Sanat, lale, ticaret ve özgürlük şehri Amsterdam

Amsterdam; diğer pek çok Avrupa şehrinden daha yeni bir tarihe sahip olmasına rağmen, mimari açıdan pek çok şahesere ev sahipliği yapıyor. Yüzyıllar önce ulaşımı sağlamak ve kısıtlı tarım alanlarına su taşımak amacıyla insan eliyle açılmış kanallar, şehre görsel bir zenginlik katıyor. Bu kanallar yardımıyla tüm ülkeyi baştan başa dolaşmak mümkün. Yapılacak tekne gezileri, gündüz ve gece ayrı güzellikler vaat ediyor. Bazı tekneler, gezinin yanı sıra yemek yeme imkanı da sunuyor. Kanalların içine, kazıklar üzerine inşa edilmiş evlerde oturmak ise Hollandalılar için bir ayrıcalık. Ancak bu evlerin bakımı ve yüksek maliyetleri el yakıyor. Zaten Amsterdamlılar da, şehir içindeki ortalama 60 metrekarelik bu evler -kiralar 1000 avro’dan- yerine, merkeze uzak geniş evlerde oturmayı tercih ediyor. Amsterdam aynı zamanda bir bisiklet cenneti. Kraliyet ailesi üyeleri ile devlet erkanının bile bisiklete bindiği ülkede, kaldırımda yürürken en çok bu konuya dikkat etmeniz gerekiyor. Çünkü tramvaya binerken ya da karşıdan karşıya geçerken her an, bisikletiyle kuğu gibi süzülerek geçen bir Hollandalının yolunu tıkayabilirsiniz. Tüm şehri, kiralayacağınız bir bisikletle gezme lüksüne sahipsiniz ancak burada bisiklet kullanmak epey bilgi, beceri ve cesaret istiyor. Şehirde bisikletle dolaşmaya kalktığınızda, diğer pek çok turist gibi her an bir kaosa neden olmanız işten bile değil!

ONLARCA MÜZE VAR
Onlarca müzeyi barındıran Amstardam’da ülkenin en seçkin eserleri Rijksmuseum’da sergileniyor. 10 yıllık bir restorasyon çalışmasının ardından bir süre önce yeniden açılan müze, aynı zamanda ülkenin ulusal gurur kaynağı. Dev müzede; Ortaçağ’dan Rönesans’a ve 20’nci yüzyıla kadar kronolojik bir sırayla ünlü eserler sergileniyor. Hollandalı ressamların Osmanlı İmparatorluğu’nu ziyareti sırasındaki gözlemlerini aktardığı eserler de bir bölümde sanatseverlerle buluşuyor. Bugünkü değerinin 500 milyon dolar olduğu tahmin edilen Gece Bekçileri tablosu da, müzede görülmesi gereken eserler arasında.

10 BİN TÜRK ZİYARET ETMİŞ
Hollanda’ya gitmişken, en büyük övünç kaynaklarından biri olan Van Gogh’un müzesini de ziyaret etmelisiniz. Dünyanın en zengin Van Gogh koleksiyonunun yanı sıra 19’uncu yüzyıldan sanatçıların eserleri de sergileniyor. Eğer şehrin ruhunu yaşamak istiyorsanız ve bolca vaktiniz varsa müze müze dolaşabilirsiniz. Konu Amsterdam’dan açılmışken dünyaca ünlü lalelerinden bahsetmemek olmaz. Milyonlarca lale, nergis ve sümbülün rengarenk bir halı gibi açtığı Keukenhof, asla ihmal edilmemesi gereken yerlerden... Her yıl 20 Mart ile 17 Mayıs tarihleri arasında açık olan bu doğal çiçek bahçesi, resmen turist akınına uğruyor. Milyonlarca insanın sırf çiçekleri görmek için akın ettiği Amsterdam için asıl turizm sezonu da bu tarihler arasında yaşanıyor. Uçak biletleri ve otel fiyatlarının tavan yaptığı bu dönemde, geçen yıl Türkiye’den de 10 bin civarında kişi Keukenhof’u ziyaret etmiş. Sizi geleneksel kostümlerle ve müzik eşliğinde karşılayan ekipler, müthiş gösterileriyle unutulmaz anlar yaşatırken, çiçek bahçeleri de eşsiz güzellikler sunuyor.

DAM MEYDANI
Şehrin kalbinin attığı yer ise Dam Meydanı. Meydana Kraliyet Sarayı hükmediyor. Sadece resmi davetler ve özel günlerde hizmet veren sarayın civarı, tam bir turizm cenneti. Dam Meydanı’nda bulunan Madame Tussauds Müzesi’nde ise Hollandalı ya da uluslararası ünlü sanatçı, oyuncu ve politikacıların balmumu heykelleri var. Leidseplein Meydanı ve çevresi ise kentin gece hayatının kalbinin attığı yer. Restoranlar, kulüpler, canlı müzik yapılan barlar ve coffee shop’lar... Coffeshop’lar; normal kafelerle karıştırılmaması gereken, üzerinde resmi çıkartma olan, sınırlı miktarda esrar satışı yapılan yerler. Amsterdam’da en şaşırtıcı şeylerden biri; ortalıkta pek polis görmemeniz. Bunun iki nedeni var. Birincisi kentte suç oranı oldukça düşük... İkinci neden ise güvenliği resmi kıyafetli değil sivil polislerin sağlıyor olması. Tarih boyunca ticari olarak hep ön planda olan ve özellikle denizcilik ve ticaretteki başarısıyla dikkat çeken Hollanda, dünyanın en zengin ülkelerinden biri. Yıllık kişi başına düşen 40 bin dolarlık gelir de bunun göstergesi. Amsterdam; semt isimleriyle değil doğu, batı, kuzey ve batı olarak anlatılıyor. Şehrin ana merkezi, eski binalarla çevrili. Hepsi belli karakteristik ve estetik özelliklere sahip. Kentin içinde yeni bina yapımına izin verilmiyor. Bu nedenle şehrin dış kesimleri mimari açıdan deneysel ve etkileyici binalara ev sahipliği yapıyor.