- 813 Okunma
- 6 Yorum
- 4 Beğeni
Yiğitçe bir Fokurdama
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Anlar birikti, gün oldu. Erken denilen yerin parlaklığında kaybolan yüzler, cesaretini o yere düşürdü. Geç denilen yer, denize aitmiş gibi duran sabırsızları dalgalar gelmeden süpürdü. Her sahil kumundan en sonra insanından mesuldu, aynı nedenle bazıları yüzmeyi çabuk öğrendi, kimini korkutan bir şey bulundu, daima yüzen şeyler ufkun ince ve birbirini yok ederek örtmüş dudaklarındaki ifadesine tutulur.
Yukarıdaki anlatım bozukluğu tarafından ele geçirilmiş bir paragrafı düzeltmek için bir kalemce üstü çizilen canım kelime, bağlaç ve tarzı cerahatten sıfatlar, göbeğinden iliklenemeyen zarflar, tükürük bezi yeterlilik sertifikası dağıtan tümleçler, bu renkli manzaranın dikiş tutmaz yaraları şu olumsuz havanın tek sorumlusu olamaz. Nedenine gelmek için çeşitli duraklarda tekdüze beklemek ve öğretilenin öğrenilenden fenalık geçirerek ayıklanması gerektiğinden şimdilik derince nefes almamız yeterli. Nefes al ve bırak.
Bir başka esinti der ki;
Üçüncü ya da onuncu duraktı. Çekiştirilmekten melezleşmiş elleri morarmıştı. Anlattığının hem kadın hem erkek dişlerinin arasından ağzıyla örtüşen yumuşak-kabakulak sesi duyuldu.
"Birbirimize iyi geleceğiz"
İnsan yiğitçe bir fokurdama olmadan pişmezdi. Hamlık dilimi damağımı kurutuyor. Sus payı gibi bir şey, dinliyormuş gibi yapmak.
Oysa gideni ten rengine uygun bir elle uğurlamak insani bir görevdir.
Mesela sofistike bulutları yok yere çağırdığından delilik belirtilerini saklayamayan kardeşlerim bizlerin baharı arap sabununa benziyor, yeterince köpürmüyor, şikayetlerimiz için bir araya gelmeliyiz.
Aklı kuşatmış ve almışsa, pek ala soru sorabilir kelimeler;
Tanımlanmaya geldiniz demek? Her şeyden önce benliğinize örtüşmeyen bir iknaya bağlıysanız, bilin ki tanımınız tamamlanmış, yaşınız olgunluğu ıskalamış, şukufeleriniz azalmış, yorgunluğunuz cilasını uykunun dağlık bölgesinde boynuzlarını granit bir mostraya çarpa çarpa bileyleyen geyiklere bırakmış demektir. Dur durak bilmeden katmanlanan bu üzücü durum, size diğer tanımlananlar aracılığıyla açıklanacak, siz de endişe içinde koşarak kaçmak yerine, durarak düşünecek ki biraz da sonlanışa benzeyenin yeni açıklamalara gebe bir doğumu sakladığı olarak içinize bir duygunun desteği ile yerleşecektir.
Çok zamandır merkezi belirsiz bir basınç içinde eğilip bükülen ve şekilden şekile giren kararlarınızı iradenize rahmet eyleyen bir tarzda alıyor, hoş bir vakti öldürmek için sırasını bekleyen kısasa kısas menkıbelerini iki solukta değerli kulaklarınıza fısıltı halinde boca edene dek tekrar ve tekrar dinliyordunuz. Ah şu insanın anlaşılma arzusu yok mu? Yaşlanır, eskir, püskür ve son olarak bir yudum su gibi püskürtülür ama yine de dipdiri ve sakınmasızdır.
Tesadüfler zincirinin bir halkasında bir kum taneciğine nereye gitse çölü yanında taşıdığı unutturulduğundan, içindeki bir parçanın moleküllerine olan güvenini ortaya koymasıyla ve doğaya olan uyumu neticesinde birikmesi gerektiği bildirilmişti. Hayatlarımızda, tanımlanmış ve ne birikmesi tembihlenmiş biçare kum taneciğine ne de tanımlanmanın ne olup olmadığına ilişkin bir açıklamaya gerek duyulmaktadır. Biz doğmadan hayat vardı.
