- 1123 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
KARANLIKLAR BENİM OLSUN
Karanlıklar benim olsun, aydınlıkları istemiyorum. Aydınlıklar, her necaseti içinde barındırıyor, ya da barındırmak zorunda kalıyor. Bütün kötü düşünceler için bir sığınaktır aydınlıklar. Bütün uykular da benim olsun, uyanık olmak istemiyorum.
Bütün sorunlar, dertler; yaptığın işin, verdiğin kararın sorumlulukları seni siperde bekliyor. Yeter ki sen bir anlık gaflete dal, yanlış bir karar ver. Bu vermiş olduğun karar seni, ömür boyu bırakmayacaktır. Vermiş olduğun yanlış kararlar, paçandan tuttuğu gibi alaşağı eder seni herkesin içinde. Utandırmak, rezil etmek, alaya almak ve hakir görmek onun görevidir. En büyük dostu da şeytan ve kibirli nefsidir. Aslına bakarsanız, bizim kendimiz de dört dörtlük biri değiliz, hatalarımız ve eksik yönlerimiz çoktur. Bazen cahilce hareketlerimiz olur, bunun farkına bile varamayız. Biz insanız ve hata edebiliriz. Hata yapmaya da devam edeceğiz.
Yaşamımızda, irademizle iyi ve kötü kararlar alabiliriz. Aldığımız kararların her ikisinin sonucu bizim ensemize yapışıktır. Verdiğimiz doğru karar, bizi ömrümüz boyunca bırakmayarak mutlu edecektir. İyi kararlar, meyvesini verdiğinde seviniriz, kötü kararlarımızın acı meyvesini tattığımız da ise üzülürüz. Önemli olan bu kararların sonuçlarını iyi yönde değerlendirerek, güzel bir sonuç çıkarmaya çalışmaktır. Hatalarda ısrar etmemek ve hatalarımızı düzeltmeye çalışmak en uygun olanıdır.
Yüce yaratıcının külli iradesine teslim olarak yola koyulmak gerekir. Cüzi irademizi, külli irade içinde uzay boşluğunda bir nokta olarak görüp, yola koyulmak ve onda kaybolmak gerekir. Kadere inanmak ve ona boyun eğmek, imanın tadını almamızı sağlayacaktır. Tevekkülü elden bırakamadan yola koyulmak ve ona sarılmak ne güzeldir…
En ıstıraplı durumlarımda bile, bazen gözlerimden yaş çıkmaz. Kalbim, o an buz tutmuştur, erimez ve gözlerime bir damla yaş göndermez. Istıraplı halim, sağanak yağmur gibi bütün hayatıma dağılmıştır. Siz kendinizi; bir ayda, bir senede hatta bir ömür boyu bile anlayamaya bilirsiniz. Başkaları da sizi aynı durumla tanıyamayabilir.
Çevrenize bir bakın, ikiyüzlü insanlarla dolup taşmaktadır. En yakın gördükleriniz bile, size oyun oynamaktan geri kalmaz. Menfaati için iyilik yapar, menfaat için seni sever ya da yaptığı iyilikten, ne kadar çıkar elde edebilirim düşüncesiyle yaşar. Bu çıkar peşinde koşma, İslam’ı anlamamaktan ve yaşamamaktan kaynaklanmaktadır. Dikkat ederseniz çevrenize, herkes birbirini aldatmanın yollarını arıyor. Yoluna çıkan engelleri menfaati uğruna ezip geçmek istiyor.
Çevreme bakıyorum da; kitap okuyan, araştıran ve yazan yok, ya da yok denecek kadar azdır. Okuyana, araştırana ve yazana da hor gözle bakılıyor. Kendisi bir şey yapmaz, bir şeyler yapana da karşı çıkar ya da onu küçümser. Laf açılınca da mangalda kül bırakmaz. Unutmayın, tek tek noktalar çizgileri oluşturur. Yüce Allah’ın son kitabı Kur’ân’ı okuyan, anlayan ve yaşayan yok denecek kadar azdır. Fakülteleri bitirmiş insanlar arasında bir araştırma yapın. Kaç kişi Kur’ân’ın mealini baştan sona kadar okumuştur. Uzağa gitmeyin, ilkönce bu soruyu kendinize sorun, daha sonra da hemen yakınlarınızdakilere sorun. Aldığınız cevaplar sizleri şaşıracaktır. Düşünce mefhumunun anlaşılmazlığa sürüklediği handikaplar yok mu? Okumak, okumak, okumak tek çare yine okumaktır… Sonra bildik hikâyeler; bölünmeler, parçalanmalar ve sonra da düşmana yem olan yaşamlarımız…
İslam’dan uzaklaşmamız, bizi kötülüklerin kucağına hızla yaklaştırmaktadır. Ahlaki çöküntü, çepeçevre kuşatmışken etrafımızı nasıl yarınlara güvenle baka biliriz? Ahlaka ve edebi kurallara sırt çevirmeler, diğer yanda küfür fırçasının ölçüsüz boyalarıyla renksiz kalan Müslümanlar…
İşin gerçeği, dünya Müslümanları bir bunalım yaşıyor. Gelecek için karamsar değilim fakat pek iyimser olduğum da söylenemez. Dünya Müslümanları, kendi memleketlerinde birbirleriyle didişmekten uzaklaşır, birlik ve beraberlik olurlarsa, onları yıkacak hiçbir güç yoktur dünyada.
