- 1007 Okunma
- 7 Yorum
- 0 Beğeni
FRANZ LİSZT
Geçtiğimiz aylarda senfonik şiir formunun yaratıcısı Franz Lisztin 200. yıldönü kutlandı. Ben de bu ayı uzun zamandır heyacanla bekliyordum.Çünkü aylar önce aldığım konser biletim vardı ve nihayet bu çok önemli gün gelip çatmıştı.
Konser karşı tarafta yeni açılan Beşiktaş Belediyesi Fulya sanatta yaplacaktı. Ben Anadolu yakasında oturduğum için zamanında yetişmek için saatler öncesinden çıkmalıydım.
Aracımla beni bekleyen arkadaşımlarımı da da evlerinden alarak hız limitlerinin üzerine çıkarak yola devam ettim. Ama biraz ilerideki trafik polislerine yakalanacağım hiç aklıma gelmedi.
İster istemez hem cezayı ödedim hem zaman kaybı oldu. Yola devam etmeye başladım ve bir süre sonra araba sarsılamaya başlamaz mı?
Aracı hemen durdurdum ve lastiğin havasının indiğini farkettim. Telaş içinde aracımı bir yere park ederek, endişeli gözlerle taksi bakındık ve sonunda bulabildik.
Taksi şöförüne bizi Beşiktaş’a götürmesini söyledim.
Konseri kaçırırız endişesi ile şöföre endişeyle sordum:
-Biraz hızlı gidebilir miyiz?
-Abla görüyorsun tol tıkalı.
-Ne yaparsan yap, hızlı git, kırmızıda bekleme ve bizi o konsere yetiştir.
-Ama ablacığım acele eden ecele gidermiş ...
Dedi ve bizi her şeye rağmen konsere tam zamanında yetiştirdi.
Salona geldiğimizde hemen hemen herkes yerini almış ve konserin başlamasını bekliyorlardı. İdil Biret ve Stephane Bilet’i avuçlarım parçalanırcasına alkışladım. İki büyük sanatçının aynı anda sihirli parmaklarıyla tuşlara dokunuşları inanılmazdı.
İdil Biret’in kilolu haline karşılık Stehan Bilet incecik dal gibiydi..
Salonda çok farklı yaş gurubundan insanlar vardı.
Çok genç ve buna karşılık çok yaşlılarda vardı. Ama en iyisi sanırım olgun yaş gurubuydu yani bizim gibi..Çünkü müziği en iyi hissedenlerdendik.
Bazı yaşlıların uyuması hatta horlaması görülmeye değerdi.
Ama önümde oturan çift ise; Kendilerinden geçmiş. Bir el birinin omuzunda dolaşıp duruyordu. Ortam loş olduğu için ayırt edemiyordum. Bir an düşündüm bunlar iyi ki benim çoçuklarım değildi.
Ve ilk bölüm bitti. Dışarı hava almaya çıkanlar oldu. Sigara içenler ise hemen salonu terkettiler. Ben de önümde oturan çiftlerin yüzlerini görme fırsatını yakaladım.
-Tanrım o da ne?
-İnanamadım
Önde oturan grubunun içinde benim 17 yaşındaki kızm ve omuzunda dolaşan o el ...olamazdı...
Konseri nasıl bitirdim ve eve geldim hatırlamıyorum.
Kısaca heyecanla beklediğim Franz Liszt kabusum olmuştu...
.
YORUMLAR
Canan Hanım öykü denemeniz bence çok başarılı. Çünkü baştan sonu görememek ve sonuçta sürprizler tam bir öykü formatı. Yani aramıza hoşgeldiniz diyorum ben de. Tebrik ederim. Sevgilerimle.
canandemirel
Çok teşekkür ederim yanımdasınız,
Sevgilerimi yolluyorum...
Tam ciddi bir yüz ifadesi takınıp yazıyı okuyordum ki sonu geldi. Son ise insanı ters köşe eden cinsten. Herhalde orada oturan benim kızım olsaydı konsere bir de hesapta olmayan bayan tenör eklenirdi. Hem de en ciyak sesiyle: Sudeeeeeee!!!
Kutluyorum.
Sevgiler.
canandemirel
Daha iyi yazmaya çalışacağim.
Aslında konsere gidişim doğru ama iyi ki kızım yok..
sevgilerimle...
Aynur Engindeniz
Evet, o durumda kızımı görsem, vallahi cumhurbaşkanlığı senfoni orkestrasının konseri olsaortalığı ayağa kaldırırdım :)) Çünkü benim iki kızım var:))
Sevgiler.
canandemirel
sevgiler...
canandemirel
teşekkürler..
Aklınızdan geçeni satırların dizelemesinde öyküleştirmeniz çok güzel...
Reel ve düşünsel daha düşündürücü ve ders alıcı yazılarınızı okumak dleklerimle başarılar diliyorum.
Saygılarımla
canandemirel
çok teşekkürler, sevgi ile..
İlk öykü denemesi için gayet neşeli bir çalışma. Yalnız dikkatimi çeken bir nokta var. Çocuk kaç yaşında? On bir yaşında ve sarmadolaşsa başka, otuz iki yaşında eşiyle sarılmışsa başka, otuz beş yaşında başkasının eşiyle sarılmışsa bambaşka. Tabi her okuyanın aklına gelen bir soru var: Sonra ne oldu? Sevgilerimle.
canandemirel
Sonra ne mi oldu.?.Tahmin edin bakalım...
Ama bu öyküyü yazarken iyi ki kızım yok dedım...