- 1585 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
Bıçaklanan zavallı kadın!
Bıçaklanan kadın…
Günlerde Cuma…
Oldukça sakin geçen ve monoton bir hayatın ak sedasıydı…
Rutin çalışmam nihayetlenmişti.
Evimize dönmeliydim…
Her hangi bir gece hayatının, müdavimi olmadığımdan,
Ehlim ve ayalimle huzur bulur ve öylece rahatlardım…
O zaman diliminde, esrarlı filmlerin izlendiği gece sineması vardı…
Her evde bulunan televizyon, bizimde bir eğlence kaynağımızdı…
Hanemizin gülleri, zarif ve naif olduklarından,
Uykusuzluğa asla dayanamazlardı…
O gece geç saatlerde oynayacak, esrarlı filmi bekliyordum…
Doğrusu gözlerim beni zorluyordu, beynim yorulmuştu…
Her ne hikmetse, seyretmek adına karalıydım…
Ve zaman gelmişti, kalktım kapıyı örttüm,
Gecenin bir vaktinde ses, kimseyi rahatsız etmesin diye…
00.30 civarındaydı saat, sedire oturdum ve seyre dalmıştım…
Film gerçekte çok esrarlıydı, uykum dahi kaçmıştı…
Takriben film sona doğru yaklaşıyordu…
Gecenin o matemli sessizliğin de duyduğum bir ses…
“Yüreğimi ağzıma getirdi” derler ya hani, aynen öyle oldu…
Kalb atışlarım hızlanmıştı, filmin hiçbir önemi kalmamıştı…
Öyle bir sesti ki, yürek dağlıyordu, gece yankılanıyordu…
Duyduğum bir bayan sesiydi, feryat ediyordu…
İmdat istiyordu…
Kurtarın beni diyerek ağlıyordu…
Bağırıyordu…
Derhal perdeyi sıyırarak, pencereyi açtım…
Sesin geldiği yönü arıyordum,
Çaprazımız da yanan, bir ışık gördüm…
Bir kadın, dizlerine vurarak feryat ediyordu…
İki veya üç adam da, bir kadını yerde sürüklüyorlardı…
Ancak imdat çığlığı, gecenin bir yarısında,
Ortalığı aydınlatıyordu…
Görünürde mağdur olan, zavallı iki bayan vardı…
Öyle etkilenmiştim ki,
Pencereden var gücümle
Geliyorum, korkamayın diye bağırıyordum…
Sesime uyanan güllerim, şaşkındı bana bakıyorlardı…
Sevgili eşim, halimden korkmuştu…
Beni göndermiyordu, gitmemem için yalvarıyordu…
Onu hiç duymuyordum, mutlaka gitmeliydim…
Bir insan ve hem de bayan yardım istiyordu…
Asla kayıtsız kalamazdım…
Her neye mal olursa, yardıma koşmalıydım…
Sevgili refikamın kollarını sıyırarak…
Yalın ayak koşmuştum…
Olay mahalline yetiştiğim de, bir aracın gittiğini fark ettim.
Neler olduğunu anlamaya çalışıyordum…
Bıçakla yaralanmış bir kadın ağlıyordu…
Durmuyordu, hıçkırıklarla anlatıyordu…
Kadın dulmuş ve iki çocuğu ile yaşıyormuş…
Oğlu askere gitmiş, kızı bir yıl önce boşanmış…
Sebep, darp ve şiddete maruz kalmak…
İşte o zalim eski koca veya damat…
Gecenin bir vaktinde, yanına üç kişiyi alarak…
Kaynının, askere gittiğini duyunca…
Evi basarak, kayın valideyi bıçaklayarak…
Boşandığı eski hanımını, sürükleyerek götürüyor…
Hadiseyi böyle anladıktan sonra, koşarak adımlarla…
Karakolun yolunu tuttum.
Sebep kadına bir şey yapacakları kaygısından…
Nihayet soluk soluğa karakola girmiştim…
Tam karşımda ve masanın başında oturan…
İki yıldızlı hiç tanımadığım komiseri gördüm…
Kendimi tanıttım ve olayı bir solukta anlattım…
Komiser, masaya bir gazete sayfası açarak…
Yumurta soymakla meşguldü…
Sanki hiç tınmamıştı…
Yüzüme dahi bakmıyordu…
Soyduğu yumurtaları, ekmeğin arasına koyuyordu…
İçim kan ağlıyordu,
Masayı komiserin başına geçirmek istiyordum…
Zıkkım olsun diye geçiriyordum içimden…
Bir insan bu kadar mı duyarsız olurmuş meğer
Şaşırdım kaldım, sadece diyor ki bana…
Sen bıçaklanma hadisesini gördün mü diyor…
Hayır, görmedim deyince…
Tamam, artık gidebilirsin dedi…
Karakol ve polis ve komiser…
Güya güvenliğimi temin edecekler…
Sakın ha pek fazla beklenti için de olmayın…
Yoksa benim gibi sukutuhayale uğrarsınız…
Mustafa CİLASUN