Cemaatler ve cemiyetler; İslam’ın yaşana bilirliği ve ahlaki yozlaşmanın önüne geçilmesi konusunda ellerinden geleni yapmalıdırlar. İnsanları hayra yönlendirmeli ve kötülüklerden uzaklaştırmalıdırlar. Cemiyetin; iyi, doğru ve dürüst olması için herkes üzerine düşeni yapmalıdır. Yüce Allah’ın kitabı Kur’ân’ı okuyup anlamalı ve onun emirlerini yaşamalıyız. Sevgili peygamberimizin sünnetinden ayrılmamalıyız. Cemiyeti kötülüğe sürükleyen; içki, kumar, fuhşuyat, uyuşturucu, hırsızlık, katillik vb. kötülüklerden uzaklaştırmak için elimizden geleni yapmalıyız.
Karanlıklar benim olsun diyorum. Aydınlık dünyalara, karanlık insanlar hâkim olmuşlar, kendilerini aydınlık göstererek. İnanıyorum ki, her karanlığın bir nurlu sabahı vardır. Kendimizi, aydınlığın içinde yaşıyoruz diye kandırmayalım. Zelil bir dünyanın içine çekilen insanlar, kendilerine kurulan tuzaklardan habersiz olarak yaşamlarına devam ediyorlar. Yüce yaratıcının emirlerinin ayaklar altına alındığı ve zehirli dişler arasında çiğnendiği bir dünya yaşıyoruz.
Dünya sistemi dediğimiz sitem, herkesi kendi yörüngesine çekmek için çalışıyor ve bunun için, gayri meşru işleri de kendine mubah sayıyor. Dünyanın her tarafında yaşayan masum insanlar, buna itiraz ettiler mi darbeler ve cuntalarla karşı karşıya kalıyorlar. Halkın hür iradesi bertaraf edilmek isteniyor. Dayatmalar, baskılar ve halkı sindirme hareketleri devam ediyor dünyanın her tarafında. Yine Müslümanların bölük parça edilmesi, cemaatlerin birbirlerine düşman edilmeye çalışılması bu palanların arasındadır. Halkı; dini, etnik gruplara ayırarak birbirilerine düşman etme palanları, ardı arkası kesilmeyen entrikalar, başka başka planlar ve düzenbazlıklar…
Aydınlar, bir şeyler yapabilmenin mücadelesini veriyorlar. Fakat onları dinleyen pek bulunmuyor. Kendimizi aldatmayalım ve kendimize karşı dürüst olalım. Başkalarını eleştireceğimize, ilkönce kendi yanlışlarımızı görelim, düzeltelim ve yaşayalım. Sonra da başkalarını uyaralım.
Yapmadığımız, yapamayacağımız eylemleri başkalarına söylememeliyiz. Olduğumuz gibi görünelim, bizi başkalarının görmek istediği gibi değil. Halkın diline, dinine, felsefi düşüncelerine saygı duyalım. Halkın arasına karışalım, onların yedikleri gibi yiyelim, giydikleri gibi giyelim, düşündükleri gibi düşünelim kısaca onlardan biri olalım. Halktan bir parça olalım. İşte o zaman halk, sizin kendilerinden bir nefer olduğunuzu anlar. Sizi; sever, sayar ve size değer verir. Halkın yararına olan ekonomik çalışmalara destek olmalıyız. Onların rahatı, bizim rahatımız olmalıdır. Müslümanları sömüren ve onları yok etmeye çalışan insanlardan, şirketlerden ve onların mallarından uzak durmalıyız…
1992/Konya
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.