- 356 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Sigaramın Dumanı!
Köylerimizde geçmiş yıllarda kadın-erkek tartışmalarının birinci nedeni; erkeklerin sigara alışkanlığı olurdu. Kıt kanaat geçinen köy kadını don lastiğine para bulamazken adamının dumana para vermesini hiç hazmedemezdi! Cebinde parası olsun olmasın adamlar ise düdüklerini çalmaya devam ederdi.
Yıllar yıllar önce babamın yeni satın aldığı çayırımızı temizliyorduk. Bahar başları. Çimenler henüz yeşeriyor. Büyüyen çimenler köyün kalabalık koyun sürülerine hele de büyük baş hayvanlara yeterli gelmiyordu. Hava oldukça soğuk… Mürsel Emmi önündeki birkaç sığırıyla yanımıza geldi. Mürsel Emmi, yarı saf bir köylümüzdü. İlk sözü:
“Bacanak! Duman var mı duman?” Eşiyle kaynanam aynı komşu köydendi. Bacanak demesinin bu ilişkiye dayanıyor.
“Üzgünüm, yok!” dedim. Mürsel Emminin damarlarındaki nikotin oranı düşmüş, güneşli havayı puslu görüyor. Başladı küfür edebiyatının köyümüzdeki versiyonlarından örnekler sunmaya:
“Koyun sahiplerinin …na k..yem! Çayırları dittiriyorlar! Sığırlarıma ot kalmıyor!” Bizim de o yıllarda hayli kalabalık koyunumuz var. Akıldan birazcık yavan bir adamdı Mürsel emmi! Lafın nereye gideceğini belli ki hesap edememişti! Cevap verdim:
“Ama Mürsel emi, koyun sahipleri de sığır sahiplerine senin gibi küfrediyorlar. ‘Sığırlar tırnaklarıyla çimenlerin kökünü zedeliyor, koyunlara bir şey kalmıyor’ diyorlar…” Sözlerini bir çırpıda söyledim. Babam biraz yukarımızda tebessüm ederek konuşmamıza kulak misafiri oluyordu. Mürsel eminin sözlerini iade etmiştim. Kızacak bir durum yoktu. Tanıyorduk Mürsel Emmiyi, kalbinde kötülük yoktu.
Öğretmen okulundayız. Sevdiğimiz Tarih öğretmenimiz hasta olmuştu. Arkadaşlar toplandık Trabzon Numene Hasta hanesinde tedavi gören öğretmenimizi ziyarete gittik. Coğrafya ve Din Bilgisi öğretmenimizde hasta öğretmenimizin yanındaydı. Öğretmenimiz birazcık soğuk almış durumu iyiydi. Muhabbet başladı. Sigara konusu gündeme… Coğrafya öğretmenimiz:
“Lisede öğrenciydik. Bir arkadaşımızın ağzı pis pis kokardı! Belliydi sigara kullandığı. Arkadaşımız durumu şöyle açıklardı”:
“Evimize sık sık misafir gelir. Bana da sigara sunarlar. Kabul etmezsem ayıp oluyor. Bunun için sigara kullanıyorum.” Öğretmenimiz biraz da kızarak:
“Ey eşek oğlu eşek! Daha sen nesin ki, ayıp olmasın diye sana sunulan sigarayı kabul ediyorsun! Diyemediğime hala üzülürüm!.”
Tütün türkülerimizde, şiirlerimizde yerini almış; kültürümüzün bir parçası olmuştur. İlk gençlik yıllarında esiri oluruz tütünün. Efkârlı zamanlarımızda biricik dostumuz olur. Harputlu dostumuz sevgilisinin imansızlığını(!) sigaranın yardımıyla haykırır; “Sigaramın dumanı/ Yoktur yârin imanı…/ Harput’tan aldım bakır./ Yosmam gözlerin çakır. /O çakır gözlerine, /Kurban olsun bu fakir.”
