- 2440 Okunma
- 12 Yorum
- 3 Beğeni
SEVMEYEBİLİRSİNİZ..BİR HATIR SORMAK BU KADAR ZOR MUDUR YİNE DE...
Türlü derde ben devâ buldum elimle çok zaman
Kimse bilmez bir tabibe ben de muhtâcım bugün
Anlatılmaz, anlaşılmaz, hâl hazin, mevsim hazân
Nevcivân mâsum, melekten bir peri tâcım bu gün
Bestekarı ve Makamı ile gönlümde çok ayrı yeri olan bu şahane güftenin ve daha nice olağanüstü güzel
şarkıların yaratıcısı bir zamanların Bakırköy Ruh Ve Sinir Hastalıkları Hastanesi nin ünlü Baş Hekimi Mazhar Osman nın baş asistanı ve yurt dışında önemli eğitimler alıp yurda döndükten sonra kendi özel kliniğini kuran
Rahmi Duman dan başkası değil...
Ah o zalim o duyarsız duygusuz vurdumduymaz ve bencil insanoğlu...
Topluma yansıyan her dramatik olayın ardından biraz ah vah etmekten başka ne gelir elimizden..
Öyle değil mi...
Oysa
Herkes hepimiz dahil olduğumuz her şeyden sorumluyuz bire bir..
Hepimizin suçu günahı ihmali ve hasta ruhudur o insanları görmezden gelişimiz..
Bu hazin hikayenin kahramanı hepimizin yakından bildiği sevdiği bir şair..Bir baba..
Tam 23 kere intihara kalkışmış,
ve her birinde de inatla hayata itelenmişti Ümit Yaşar Oğuzcan.
Pek kişi bilmez bu hikayeyi,
“Acılar Denizi” şiirinin nereden geldiğini ve asıl vicdan azabının ne olduğunu...
Ümit, hayattan kopmak için çok çabalamış, lakin başaramamıştır.
Babası Lütfü Bey, annesi Güzide Hanım kahrolur oğullarının vaziyetine.
Tabii bir de Vedat var.
Ümit Yaşar’ın biricik oğlu.
Babasına duyduğu müthiş bir öfke var içinde..
Defalarca gözlerinin önünde intihara kalkışmış olan babasına. Dün bir kez daha canından vazgeçmişti Ümit.
Babası Lütfü Oğuzcan,
zor yetiştirmişti oğlunu hastaneye.
Ve oğlundan çok torunu için endişelenmişti bu sefer Lütfü Bey, vedat’ın gözleri artık korkudan çok kin ile ıslanmıştı.
Dayanamıyordu çocuk,
aciz bir babanın ölüme koşup varamayışına tanıklık etmekten yorulmuştu.
Tedavi edildikten sonra taburcu ettiler Ümit Yaşar Oğuzcan’ı. Ümit’in içinde yaşadıkları bir kenara,
Vedat ne hissediyordu acaba?
Sonrası;
Duydukları gürültüyle kıraathaneden fırlayanlardan biri “Eyvah!“dedi,
“Düştü çocuk, Galata’dan düştü! Yetişin.”
Yerde yatan çocuğun etrafında toplanan kalabalık çocuğun elinde bir kağıt buldular.
Sımsıkı kapalı parmakları,
avucuna hapsolmuş bir kağıt..
Zorlukla aldılar ellerinden kağıdı.
Şöyle yazıyordu buruşmuş kağıtta;
“İntihar öyle edilmez,böyle edilir baba!”
6 Haziran 1973
Pırıl pırıl bir yaz günüydü
Aydınlıktı, güzeldi dünya
Bir adam düştü o gün Galata Kulesi’nden
Kendini bir anda bıraktı boşluğa
Ömrünün baharında
Bütün umutlarıyla birlikte
Paramparça oldu…
Bir adam düştü Galata Kulesinden
Bu adam benim oğlumdu.
Ümit Yaşar Oğuzcan
YORUMLAR
Ne hazin bir yaşanmışlık. Ne büyük bir ders, bir oğuldan babaya.
Ve siz ne vefalı bir yüreğe sahipsiniz böyle.
Yazınızı okudum da, ben de yıllarca oğullarımın gözü önünde sigara içerken(üç yıl oldu bu arada sigarayı bırakalı, artık içmiyorum) onlara sigaranın kötü bir alışkanlık olduğunu, kesinlikle içmemeleri gerektiği söyledim durdum. Öğütlerim bir kulaklarından girdi ötekinden çıktı. Her ikisi de sigara içiyor şu anda ve bunda ne yazık ki en büyük pay bana ait. Çocuk söylediğinizi duymaz ama yaptığınızı görür. Ve bu yaşanmış olay da bunun ne kadar doğru olduğunu ispatlıyor.
Çok teşekkürler paylaşımınız için, sevgiler selamlar kucak dolusu.
DEVRİM DENİZERİ
Çocuklar da biraz rahat davranmışlar. Evet gördüklerini yapıyorlar belki ama senin gibi bir Anneyi üzmemeliydiler...
İçten candan Sevgilerimle....
Hicran Aydın Akçakaya
Deftere yolum düştükçe Yorum Okumayı yeğliyorum. Hem çalışmanın özetini yakalıyorum hem bilgi ediniyorum. Ve inanıyorum ki yazar bu Yorumlarla kendini daha çok tanıyor ve farklı yanlarını keşfediyor.
Ne olağanüstü güzel bir yorum bu benim için...
