- 2421 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
ARSİNE ( ROMAN ÖZETİ)
Arsine romanı üzerine söz etmeden önce yazarı Ali Bayram ile ilgili birkaç cümle karalamak isterim. Ali Bey’i 2011’ de Ankara Kitap fuarında gördüm ve tanıştık. Uzun boylu, uysal, bakışlarında derinlemesine mana yüklü ve her baktığı nesne üzerinde bir şeyler algılayan ve konuşulan konuları kendi süzgecinden geçirerek adeta damıtıp kendisine malzeme çıkarabilen bir özelliğini sezinledim. Tanıştık, kendimizden, havadan sudan bahsettik derken ortak noktada çakılıp kaldık. O bana yazdığı Kertik romanını, ben de ona Mevsimlik Köleler ve Korkusuz romanlarımı hediye ettim. Kertiği o gece bitirdim. Kendi kendime dedim ki Ali Bayram, bence halkı bütün ayrıntıları ile tahlil edebilen ve sorunları gözlemleyebilen iyi bir sosyolog. Sosyolog olabilmek için illaki akademik olmak gerekmez. Halkın acılarını mürekkep yalayarak değil, halkın içinde olarak kaleme döken başarılı bir yazar olduğunu ve gittikçe başarı grafiğinin yükseleceğini üç yıl öncesi tahmin etmekte zorlanmadım.
Biraz övgüden sonra tenkit etmek gerekirse de bana kırılacağını hiç sanmıyorum. Çünkü o bir halk adamı, içimizden biri. Olayları işlerken biraz aceleci olması, bariz hataların ortaya çıkmasına neden oluyor. Yazarlar arasında bir deyim vardır. “ Demlenmeye bırakmak” Yazdıklarını şöyle bir kenara bırakırsın,üzerinden birkaç ay geçer, gidip gelip onunla cümleler üzerinde rötuş yaparsın bir süre sonra yazılanlar demlenip de kıvama gelince eser, olgunlaşmıştır artık. Sonrasında yayına girer. Her nedense yayımevlerinin editörleri görevlerini eksik yapıyorlar sanırım. Bariz imla hataları sırıtıyor.
Ali Bey’i geçenlerde bir metrekarelik kulübesinde nöbet tutarken ziyaret ettim ve 13 NDE KADIN OLMAK ve ARSİNE romanlarını imzalı olarak aldım. Tabi konu edebiyat olunca, sohbetimiz uzamıştı.
Arsine romanında işlenen tema, 1915 Ermeni Tehcir’indeki bir Ermeni kadının başından geçenleri bütün çıplaklığı ile anlatılmasıdır. Kertik de işlenen" acı" olgusu bu romanında daha da derinleşmiş, açılan yara kapanmayacak şekilde kanamaya devam etmiştir. Kahramanlar, bütün doğal yapıları ile işlenmiş, olayların geçtiği köy ve çevresi bütünlük içerisinde betimlenmiştir.
Arsine romanında kitabın yarısına kadar olaylar hızlı hızlı geçiştirilmiş. Örneğin kahramanların bir kısmı kısa zamanda sanki eceliğiyle değil de herhangi bir sebepten dolayı hastalığa yakalanıp ölmüşler gibi.( Bu konuyu Ali Bey’le konuştuk. O zamanlar, yaygın bir hastalık olduğunu kaynaklardan hastalığın ismini bulamadığını söylemişti)
Romanın ikinci yarısından sonra heyecan fırtınası birden bire devinim kazanıyor. Arsine, kendi ağzından olayları içselleştirerek doğal haliyle bizlere anlatıyor ki okudukça tadına doyum olmuyor...
Ufak tefek hatalar kadı kızında da olurmuş. Sanki bütün yazarlar sütten çıkmış ak kaşık mı?
Şimdi sırada 13 nde Kadın Olmak var. Onu da en kısa zamanda okuyup duygularımı sizlerle paylaşacağım.
Yazarımız Ali Bayram’ ı tebrik ediyor nice nice başarılara imza atması dileklerimle…
ROMAN ÖZETİ
Romanın adı : ARSİNE (Tehcir’de Bir Ermeni Kızı)
Yazarı : Ali Bayram
Olayların Geçtiği yer : Kavak kasabası Çatlıca Köyü ve çevresi.
Olayların Geçtiği Yıl : 1915 ve sonrası
Sayfa Sayısı : 204
Kahramanlar:
Rafuel ve Raşe Teyel : Çatlıca Köyü’nde yaşayan Ermeni vatandaşlar
Hasan Emmi ve Gülendam : Çatlıca köylülerinden
Tülelerin Süleyman ve üç oğlu : Çatlıca Köylülerinden olup oğul Çakır cinayete adı karışır.
Köriğin Ömer : Çatlıca köylülerinden olup deli dolu biridir.
Turpuş Ali,Muştular : Çatlıca Köylülerinden
Cafer Emmi eşi Afife : Hasan Emmi’nin kardeşi ve karısı.
