- 338 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
SIRASINI BEKLEMEK?!
Son bir aydır yeni bir ekmek fırını keşfettim. Bir defa ekmek aldım, tadı pişkinliği, rengi kalitesi kokusu çok hoşuma gitti. Şimdi de vazgeçemiyorum ve hep aynı fırına gidip oradan ekşi mayalı ekmek alyorum.
Bu gün hava biraz fırtınalı ve geceden beri yağışlı. Rüzgâr üşütecek kadar soğuk yapıyor. Dün gece ilk kez klimayı açtım, kumanda aleti soğuk ayardaymış, sıcağa çevirdim. Soğuk ve fırtına nedeniyle biraz daha sıkıca giyindim.Boynuma bir yünlü kaşkol takıp, içi mifyonlu, yağmur geçirmez montumu çekiştirdim ve ekmek almak için fırının yolunu tuttum.
Fırın biraz uzakta, mahallede ona gelene kadar bir kaç fırın ve çok sayıda bakkal market olmasına rağmen, gidiş geliş takriben 30-35 dakika kadar çeken bu yolu keyifle spor olsun diye yürümek hoşuma gidiyor.
Ekmek deyip geçmeyelim, çok önemli! Salt rafine beyaz undan yapılan ekmeklerin şekerden farkı yok ve mideyi bozuyor, besleyici özelliği de yok.. Fakat bunun bilincinde olmayan bakkallar hâlâ o ekmekleri satmaya ve müşterileri de o ekmekleri alıp yemeye devam ediyorlar.
Evden çıktım, fırının yolunu tuttum, bir kaç sokak ileride bir kıraathanenin önünden geçiyorum zorunluymuşum gibi. Çünkü en kestirme yol oradan geçiyor. Kıraathanede yaklaşık 6 - 7 masa dolusu insan var, okey oynayananlar, yanlarına oturup seyredenler yaklaşık 30 - 35 kişi kadar insan var. Onlara bakınca birden heba edilen zaman, insan ve düşünce kaybı ile birlikte geri kalmışlığımız kafama takıldı yine...
Bir an için kıraathanelerin kapatılmasi gerektiğini düsünsem de hemen içimden bir ses " Yok yok olmaz, kıraathaneler bu milletin yüzyıllardır alışageldiği bir kültür, bir yaşama biçimi. Eğer kıraathaneler de olmasa bu millet birbirini daha beter yer açlıktan, kavgadan gürültüden!" deyip kestim sesimi..
Baktım yolda akşamdan kalan su birikintileri üstüne damla damla yağmur çiliyor. Dedim "Pergeli biraz açmalıyım!" Şemsiyemi almadım yanıma. Antalyanın havası hiç belli olmaz birden bir fırtına bir alabora, başlar sağanak ve bir kaç dakikada göle döner, sele döner ortalık..
Seri adımlarla fırına doğru yol alırken yolumun üstündeki yasemin ağacının tam önünden geçiyordum. Geçen defa yine ekmek alırken kokladığım bir yasemin çiçeğinin güzel kokusu bana şarkı sözleri ( Yaseminin Itrındasın diye başlayan) ve şiir yazdırmıştı. Bu kez fotoğrafını çekecektim mutlaka. Önce derin bir nefes daha çektim beyaz bir yasemin çiçeğinden, sindirdim ciğerlerime ve sonra bir kaç poz cep kamerasıyla görüntü aldım yasemin çiçeklerinden ve dilimden şunlar düştü..
Yol üstünde yasemin
Kokusunda gül tenin
Unutmadım aklımda
Sunduğun o busenin
...
Diye başlayıp sürecek bu şarkı. Bakalım arkası nasıl gelir?!
Derken yürümeye devam ettim, baktım önümde yaşlıca ak saçlı yaşlıca bir bayan gidiyor, elinde bir sebze taşıma pazar arabası var. Avrupai giyinmiş, önce sanki giyiminden yabancı bir bayan zannettim, arkadan kıyafeti avrupai görünüyor.
Yolun tam kıyısındaki evlerin önüne dikilmiş limon ağaçlarından bir limon kopardı, ikincisini koparmaya yeltendi, fakat kolu yetişmedi, koparamadan geçti fakat gözü arkasında limonlarda kaldı.
Yürüdü yaşlı teyze...
Teyze benden önde olduğu için ben arkada seyirci konumdayım. Baktım bu kez teyzemiz kaldırımın üstündeki turunçlardan koparmaya ve çantasına atmaya başladı. Dedim içimden "Galiba bu kadın yabancı... Yoksa bu turunçlar ekşidir, yenmez. ( Pek çok Almanın turunçları portakal sanıp kopardıklarına tanık olmuştum kaç kez... Soyup tadına bakınca topladıklarına pişman olmuşlar, yere atıp geçmişlerdi. )
Yaşlı teyze turunç toplamaya dalınca aramızdaki mesafe giderek daraldı ve yanına yaklaşınca, saçlarının aklığından ve dağınık bakımsızlığından, "Bu teyze Avrupalı olamaz, Türk olmalı!" düşüncem ağır basmaya başladı ve tam yanında geçerken,
- Onlar turunç biliyor musunuz?! diye bir soru ile seslendim.
