Sen!?
“Sen” demek geliyor içimden.
Yalnızca “Sen” demek istiyorum. Başka ne diyebilirim ki zaten. Yalnızca “Sen”. Ah bir bilsen… Bildiklerimi bir bilsen de Benden başka bilmesen Ne olurdu? Çok mu bencil bir duygu bu aşk? Bilmiyorum, Bilsem zaten ne işim var dizeler arasında? Adımı bilmiyorum. Neyim ben, kimim, ne iş yapardım senden önce? Senden sonra neyim peki? Nerelerde sürükleniyorum. Hangi duygu sellerinde boğazıma kadar batmışım da Saçlarımı tarayan rüzgârı sana yormuşum? Her deli akıntıya gark olup nerelere kadar gitmişim, Hangi diyarlardan hangi elemler biriktirmişim keselerime? Hangi dizeye benzemeyen dizeler arasında sözcük kovalamışım, Söz kovalamışım? Ama sen… Yine sana çıktı bütün yollarım. Bildiklerimi bir bilsen de Benden başka bilmesen… Ben bilmedim senden başka. Ben kendimi bilmedim. Ben sendeki kendimi, kendimdeki seni gördüm yalnızca. Bir de seni… Seni gördüm senin masivanı tanımazcasına. Yalnızca “Sen” demek istiyorum, Sen’lemek istiyorum sendelemeden. Oysa sen, ah sen. Gözlerimde seyir yorgunluğu, Ayaklarımda hasretin, Kulaklarımda vuslatın kırgınlığı var. Gel, eskitme dizlerimi bu kuytuda, Vuslata ne kaldı ki şurda; Yıllardan bozma dakikalarımda Saat, ölüme ramak var. Ama bildiklerimi bir bilsen de işte, Benden başka bilmesen... Son sözümüz gibi itinalı olmalı her söz, Kışı andıran güzler gibi değil, Zemheri olmalı her yaşanan, Keskin kılıç gibi. Hem ben bilmiyorum ki senden başka. Ben seni bilmiyorum ki. Benim senim bana yeterken Sen yaralıyorsun sen denen beni. Yaralama. Yar ağlama. |