BİR ŞİİRİN HİKAYESİ
BİR ŞİİRİN HİKAYESİ
Bundan on sene önceydi…
Bir iş için Eskişehir’e gitmiştim.İşlerimi halledip dönmek üzereyken,öğle vaktinin gelmiş olduğunu fark ettim.Reşadiye camii’ne yakın bir yerdeydim,doğruca oraya yöneldim.Abdestimi alıp camiye girdiğimde öğle ezanı da bitmişti.Hemen namaza durduk.Namazın ardından dışarı çıktığımızda bir cenaze olduğunu gördüm.Cemaatle birlikte namazını kıldım.Her yerde olduğu gibi bir manzara,gelip namaza katılanlar,uzaktan bakanlar ağlayanlar,bir de konuşanlar….-İyi oldu yahu kurtuldu,çok zor durumdaydı.-Geçenlerde görmüştüm,çok zayıflamıştı…İyi birisiydi ya..kimsenin işine karışmaz zararsız biriydi…- --Hey gidi hey…o kadar zenginliğin ardında tek başına ölüm…yalan dünya işte.-Biz ne olacağız bakalım-Çocukları da hiç uğramazmış.-Yalan dünya be kim kaldı ki.Allah taksiratını affeylesin. Geride kalanların dilinde buna benzer konuşmalar dolaşırken o, usulca bindiği arabasıyla sessizlik şehrine doğru yola çıktı.Ben,manzaradan etkilenmiştim haliyle. Biraz kendime gelmek için çay ocağına doğru yürüdüm,bir bardak çay istedim.Gelen çayı karıştırırken bir anda mısralar dökülmeye başladı dudaklarımdan…
Misafirlik bitti yalan dünyada
Belki uyanıktın belki rüyada
Ya muhlisti halin ya da riyada
Dostlar bildiğince anarlar seni
Belki zengin idin malların vardı
Belki acınacak hallein vardı
Şimdi senin değil tabutun ardı
Bir bezle toprağa sunarlar seni
Bırakıp gelirler yalnız başına
Adını yazarlar hece taşına
Amellerin çıkar gelir karşına
Melekler Rabbi’ne sunarlar seni
Unutulur gider üç günlük acı
Sevenlerin varsa olur duacı
Kimisi davalı kimi davacı
Bir överler bir de kınarlar seni
…
Çocuklar Nasreddin Hocaya sormuşlar,hocam tabutun sağında mı gitmek daha iyidir solunda mı yoksa arkasında mı.?Hoca cevaplamış.Oğlum içinde gitmeyin de…
Bir gün o tabutun içinde gitme sırası bize geldiğinde Hakk’ın ve halkın övgüsüne mazhar olmuş bahtiyarlardan olmamız dileğiyle…