- 1039 Okunma
- 6 Yorum
- 0 Beğeni
YA TECAVÜZ ÇOCUĞU OLSAYDIM?!
Beynim acıyana kadar düşündüm…
Ben bir tecavüz çocuğu olsaydım ya da çocuğum, uğradığım tecavüzün sonucu olsa ne hissederdim. Pek çok duyguda gidip geldim defalarca lakin hiçbirinde karar kılıp duramadım.
Nasrettin Hocaya, daha bir hak verdim, ancak yerinde olunduğunda bilinebilirdi, yerinde olmadıkça hissedilemezdi ve “Biz bakarız, siz doğurun” diyen Bakanın aslında bir tecavüz çocuğu olması gerekir ya da tecavüz sonucu doğurması gerekirdi böylesi bir konuda beyanda bulunabilmesi için.
Ne hissederdim sorusuna yanıt bulma çabalarım sonucunda yıllar öncesine gittim…
İlk öğretmen okulundaki ilk günlerim, öğretmenlerimiz tanımaya çalışıyor bizleri. İçlerinden biri, babalarımızı sormakla başladı derse, mesleklerini soruyordu, ne işine yarayacaksa. Kapı girişindeki en ön sırada duvar tarafında oturuyorum, cam önünden başladı, en son da sıra bana geldi. Herkes kalktı şu işi yapıyor diye tek tek söyledi. Babam yeni ölmüş, acım çok taze, annem ve kardeşimden ilk kez ayrılmışım, çok da özlemişim, sınıfta da herkesin babası sağ…
Büyük hataymış gibi, hatta ayıpmış gibi, suçlu gibi karmaşık ve tuhaf bir duygu sardı içimi. Her söyleyenle biraz daha doldum, biraz daha hissettim babamın yokluğunu, her birinin söyleminde, sanki biraz daha öldü babam…
Sıra bana geldiğinde, zorlukla kalktım ayağa, ağlamamak için zor tutuyordum kendimi ama gözlerim dolmuştu ve zorlukla çıktı sözcükler ağzımdan, yokluğunu öylesine yoğun hissetmişim demek ki ve biraz da içimden taşan isyanla ve çocukça düşüncesizlikle boş bulunup, “Babam yok benim.” diyebildim ağlamaklı. “Sen piç misin?” diye karşılık verdi öğretmen ve ilave etti: Piçlerin babası olmaz. Bütün sınıf da gülmeye başladı bu sözü üzerine. “Öldü” diyebildim ve ağlayarak çıktım sınıftan, otur yerine diye bağırmasına aldırmaksızın.
O gün derslere de giremedim, çok utanmıştım arkadaşlarımdan, küçük düşmüş, ayrıca da, ya gerçekten beni piç zannederlerse diye endişelenmiştim. Babam ise her saniye bir kez daha ve daha fazla ölmekteydi!..
Bahçenin kuytu bir yerinde, hıçkıra hıçkıra ağlar görünce de, Edebiyat Öğretmenim gelip sakinleştirmiş, teselli etmişti beni…
Şimdi düşünüyorum da, ya gerçekten öyle olsaydı, ben veya bir başka çocuk, gerçekten babasının kim olduğunu bile bilmez bir durumu olsaydı, düşünebiliyor musunuz bu öğretmen demeye bin şahit gerekir, densiz ve terbiyesiz adamın bu lafıyla ne hale gelinirdi?!
Öyle olmadığı halde, bu denli utandığıma göre, bu denli acıdığına göre içim, yıllarca içimden çıkmadığına göre, kim bilir öylesi bir durumda!..
Düşünmek bile istemiyorum…
p.r.alkan
YORUMLAR
Bence ayıp kavramı yaşadığımız kültürün bilinçaltımıza yerleştirdiği algılarla ilgili. Tecavüzden ve tecavüz çocuğu olmaktan neden kadın ve çocuk utanç duyar ki. Bundan utanç duyması gereken tek kişi varsa o da tecavüz eden yaratıktır.