Bildiğimiz gibi Edebiyat Tarihi çok trajik ve yürek yakan Yazar Şair ve diğer birçok Sanatçı kayıplarıyla dolu...
Bu hastalığın Tıp ilminde Genetik olduğu kabul edilse de kişinin aşırı duygusal oluşu ve toplumsal yaraların etkileridir.
Beni düşündüren Ümit Yaşar Oğuzcan nın Oğlunu bu şekilde kaybettikten sonra 11 yıl nasıl yaşamaya dayanmış olmasıdır ki bu durumun kendisini bir bakıma cezalandırma mantığına dayandığı görüşüdür..
Sonsuz Teşekkürlerimle. Var Olun.
DEVRİM DENİZERİ
Deftere yolum düştükçe Yorum Okumayı yeğliyorum. Hem çalışmanın özetini yakalıyorum hem bilgi ediniyorum. Ve inanıyorum ki yazar bu Yorumlarla kendini daha çok tanıyor ve farklı yanlarını keşfediyor.
Ne olağanüstü güzel bir yorum bu benim için...
Bildiğimiz gibi Edebiyat Tarihi çok trajik ve yürek yakan Yazar Şair ve diğer birçok Sanatçı kayıplarıyla dolu...
Bu hastalığın Tıp ilminde Genetik olduğu kabul edilse de kişinin aşırı duygusal oluşu ve toplumsal yaraların etkileridir.
Beni düşündüren Ümit Yaşar Oğuzcan nın Oğlunu bu şekilde kaybettikten sonra 11 yıl nasıl yaşamaya dayanmış olmasıdır ki bu durumun kendisini bir bakıma cezalandırma mantığına dayandığı görüşüdür..
Sonsuz Teşekkürlerimle. Var Olun.
[
Haklısın. Tıbbın ne denli dev adımlarla ilerlediği aşikar olmakla birlikte bu tür hastalıkların tedavisinin oldukça zor meşakkatli ve hatta bazen sonuç vermediği gerçeğini de göz ardı etmemek gerekiyor sanırım. Yakın komşumuzun 18 yaşındaki kız torunu 4 kez intihar girişiminde bulunmakla kalmamış teyzesine sıkça: Hadi birlikte intihar edelim ısrarında bulunmuş. Başarılı bir lise öğrencisi ve iyi bir sporcu olan bu genç kız için aile seferber oldu. Maddi manevi sonsuz destek ve dayanak oldular..Şimdilerde gönlünce oyalanıyor. Doktorlar ise ailesine 'teyakkuz halinde' olmaları önerisinde bulunabiliyor ancak...
Sonsuz sevgilerimi yolluyorum.
Çok derin bir konu sıradan bir öyküymüş gibi anlatılmış!... İşte yazıdaki başarı bu...
Her konuda olduğu gibi yazarken de sıradanlaşırken büyümek!... Öncelikle bu başarınızı kutlarım..
Çok gülümseyen, neşeli görünen, aşk şiirlerini en çok yazanların genelde 'yalnız' oldukları kabulü vardır... Yazıdaki şairimiz de 'en çok şiir yazan' şair olmasına rağmen kendisini anlatamadığını düşünmüş olmalı ki yazmayı südürmüş...
'En büyük eğitim, örneklemedir:' Burada da karşımıza çıktı ne yazık ki... ve çocuk gördüğünü yaptı... hem de hakkıyla!...
Sohbet ediyormuş gibi akıcı bir dille kaleme aldığınız 'ders çıkarılası' bir konu... İçtenlikle kutlarım Sayın Devrim Denizeri...
Daha nicelerine...
Ne zaman okusam bu anıyı, gözlerim dolar.
Farkında değiliz bir tebessümümüz bir hayat kurtarır.
Bir adam köprüden atlamış ve ölmüş. geride bıraktığı bir notta da şunlar yazıyormuş: Eğer birisi bana gülümserse intihar etmeyeceğim.
DEVRİM DENİZERİ
İşte yazının özü ve tedavisi bu cümlede gizli sanırım...
Sıradan gibi görünen bu cümle bir hayat kurtarıyor oysa...
Çok Teşekkür ediyorum sayfama uğrayıp bu notu bıraktığınız için.
Sevgiler sevgiler...
Yüreğin dert görmesin.Nasıl da güzel bir yazıydı.İçim sızladı ve arayıp sormalı elbet .Vefasız ve problemli olmamalı .Sanki bana diyorsun.Seni özledim inşallah yakında geleceğim bakarsın daha sık görüşürüz.sevgiler güzel yüreğine.
DEVRİM DENİZERİ
Kapım tüm arkadaşlara sonuna kadar açık.
Çok teşekkür ederim. Sevgiler selamlar.
DEVRİM DENİZERİ
Kaleminizin tartışılmaz Ustalığını yorumlamak bana düşmez sanırım.
Sevgi Selam ve Esenlik dileğimle...
Off...
Düşünüyorum da, eskiden deli derlermiş böyle insanlara. Hemen beyaz gömleği giydirip, küçücük bir odaya kapatırlarmış.
Deli değilse bile deli olurmuş. Bir insanın 23 defa intihar etmesi ne demek?
Bir de günümüze gelelim.
Bu konuda ne kadar iyi eğitim almış doktorlar, psikologlar var artık. Hastayı inceliyor, araştırıyor tedavi ediyor. İşte öğrenmenin güzel yanları.
Teşekkür ederim paylaşımın için Denizeri.
DEVRİM DENİZERİ
Sonsuz sevgilerimi yolluyorum.