- 1114 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
HANGİSİNDE? (BENİM ADIM ÜÇ NOKTA) BÖLÜM-1
Hem nereden bilebilirdim ki, tek bir kare fotoğrafın yolumu tümüyle değiştireceğini, sırf ona yakın olabilmek adına katıldığım resim kursu ve yepyeni bir ortam… Her şey öyle çabuk gelişti ki, ruhu bile duymadı niyetimi. Ben sadece ilkokul yıllarından bir tanıdıktım onun gözünde; öyle sanıyordum, öyle biliyordum kendimi.
Evet aylar sonra bir resim yarışması haberi geldi. Atölyede herkes yarışma konusu üzerine yoğunlaştı. Hepimiz katılacaktık.. ‘Umut’tu yarışmanın konusu. Oysa ruhumu derinden etkileyen birinin karşısında hiç umudum yoktu ki benim, onu nasıl resmedecektim, resmetmeliydim, bilemedim…
O gün yanıma yanaştığında resmim kabataslak bitmek üzereydi. “Usulca yanıma sokuldun. Herkesin resmine bakmıştın, sıra son köşede duran bana gelmişti. Herkesin yanına yaklaştığın gibi mi gelmiştin yanıma? Sen ‘her şey’din benim gözümde, ya ben ‘herkes’ miydim?
…Yanıma yaklaştın, bir tuvale baktın bir bana. İçimdeki çocuğu resmetmiştim. Hani avuçlarından birine bir şey saklar da kapalı halde uzatıp karşındakiye sorarsın ‘Hangisinde ?’ diye, işte benim resmimin adı ‘Hangisinde’ idi. Minik bir kız çocuğu vardı resimde, avuçları kapalı bir halde resmi seyredene uzatılmış, yüzünün bir yarısı üzgün, diğer yarısı mutlu… Bir resme baktın bir bana, bir resme bir bana ama en son bana öyle bir baktın ki kayboluverdim o kapalı avuçlarda… “
Araya birkaç gün girdi, ailevi sebeplerle atölyeye gidemedim. Resmi iki güne kadar yetiştirmeliydim ama atölyeden başka biryerde çalışamıyordum ki. Bazı arkadaşlar geceleri atölyede kalabiliyordu. Ben de Kenan Abi’ ye danıştım önce, kalabilirsin dedi.
…Evet o gece herzamanki gibi sen de atölyede kaldın. Yılbaşı olduğu için diğer arkadaşlardan kimse yoktu. İkimizdik, sadece ikimiz… Her zamanki resmiyette sen işini yapıyordun, ben resmimi tamamlıyordum. Arada izliyordum seni, sana hiç belli ettirmeden. O kadar kendi halindeydin ki, ben ne yapsam anlamazdın ki.
Ben hayatımda öyle yağmur görmemiştim, öyle gök gürültüsü, şimşek… Dışarısı tam bir felaketti. O kadar kötüydü ki ailemize haber verip telefonları kapamak zorunda kaldık. Fırtınadan nasibini alan elektrikler kesti. Sen bir mum alıp geldin. Karşılıklı oturup havadan sudan konuşmaya başladık. Senin yanında olmaktan duyduğum heyecanı korku sandın, şimşekten korktuğumu sandın. Kalbimin ondan küt küt attığını… Koskoca gecede o ana kadar ancak yarım saat sohbet edebilmiştik. Bana boş odayı gösterdin ve sen de diğer odaya geçtin. İlk yarım saat gözüme uyku girmedi, sonra tam dalacaktım ki nasıl bir şimşek, nasıl bir gürültü! Yattığım odada metal eşyalar vardı, bu sefer gerçekten çok korkmuştum. Ben küçükken yıldırım düşmüştü bizim eve, sana da az önce sohbet ederken anlatmıştım. Sanırım bunu düşünerek gelip odanın kapısını çaldın. Korkmuştum, farkındaydın. ‘Sen büyük odadaki yatakta yat, ben ordaki koltukta uyurum’ dedin, bunu yapamazdım. Ben rahat yatakta yatarken sen koltukta kıvrılıp yatacaktın, olmazdı. ‘Sen yatağında yat, hava durulana kadar ben kenarda uyurum’ dedim. Şaşırdın ama kabul ettin. O an inan korkudan ne yaptığımı bilmiyordum. Gözlerimi kapadım. Bilmiyorum ne kadar o halde kaldım, gözlerimi açtığımda hemen yanımda uyuyordun. İnanamadım. Aylarca hayalini kurduğum insan bir nefes kadar yakındı bana. Belki de daha yakın… Yüzünü incelemeye koyuldum, gözkapaklarını, dudaklarını… Sıcaklığını hissedebiliyordum. Kalp atışlarımı duyacaksın diye ödüm kopuyordu. Sonra ‘çaaak’ diye bir gürültü, hemen gözlerini açtın, ardından gelecek gökgürültüsünün büyüklüğü belliydi.. .Ben o sesten sonra kendimi göğsüne attım, sarıldım, korkudan… Sana sığındım… Sonra utandım yaptığımdan. Ne diyecektim, nasıl hareket edecektim ve sen nasıl tepki verecektin artık bana. Ben bunları düşündükçe vakit ilerledi, gökyüzündeki kıyamet durdu. Benimse gözlerim hala kapalı, sen beni uyudum sandın. Ben de uyuyor numarası yapmaya devam edip kollarında olmanın keyfine bıraktım kendimi…
Sabah saatlerine kadar hiç uyumadım. Uyku arası dönüş bahanelerimle daha da sıkı sarıldım sana, hafif açılan yakandan kokunu içime çektim. O gece hiç bitmesin istedim biliyor musun? Ben uykunda esir aldım seni, uyanınca her şey yok olacaktı, hayal olacaktı. Sabah saatlerinde kollarında huzurlu bir uykuya daldım. Gözlerimi açtığımda etraf yeni, yeni aydınlanıyordu, sen hala uyuyordun…
…
O gece hiç bitmesin istemiştim, bitmiş miydi, bitecek miydi…
Aslında içimde korku yok da… Sahi, ne başımız ne sonumuz var bizim;
Benim adım 3 nokta…
Yitik Peri-Ayşegül Sağlam