysel AKSÜMER
Aşk ve korku eş giderler...Farklı bir yaklaşımla güzel bir yazı sunmuşsunuz.
Tebrik ediyorum, sevgilerimle...
Aysel AKSÜMER
Çok güzel bir şekilde anlattın anlatmasına da. Bazı düşünceler, duygular, uygulama halinde hiç de aynı kalmıyor nedense.
Başkasına böyle güzel öğütlerde bulunurken, iş insanın kendisine gelince nasıl oluyor da şaşıyor o kısmını hiç anlamıyorum.
:)))
Aysel AKSÜMER
Aşk ve korku üzerine güzel bir yazı olmuş Aysel hocam, zevkle okudum saygılar...
Aysel AKSÜMER
Konuları özgün bir tarzda ele alışını, özellikle denemelerinde göstermiş olduğun anlatım başarısı takdire değer güzel yazarım.
Kutluyorum. Sevgiler çokça.
Aynur Engindeniz tarafından 1/22/2012 2:50:16 PM zamanında düzenlenmiştir.
Aysel AKSÜMER
Aynur Engindeniz
Merhabalar,
Nerde aşk varsa, orada korku da vardır. Kokrku insanın fıtratındadır. Keşke korkmamız gerekenden gereğince korkmuş olsaydık, asla üzülen ve korkanlardan olmayacaktık.
Selam ve dualarımla birkikte en Güzel'e emanet olun.
Aysel AKSÜMER
Bir aşığın profilini o kadar güzel ifade etmişsiniz ki üzerine söylenecek söz yok. Korku ile ilgili en önemli husus da sanırım aşk konusunda yaşanmaktadır. Örneğin bir çatışmada karşısındaki düşmandan gelebilecek bir kurşunla ölmekten zerre kadar korkmayan bir arslan parçası sevdiği kıza aşkını itiraf etmekte, ona duygularını anlatabilmekten fena halde korkmaktadır.
Dünyanın hiç bir ülkesinde ''Korkmak '' hoş karşılanan bir hal değildir. Her ne kadar bizde ''Korkanın anası ağlamaz '' diye bir atasözü olsa da...
Netice olarak: ''Korkunun ecele faydası yok'' ''Az yaşa , çok yaşa akıbet gelir başa'' sözleri de bize aittir. En doğrusu aptalca bir cesaretten de gereksiz korkulardan da uzak yaşamak. İşte bunu başarabilene ne mutlu.
Selam ve saygılarımla.