- 449 Okunma
- 1 Yorum
- 1 Beğeni
PİŞMANLIK
PİŞMANLIK
Kurs çıkışı… Hava soğuk, akşam olmuş. Her zamanki gibi cadde çok kalabalık. Yolumu biraz uzatarak meydana (Ümraniye’nin tam ortasındaki açık alan, oturmak için bankları olan çeşitli faaliyetlerin düzenlendiği yer) geldim.
Biraz otursam mı diye düşünürken sol tarafımda gençlerin toplandığını, yüksek sesle bağırıp çağırarak konuştuklarını gördüm. Ortam geriliyor gibiydi. Yanımdan genç bir kız hızlı adımlarla geçti, hatta hafifçe omzuma çarptı.
- Kusura bakma teyze.
Arkasından baktım. Az ileride bembeyaz sakalları olan yaşlı bir adam vardı. Yanlarından geçerken “Dedeciğim.” dediğini duydum. Birbirlerine sarıldılar. Ben uzaklaşırken onlar konuşmaya başlamışlardı.
- Titriyorsun dedecim. (Dedenin elleri titriyordu.)
- Çabuk uzaklaşalım buradan, kavga çıkacak. (Genç kız kayıtsızdı.)
- Bir şey olmaz dede. Bizim okuldaki gençlerde hep böyle tartışırlar, kavga ederler. Sen korkma.
Dedesinin titreyen ellerini öptü.
- Aman da benim pamuk sakallı, yufka yürekli dedecim.
Dedesi katilmiş. Acımasızca adam bıçaklamış. Yıllarca hapis yatmış. Ara ara duyduğu bu kelimeler genç kızın aklından saniyeler içinde geçti. Dedesinin koluna girdi. Yürümeye başladıklarında dedesi dönüp korkuyla gençlere baktı. Hala bağırıyorlardı. Ne yapabilirdi? Dua etmeye başladı ve kendi geçmişine döndü.
Sobanın üzerinde kızaran ekmeğin kokusunu aldı, sıcağını hissetti. Akşam için kurulan sofranın zenginliğini düşündü. Kızının ayağı takılıp tepsideki çay bardaklarını düşürüp kırdıktan sonra kendisine “Sakar.” diyen kocasına önce kızıp sonra nasıl güldüğünü, torununun cıvıl cıvıl sesini hatırladı.
Kapı çalınmış, sık sık içtiği arkadaşlarından biri onu çağırmaya gelmişti. Gitmeye hevesliydi. Karısına seslendi.
- Geç kalmam. Birkaç saat sonra dönerim.
Arkadaşlarıyla güzel başlayan akşama ne olmuştu, nasıl olmuştu anlamamıştı. Önce şakayla sonra ciddileşerek “Borcunu öde. Hayır ödemem. Verirsin, vermem.” derken şiddetli bir kavgaya dönüşmüştü. İçkili kafalarıyla gözleri dönmüştü. Bıçak elinde küfürler ederek üzerine yürüyen arkadaşıydı ama kavganın sonunda ölen arkadaşı olmuştu.
Sonrası pişmanlık, vicdan azabı… Sabahtan akşama kadar tövbe etmekle ve gözyaşıyla hapiste geçen yıllar…
- Dede daldın gittin.
Torununa sevgiyle baktı. Şükretti bu gününe. Gençleri düşündü. Onlar çoktan birbirlerinden ayrılıp evlerinin yolunu tutmuşlardı.