Mikdat,eşi züleyha ve oğlu Ali kızı Gül : Cafer Emmi’nin oğlu,gelini ve torunları.
Çoban Osman, Satı ve Deli Osman : Köyün çobanı,eşi ve oğludur.
ÖZET
Anadolu’da Kavak Kasabası’ nın Çatlıca Köyü’nde, diğer yerleşim yerlerinde olduğu gibi Ermeni vatandaşlarla Türkler iç içe uyum içerisinde yıllardan beri yaşamaya devam etmektedirler. Her ne kadar böyle görünse de yine de gizleyemedikleri farklılıklar vardır. Köy, ormanlıktır, eteklerinden Devrez Çayı akıp gitmektedir yol boyunca ve etrafındaki tarlalarda çeltik yetiştirilir. iki mahalleden oluşur. Mahallesi’nde Ermeniler, Aşağı Mahalle’de ise Türkler otururlar. İbadetlerini Kilise ve Cami’de yapıyor olsalar da düğünlerde birlikte eğlenirler, ölümlerde birlikte gözyaşları dökerler. Köyün ortasında altı oluktan oluşan “ Altıparmak” çeşmesinde kızlar bakraçlarına su doldururlarken gençler, çaktırmadan yavuklularını izlerler.
Yaşam, her zamanki gibi devam eder. Rafuel’in kızı Sonya, Hasan Emmi’nin oğlu İbrahim’ e abayı yakmıştır. Köyün gençleri kıskansalar ve Sonya’ ya göz koymuşlardır ama Sonya kararlıdır, İbrahim’ in karısı olmak ister ama kendisi Ermeni, İbrahim de Türk olduğu için adeta yasak aşk arasında kendini yer bitirir. Hatta Sonya’nın babası Rafuel, bu yasak aştan dolayı kızını eşek sudan gelinceye dek dövse de fayda etmez. Sonya kararlıdır. Bir gün akşam üzeri bohçasını aldığı gibi İbrahimlerin evine sığınır. İbrahim’in babası ve annesi Sonya’ yı sahiplenirler. O, artık onların gelini ve İbrahim’in eşidir. Köyün imamı, muhtar ve Hasan Emmi, her iki gencin nikahını kıyarlar. Sonya, Müslüman olur, Suna adını alır. Köy bu olayla çalkalanır. Yaşam bir süre sonra eskisi gibi devam eder ama Refuel, kızına dargındır ve bir türlü İbrahim’in ailesi ile barışmaz. Ormanlık, dağ köyü olduğu için kışa hazırlık olsun diye İbrahim babası ile ormana gider. Babası Hasan Emmi, oğlunun çıralık odun kesmesi ısrarı üzerine kendisi yalnız olarak köye gider. İbrahim’in köye dönüşü gecikince merakla oğlunun çıralık çam ağacını kestiği yere gider ama çam ağacının oğlunun üzerine devrilmiş, kendisinin de ölmüş halde bulur. Bir de olay yerinde kama eline geçer. İbrahim sırtından üç kez kama darbesi almıştır. Olay, sır perdesi gibi uzun zaman kalır. Olay araştırılır ama çözülemez. Köye gelen jandarma konuyla ilgilenir.
Yaşam, sorunsuzca devam ederken bir gün her şey tepetaklak olur, tersine döner. Osmanlı Devleti’nin çıkarmak zorunda kaldığı Tehcir Yasası ile Ermeniler, yaşadıkları yerlerinden Şam’a sürülürlerken katmer katmer acılar yaşanır.
Bir gün köye Jandarmalar gelerek devletin emri ile Ermenilerin köyü terk etmeleri istenir. Bu durum Ermeniler açısından bir yıkımdır adeta. Köy meydanında toplanan Ermeniler, kendi yaşadıkları köylerini geride bırakarak Çöte köyünden geçip tren istasyonuna doğru yol alırlar. Bütün olumsuzluklarla iç içe kalmışlardır. Evleri ve bütün değerleri geride kalmıştır. Gözyaşları, yüreklerinde zehir damlacıklarına dönüşürler adeta. Hasan Emmi, eşi Gülendam gelinlerinin peşlerinden istasyona kadar giderler. İstasyonda oğulları İbrahim’in cinayetini araştıran jandarma komutanı Hasan Emmi’yi tanır, Sonya’nın Hasan Emmi’nin gelini olduğunu öğrenince, elindeki listeden Sonya’nın ismini silerek tehcir olmasından kurtarır. Sonya, ailesine hasretlik çekerek gnlerini geçirirken doğum yapar, kızı Arsine olur. Sonya’nın babası Refuel, tehcire maruz kalmadan kasabada kuyumcunun yanında çalıştığından altın zanaatı ile haşir neşir idi. Refuel, kızı Arsine derede boğulunca boynundaki yazılı haç’ı hatıra olsun ve de torunun boynuna taksın diye Sonya’nın kayınpederine vermişti. Arsine bir yaşına geldiğinde kayınpederi Hasan Emmi ölür. Gülendam da çok geçmeden rahmetli olunca