Aylar önce rüzgarının tersi yönde uçmayı seven filanca kişi, onuncu derece yakınımlarımdansın diyerek minnet duymamı beklercesine beş gün kadar sessizliğine gömülmüştü. Teşekkür ederken uyku tutmuyor kimseyi.
YORUMLAR
Birisi kafamın içinin fotoğrafını çekse -abartmıyorum- bu yazı kadar net bir görüntü çıkartamaz. Paragrafından, hatta bir düşünceden bağımsız fakat kendi içinde tutarlı cümleler. Belki sıradan bir okuyucuya karmaşık gelebilir. Ama iyi bir okuyucunun, ruhuyla okuyan bir okuyucunun, damağında tarifsiz bir tat bırakır.
Sizi takip edeceğim. Sevgiler.
Parlain m
önce, nesnesiyle bir bağ oluşturup, gerek yaşayan, gerekse yazan özne olarak kendini bir dil üzerinden sahileştiren, sonra eylemini aynı dil içinde bir anlar paranoyası olarak işleyen, sonra içine işleyen şeyleri biraz gerçek, birazdan fazla imajlarla ötekine hey, der gibi bağır çağır aktaran bir çaba olmuş.
Daha da yakından bakılsa insana, anlarmış sanrısı, tanımlama sancısı veren
fakat sonuçta ve bir solukta içe çekilip okundukça insanı içine çeken
bir serüven gibi...
Parlain m
Yorumunun ilk kısmı daha iyi anlatamazdı, harika bir eleştiri. Teşekkür ederim A. Y. Borke, onur duydum.
Bu aralar yine balkondaki Sabri Bey gibiyim...huysuz, geçimsiz, her şeye burun kıvıran, her şeyden nem kapan...birbirimize iyi gelmediğimiz gibi -yani Sabri Bey ve saz arkadaşları grubu- , duygularımı açığa vurmanın da bi şeyleri değiştirmeyeceği yönündeki kanaatimin verdiği suskunluk ve ağırlık da cabası...
"Her yeni başlangıç bir kurban ister." diyodu bi replik...belki de o yüzden hiç başlamak gelmiyor içimden artık, tersine her şeyi bitirmek daha ağrısız ve kökten çözüm gibi duruyo...öbür türlü sürekli basamakları tırmanıyorsun ve her basamak bir öncekinden daha yüklü ve yorgun...
bazıları ömür koymuş bu boş devinmeye, bana sorsan sırtımda taşıdığım taş'lar derim...insan artık bi yerde mola vermek istiyor...ve öyle gün oluyo ki içindeki sesleri bile taşıyamıyorsun artık...sesler beton döker mi hiç üstüne? -oooh! öyle güzel döküp üstüne astarını çekiyo ki sen bile şaşıyosun bu özverili işçiliğe...dibe çökme hissi burdan gelir...vakti dolan her şey yaprak gibi yere düşdükten sonra çürür ve o raddede hiçbir şey hissetmezsin...ama dışarda yaşam son gürültüsüyle kaldığı yerden devam eder. küçük bi perde aralığı boşluk bırakmışsa şanslı sayacak duruma geliriz kendimizi, kimi zaman...
ya yine konuşuyorum yerli yersiz...yazıyla bi alãkası yok...yine sen anlarsın beni...
yazının gölgesinde kaldığım bi hissiyat da var tabi...hem ağır, hem derin...senin de jaluzi ve güneşlikler de dahil olmak üzere perdeleri sıkı sıkı örttüğünü görüyorum...
odada sorgu altında her şey sanki ama belleğin kapıları ardına kadar açık...güzel olan da bu...
sevgiler çokça...
Parlain m
Anlaşılmanın huzurunu saklamayacağım. Çok ama çok teşekkür ederim. Sevgiler.