bu yalnızlığı al burdan
boğazım düğüm düğüm
ve kan damlar gamzelerimden üşür nazlı gelincikler gibi yas tutar paslı avluda gözlerim bu yalnızlığı al burdan buz kesiyor bileklerimde kan bir ezhar baharı değil yaşadığımız ahraz kuşlar uçuyor üstümüzden . kırgın duvar dibi düşlere gebe verdim yüreğimden usul usul anam sütü gibi ak sevdayı ve çekerek üstüme karanlığı vurdum kendimi saklı kıyılarına karışır kalbim bulanır aklım çekilir pimi dilimin ölüm olur bakışım çatallaşır yüzüm riya aynalarında .. gözlerinle mühürlenmiş bir sır kalacak aramızda ’sende sevdin biliyorum acımazdı yüreğim bu denli yoksa’ ki! kalbini kalbime yasladığın bu gergefin ortasında düş -erdim pembe bulutlardan soyleştim geceleri kör baykuşlarla ve sesine çarptım döndüğüm her sapakta dedim! karanlıkmış gözlerin bahtım gibi oysa; kıyısına liman olduğum yüreğinde ne fırtınalar kopar bilirim. asi hoyrat ve kızıl bir elmayı dişlerken düşlüyorum seni inkâr etmiyorum seni sevdiğimi ki! biliyorum; bir fesleğen yağmuru saçlarına düşecek derin gülüşlerinle yıkılacak surlarım yürüyeceğim yalnız,pusulu sokaklarda ok ok olmuş kirpiği yüreğimi deşecek gece karanlığında, yankılanan sırlarım bulacaktır yerini kıpkızıl şafaklarda çünkü; sürüklenen bir ateş, ırmaklar boyu adım kalbimin hizasına mevzilendi tuzaklar kurnası kırık çeşme, gözlerimin ferinden duyulur ahuzarım, hissedilir feryadım gam kuşları ufukta, sarhoş, berduş, uzaklar yokluğunda yüreğim , sarsılıyor derinden ve dökülür yüzüm gecenin demine takılır bir türkü dilime ’bu dünyanın gam yükünü çeken var mı benim gibi ’ der ağlarım |
Bu sefer "tesadüf" güzel bir şiire denk getirdi beni.
Tebrik ederim.