Bütün çocuklar aynı derecede eşit,saf ve temizdir. Önemli olan yetiştirilirken insani değerlerle şekillendirilmesidir. Yoksa bu gün kimliğinde ana baba ismi yazan nice .......... olmazdı.
perihan reyhan ALKAN
Ama ben bu yazıyla, bunun ayıp ya da utanılacak bir şey olduğunu ve bu nedenle, bu tür gebeliklerin sonlandırılması gerektiğini anlatmak istemedim. O tecavüze uğrayıp hamile kalanın tercihi olmalıdır.
Dediğiniz gibi, toplumun bakış açısıyla şartlanmış bir çocuk olarak ben farklı düşünemezdim o gün.
Bu yazıyla tek bir konuya da değinmek istemedim. Öğretmenlerin öğrencilerine hitap ya da davranışlarında dikkatli olmaları gerektiğine, düşünmeden konuşmamaları gerektiğine. dikkat çekmek istedim.
Öylesi durumdaki çocuğun hangi duygular içerisinde olduğunu anlatmak istedim.
Ve de dediğiniz gibi, bunda çocuğun ya da annenin suçu olmadığını anlatmak istedim. Asıl suçluyu okur bulsun istedim ki siz bulmuşsunuz da.
Selam ve saygımla efendim.
Bütün bu yaşanan, yaşanacak sıkıntıyı çözmek için bulduğumuz yöntemin adaletini sorgulamak da lazım biraz sanırım. Ayıptan utançtan kurtulmak için başka bir canlıyı "öldürmek"... Çok insani gelmiyor bana. Babası belli olmayan bir çocuk olmak, ya da sonradan annesi kötü yola düşmüş bir çocuk olmak? Ne fark var arada, çocuk ruhunun incinmesi, toplum baskısı anlamında?İlkinde neden "bebek", "doğmamış bebek"... Hadi onu öldürüp sorundan kurtulmayı sıradanlaştırabiliyoruz.Ya diğeri de annesini öldürerek mi ayıptan kurtulacak? Sonucunda insan (bebek bile olsa) hayatını ortadan kaldırmaya kapı açacak yöntemler, üzerinde daha ciddi düşünmeyi gerektiriyor sanki..
Kadının bedeni kadına aittir, bu yargısız ve kuşkusuz bir şekilde tartışılamaz...
T.C Sağlık Bakanının: "Tecavüzcünün çocuğunu kadın doğursun, gerekirse devlet bakar"
Başkent Belediye Başkanı Melih Gökçek'in: "Çocuğun ne suçu var, anası kendisini öldürsün!", "Anası olacak kişinin hatasından dolayı çocuk niye suçu çekiyor. Anası kendisini öldürsün"
.......Diyerek demeçlerde bulunduğu, düşüncenin bu denli sığlaştığı şu ülkede her geçen gün yaşananlardan utanıyorum........
İşsiz, vasıfsız, iki lokma ekmeğe muhtaç nesiller yetiştirilmek isteniyor. Lütfen yaşananlara karşı duyarsız kalmayalım...
Sizi yürekten kutluyorum Reyhan Hanım...
Bence günün yazısı budur...
Sevgi ve saygıyla...
erolbasci
Allah kimseyi bu vaziyetlere bırakmasın!
Toplum olarak hemen ön yargı oluşturup, direk idam sehpasına götürüp, ipini elimizden geldiğince çabuk çekiyoruz...
Öncesi derin bir yara iken, buna aldırış etmeden, kanatmayı marifet sayıyoruz!
Yaşadığımız dünyada bu durumdan en muzdarip olanlar kuşkusuz ki kadınlar ve çocuklar.
Tecavüz olaylarında kaç kişi şikayetçi oluyor? Kaç kişi bir başkasına; adının karalanacağını düşünerek anlatmayı uygun görüyor?
Kimseye söyleyemediği gibi maddi olanaksızlıklardan dolayı kaç kadın. ileride piç! o...damgası yememek için, düşürmek adına başarısızlıklar yaşayıp hayata veda ediyor?
Hayatın gerçekleri tam da burada birleşiyor.Sorularımıza cevap bulduğumuz gün; daha mutlu ve refah içinde yaşayacağımız şüphesiz.
Çok çok çok anlatılacak şey var ya...
Sözün bittiği yerdeyim
Hürmetle yazan kaleme