Şiirimizin asi çocuğu Orhan Veli Kanık aşkın bacayı sardığı güzel bir bahar akşamında tütünle muhabbetini şiirine nasıl katıyor; “Beni bu güzel havalar mahvetti, /Böyle havalarda istifa ettim, Evkaftaki memuriyetimden. /Tütüne böyle havalarda alıştım. /Böyle havalarda âşık oldum.” Aşk bu adamı işinden eder, tütüne alıştırır. Helede serde şairlik varsa.
Sigara ve tütün daha nice şiir, türkü, öykü, roman ve filmlere konu oldu. Necati Cumalı’nın Tütün Zamanı adlı bir romanı var. Romanın filmi de yapılmıştı Yılmaz Güney, Cavidan Dora başrol oynamıştı. Sigara ile ilgili daha ne çok şiirleri, türküler… Üzerine cilt cilt eserler var… Başka yönlerine geçelim sigaranın:
Tütünün üç yaşamsal yararı vardır(!): Tütün kullanan yaşlanmaz, tütün kullananı köpek ısırmaz ve tütün kullananın evine hırsız girmez… Peki, nasıl olur! Derseniz, söyleyeyim. Tütün kullanan yaşlanmaz(!) erken ölür. Evine hırsız giremez. Geceleyin sık sık öksürür eve yaklaşan hırsızlar, ev sahibi uyumamış diye soygun yapmaktan feragat ederler. Ve tütün kullanan yaşlanmazsa bile erken kuvvetten düşer. Yürürken baston kullanır. Kendisine saldıracak köpeklerden elindeki bastonla korunur.
Sigara kullananla kullanmayanın farkını sigara tiryakisi bir ağabeyimiz şöyle anlattı. Kendisi yükseköğrenim görmüş bir ilahiyatçı… Öğretmen emeklisi. Baypas operasyonu geçirmişti. Doktorlar tütünü yasaklama uyarısına hayli zaman boyun eğmiş. Zamanla tiryakilik nüksetmiş. Ufak ufak dumanlıyor hala. Bir sohbetinde:
“Bir şehirde cenazeyi götürüyorlarmış mezarlığa. Mevta sigara içen bir vatandaşmış. Bu kafileden 15 dakika sonra yeni bir cenaze kafilesi gözükmüş. İkinci kafiledeki mevta sigarayla hiç tanışmamış. İşte sigara içenle içmeyenin arasında 15 dakikalık zaman farkı vardır.” diyerek bizi güldürmüştü.
Gelelim yaşamın acı gerçeklerine. Günümüzde sigara içme oranı gün gün artmaktadır. Okul çıkışlarında13-14 yaşlarında türbanlı-türbansız kız ve aynı yaşlarda öğrencilerin sokağa ayak bastıklarında sigara yaktıklarını sürekli gözlemleyebiliyorum üzülerek. Sigaraya erken başlamanın nedenleri üzerine sayfalarca tezler yazılabilir.
Yadsınamaz bir gerçek sigara topluma, bireye aşırı zarar veren bir madde. Belli yaştan sonra ömrü çekilmez hale getiriyor. Alkol ve daha başka zararlı alışkanlıklara başlamada kılavuz oluyor. Ve sigara 20’den fazla hastalığı tetiklediğini söylüyor bilim insanları. Hele maddi yönü hesap edilecek gibi değil. Düz bir hesapla günde 15 TL ödeyip sigara içen bir yurttaş aynı fiyattan alsa bile 20 yıl içinde 100 000TL’den fazla ödemesi gerekiyor. Bu meblağ anımsanacak bir rakam değil.
Olay ortada! Toplumumuzun içini kemiren tütün türevleri kullanma afetinin yıkıcı sonuçları elle tutulur vaziyette gözlemleniyor. Bu afetten kurtuluşun tek makbul çaresi var: Nitelikli eğitim… Son 20 yıl içinde 7 Milli Eğitim Bakanının değiştiği ve her yeni gelen bir bakanın müfredat programı değiştirdiği eğitim-öğretim çalışmalarımızda nitelikli eğitimden bahsetmek ne derece olası!!!
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.