Arsine, Hasan Emmi’nin kardeşi Cafer Emmini’nin yanında kalmak zorunda kalır. Her ne kadar bu ailenin yanında günlerini geçirse de Arsine için ızdırap bütün hızıyla devam eder. Köylü tarafından “gavur kızı Arsine” diye horlanmaktadır. Arsine bütün ağır işlere sürülür. Ahırın temizlenmesi, dağdan odun getirilmesi, Altıparmak çeşmesinden bakraçlarla su getirilmesi gibi. Onbir yaşına geldiğinde; Cafer Emmi de ölünce Arsine’yi zor günler beklemektedir. Arsine Cafer Emmi’nin oğlu Miktad ve eşi Züleyha’nın yanındadır artık. Cafer Emmi’nin eşi Afife yatalaktır. Onun bakımı Arsine tarafından yapılır. Miktad ve Züleyha’nın çocukları Ali, Gül Arsine’yi bir türlü kabullenemezler, kıskanırlar. Arsine, ahırda hayvanların sıcaklığından yararlanmak için ahırdaki yüksek yerde yatar. Onun evi ahır olmuştur bir nevi. Altıparmak çeşmesinden su getirirken kahvecinin oğlu Remzi’ye gönlünü kaptırır,aşkı bakışmalardan ileriye gidemez. Arsine büyümeye devam ederken köyde de esrarengiz olaylar devam etmektedir. Refuel Teyel’in terk etmiş olduğu evde lamba yanmakta,ışık köyün karanlığına yansımaktadır. Halbuki ev terk edileli yıllar olmuştur. Bu esrarengiz kararlı bir türlü yakalanamaz ve kim olduğu anlaşılamaz. Gizemli karaltı, zaman zaman köyün değişik yerlerinde, mezarlıkta bile gözükür ama sır olarak kalmıştır. Artık köylü de pek önemsemez bu karaltıyı.
Bir gün köye misafir gelir, Miktad’larda kalır. Aslında bu misafir Arsine için gelmiştir. Ticaretle uğraşan Reyhan’lı Dervişlerin Zülfü, Şam’dan Arsine’nin dedesi Refuel’den mektup getirir. Mektup, Köydeki Dere Mahallesi’nin tapusunun Osmanlı Devleti tarafından kendisine verildiğini, kendisinin de bu yerleri miras olarak torunu Arsine’ye bıraktığını belirten evrağı Miktad’a’ verir. Arsine üzerindeki kumpas bütün hızıyla devam eder. Misafir gittikten birkaç gün sonra Miktad ve Muhtar yanına Arsine’yi alarak şehre giderler babasının göndermiş olduğu tapu, ilgili dairede Miktad’ın üzerine geçirilir. Arsine’nin gönlü olsun diye de çeşitli renklerde elbise ve ayakkabı alınır. Ne yazık ki köye geldiğinde Arsine’nin neşesi fazla uzun sürmez. Miktad’ın kızı Gül, Arsine’ ya alınanlara el koyar. Arsine için sıkıntılı günler bir türlü bitmez. Evde yatalak olan Afife ninesine bakmasına devam ederken diğer işlerin yapılmasında da emek harcar. Hayvanların sağılması, “ Altıparmak çeşmesinden bakraçlarla su getirilmesi… Bir gece Arsine’nin hayatı zindan olur: Gecenin karanlığında ahırda yattığı yere bir karaltı girer ve Arsine’ ye tecavüz eder. Arsine, yıkılmıştır. Başına gelenleri Afife ninesine söyler ve ikisi arasında bir sır gibi kalır.
Arsine, köyün sığırcısı Osman’ın oğlu Deli Osman’ la evlendirilir. Osman, eşi Satı; Arsine’ye çok iyi davranırlar.Onu incitmemeye özen gösterirler. İleriki yıllarda köyde gizemli bir karaltı olan kişi Arsine’nin dayısı Hristo, köye gelir, Arsine’yle tanışırlar. Arsine, çok mutlu olur,kendini güvende hisseder. Dayısı bir süre köye gelip gider. Dedesi İbrahim’in katilinin Köyden Tülelerin Çakır olduğunu, Çakır’ı da takip ederek köyün dışındaki samanlıkta boğarak öldürdüğünü söyler. Hristo, Arsine’ ye tecavüz edenin de Ali olduğunu her nedense ona engel olamadığı için vicdan azabı çektiğini söyler. Deli Osman’ dan bir oğlu olur adına Osman koyarlar, sonrasında on gün ve bir ay yaşadıktan sonra ölen iki doğum daha yapar. İlerki zamanlarda Zeynep, Recep, Satı isimlerinde üç çocuğu daha olur. Arsine, ismini değiştirerek Ayşe olur.
Yıllar su gibi akıp geçmiştir. Arsine’nin torunları büyümüş evlenmişlerdir. Yeni nesil, Arsine ismini çoktan unutmuştur. Arsine, yaşadıklarıyla ve çektiği acılarla bir asır geride bırakmıştır.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.