İHTİYAR
Ak saçlı huysuz bir ihtiyar
Yüzünü döner duvara Dişleri su dolu bardakta Öylece uyur sabaha kadar Daha güneş doğmadan kalkıp Takma dişlerini ağzına takıp Mezarlığın o uzun yolunu tutar Gidip eşinin mezarını sular İşte geldi gene ayrılma vakti Güneş doğdu, gitmesi gerekti Aldığı bir ekmek,yarısı fazla İşte evi yalnızlığının hücresi Bel bükülmüş, baston yoldaşı olmuş Sanırsın dünya onun için susmuş Sokakta karşılaştığı bir kaç tanıdık Konuşuyor lakin isimlerini unutmuş Duvarında asılı birkaç resim Resimde bir damat birde gelin İç geçiriyor nerde eski hevesim Geri gel der gibi ey rahmetli eşim Soba tütmüş eli yüzü kapkara Bir şeyler söylüyor elindeki çıraya Belikli bedeni yorgun ruhu halsiz Takati kalmamış artık yaşamaya Eller titrek, kafadaki saçlar seyrek Göğsünde ara sıra tekleyen bir yürek Kapıları kilitlemez olmuş arkadan Azraili bekliyor sanırım isteyerek Gitsen götüren yok, gitmesen durulmuyor İhtiyar kalbi artık bu yükü kaldıramıyor Zaman diyor su misali ne çabuk akıp gitti Yaşam bir sinemaydı işte burada bitti(A.Ş.) |