Yalnızlığın Melankolik KronikliğineŞiirin hikayesini görmek için tıklayın Köşe başındaki kayanın üstünde kalan ıslaklık yitirdiğim başakların yeşermesiydi . Güneşe sözüm ola... Daldıkça ırağındaki başakların Zeyno sarısına , dağlardan gürül gürül ç’ağlayan sümbüller toprağın döşüne onulmaz terkedilişinin mızrak gülüşünü saplar. Kafa tutsa da içine gerdiğin güngörmez çarşaflar , salınıver ince belli umutlarının aceleci randevularından okyanusunun aşk duvağına. Gözlerinin yeşiline hapsettiğin o yaramaz körebeyi azad et ey usumun ihanete uğramış sedası . İnan inan ki yırtılacak göğüne çöken ırmakların öfke nöbetine tutulmuş karanlığı . Beklemenin safsatası gelip oturmayacak avuçlarımda beslediğim serçenin kanadına . Kelebeklerin dili tutmayacak karşı dağın çam kokusunu . Toprağın ellerine bak bak ki arının yüreğini gör ve yalnızlığın melankolik kronikliğine devasa bir ömrün haydan huya oluşunu... Sen cansın başımın etrafında dönen kalp atışım , dünüme misafir bugünüme edep ustam. Vazgeçilmezimden us’luca vedalaşım . Bak köprüler de yakılır limanı terkederken alev alev gölgesi dünlerin. |
Tebrik ve sevgilerimle