- Evet biliyorum, hastayım üşütmüşüm, kaynatıp ekşisini içeceğim dedi.
- Geçmiş olsun! deyip geçtim.
Yoksa, yanıt alamasaydım yabancı dilde sorup, topladığı meyvelerin portakal olmadığını açıklayacaktım..
Bir kaç dakika sonra fırına geldim ve üç adet ekmek istedim ve paramı daha içeri girmeden elimde hazırlamıştım.
Benim ardımdan orta yaşlı bir çift daha fırına, içeri gerdi, bayan olan iki ekmek istedi.. Benim istediğim ekmekleri satıcı bayan kasiyer dilimleyip torbaya yerleştirirken, baktım ki ardımdan içeri girmiş olan orta yaşl teyze, hemen bana akran, elini bankoya sabırsızca uzatarak benim ekmeklerimi bir an önce alıp, alışverişini tamamlayacak...Vay uyanık teyzem vay!!! dedim içimden, onun telaşını ve açıkgözlüğünü görünce!!! Ekmekler cam bölme ardında teyzenin elinin yetişemeyeceği kadar derinde duruyordu bereket, uzandı alamadı, yakın olsa ben üçüncü ekmeğin dilmlenmesini beklerken, o iki ekmeği kapmış olacaktı. Baktım o da " Al şu parayı!"diye bir yandan da parayı uzatmaya çalışınca, teyzemizi ikaz etmek gereğini duydum..
- Ben sizden önce geldim, üç ekmek istedim. Önce ben alayım sonra siz!
deyince
- Biz yola gidecektik de... dedi.
Üstelemedim ve otuz saniye sonra ekmeğimı alıp çıktım. Fakat ekmek alırken benden sonra gelip de benden önce ekmeği alıp gitmek isteyerek sırama tecavüz etmek isteyen teyzenin sözü kulağıma fena takıldı; " Biz yola gidecektik de!" Böyle bir durum, onun sıramı kapmasına göz yummamı gerektirir mi?! Gerektirmez elbette, herkesin sırasını bilmesi gerekli! O yola gidecekse, ben de yağmur yağacak telaşıyla bir an önce eve dönmek istiyorum ve şemsiyesiz yürüyeceğim. Onun bundan haberi yok, o arabasına binip, eşiyle yoluna gidecek ben ise yaya, fırının önünde "onun arabası var, özel mi özel!"
Derken biz toplum olarak başkasının hakkına göz diken ne kadar saygısız insanlar olduğumuzu düşündüm.
Giderek düsüncelerim dallanıp budaklanıyor, bir yanda kahvehanede saatlerce taş üstüne taş dizerek(!) vakit öldüren sözümona oyun oynayanları düşünürken, onların ne vakitlerinin ne kadar çok(!) alışverişte kuyrukta beklemek için bazi insanların ise hiç vaktinin olmayışı, tahammülsüzlük, tam bir oryantalist çelişki yumağı, kördüğüm oluşmaya başladı beynimde...
Dedim" Bizim Avrupa ile aramızdaki mesafe daha bir en az Yüz Elli yıl daha fırından ekmek yesek kapanmayacak..
O yüzden sıra çok önemli!
Avrupa ve dünya bizi zaten hayatın her alanında sıralamada nereye koyacağını gayet iyi biliyor!
Bizim insana ve insan haklarına bakışımız, saygımız sevgimiz hukukumuz her yönüyle yeni baştan bir çeki düzen verilmeye muhtaç! Aynaya bakalım derim bir daha..
Bu yazdıklarım bu günümün bir öyküsü... Pazarın getirdikleri..
Hepinize sağık, mutluluk dileklerimle selam ve sevgilerimi iletiyorum sevgili dostlar.
Hoşca kalasınız esenlikler, dostça kalasınız...
Haaaaaaaa... Unuttum bakınız, aldığım ekmek geçen alışımda 5. -TL idi şimdi 6.- TL olmuş... Enflasyon aldı başını gidiyor ama biz aynı hızla ilerleyemiyoruz...
Kimler oynuyor bizim ekmeğimizle?!
Allah aşkına bir nebze düşünelim?!?
Bir ekmek almak için mahallede 20-30 alışveriş yeri varken, neden ben bu kadar yol gidip geldim?!
Çünkü " ÖNCE EKMEKLER BOZULDU!"
Şaban Aktaş
28.11.2021- 18.00
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.