Lahitkar mıydı yağan incecikten yoksa yağmur muydu sevdiğinin adı Elif değilmiş bana ne... sevdiğim, öldüğüm yollar yorgunluktan yok olmak üzere filizlendirmeyi başardığım elma çekirdeği çürüdü vakit Mayıs’sa bile güneş kaybolduğu semadan habersiz sevdiğim, gittiğim her yol, geçtiğim her han virane seyyah olsam bile keşişleme rüzgarlarla esiyorum keşfim keşfedilmiş topraklar içinde biçare kırlangıç mıydı o geçen yoksa hüzün kuşu mu sevdiğim serçeler çalı kuşu olmuş bana ne... tekrar ve tekerrürler arasında tarih yazıyorum kendime hangi tarihçi okusa utansın diyor yalan söyleyen senin varlığını milat öncesine mâl ediyorlar çağında bile çağlamayan bu illet kimdir? diyor ve tozlu raflar belirliyorlar lahitler içinde sevdiğim, lahit mezardır, kalk ve gel benimle |
Istanbul bugun sisli.
Hangi lahit kaldirabilir ki yuregimizdeki oluleri.
Bir yildizim var benim, tariktan biraz kucuk
Elif'ten buyuk.