- 588 Okunma
- 6 Yorum
- 0 Beğeni
RADYODAN GELEN SES-6
Birahane görevlilerinin, sarsarak uyandırmasıyla; gözlerini zorlukla aralamaya çalıştı. Sis bulutlarının arasında gördüğü iki kişi, anlamadığı sözler söylüyordu. Kapının dışına çıkarttıkları Serdar’ ı orada bırakarak, tekrar içeriye girdiler ve kapıyı kapattılar. Zorlukla doğrulmaya çalıştı. Ayağa kalktı. Sendeledi olduğu yerde ve yavaş yavaş yürümeye başladı. Temiz hava iyi gelmiş, biraz ayılmaya başlamıştı. Sokağın başındaki taksi durağını gördü. Bir taksiye bindi ve zorlukla adresi verdi.
Gün ağarmıştı. Saatine baktı. Saati, 06.00’ yı gösteriyordu. Sessiz olmaya çalışarak, evin kapısından girdi. Salona geçti. Kendini koltuğa attı ve o anda uyudu kaldı.
Uçak havalandığında, yaşadığı ve terk etmek üzere olduğu şehre; İstanbul’ a son kez baktı. Gözlerinden, iki damla yaş yuvarlandı, ateş gibi yanan sol yanına. O’nu unutmayacaktı. Unutması mümkün değildi. Ama mecburdu. Serdar ile ona ait bir gelecek yoktu. Yasak bir aşk yaşamış, o giderken, içinde ne fırtınalar kopmuştu. Her anını, her saniyeyi onunla geçirmek istiyor fakat bir kadın ve bir çocuğun göz yaşları üzerine bir birliktelik onu çok rahatsız ediyordu. Bencil olmak istiyor fakat vicdanı onu rahat bırakmıyordu.
Yalan söylemişti. O yalanı söylerken de; Serdar’ ın gözlerine bakmaya cesaret edememişti. Hayatında, ondan başka erkek olamazdı. Bunu hissedebiliyordu. Serdar’ dan kurtulabilmenin tek yolu o yalanı söylemekti. Nasıl diyebilirdi. “ Karın bana yalvardı. Yuvamı bozma, kızımı babasız bırakma “ Dedi diye.
“ En doğrusunu yaptım. Seni unutacağım Serdar. Unutmak zorundayım. Sonumuz olamazdı bizim. Bazen, severken de gitmek gerekir. En doğrusu da, severken gitmek. Aşkı en güzel haliyle terk etmek. Enkaz halinde bıraktığımda, daha çok acı çekerdim. Ben de, sen de. Affet beni aşkım. Kızın mutlu büyüsün. Senin yüzünden, erkeklerden nefret etmesin. Hepimiz için en doğrusuydu. Vuslat, mahşerde. Vuslata kadar bekleyeceğim seni. Elveda ! “
Uçak bulutların arasında, son hızla ilerlemeye başladığında, güzel günlerinin geçtiği şehir, ufalmış ve nokta büyüklüğüne ulaşmıştı. Gözlerini kapattı ve kendisini bekleyen, gurbet günlerine hazırlanmak için kendini uykunun kollarına bıraktı.
Uyandığında, başında onu bekleyen kızının meraklı gözleriyle karşılaştı. İlk defa, babasını bu şekilde gören Buse, babasına soru dolu bakışlarla bakıyordu.
“ Günaydın babacığım. Neden burada uyudun ? Annemle kavga mı ettiniz ? “
“ Günaydın bebeğim. İşim geç bitmişti. Geldim ve buraya uzanmıştım. Uyuyup kalmışım. Annenle kavga eder miyim canım benim. Anneni ve seni çok seviyorum ben. Haydi bak bakalım annen kahvaltıyı hazırlamış mı ? Bir duş alıp geliyorum. “
“ Tamam babacığım “
Diyerek mutfağa koştu Buse. İçinde taşıdığı tedirginlik kaybolmuş ve neşesi yerine gelmişti. Duşun ardından kendine gelen Serdar, mutfağa girdi ve kahvaltılarını yaptılar. Akşam olduğunda da, radyodaki işine gitti. Gül’ ü unutmanın en iyi yolu kendini ve düşüncelerini işine yoğunlaştırmaktı. Eski neşesi olmasa da, kendini zorluyordu. Bir hafta sonra da, olmadığını bildiği halde kendini Gül’ ün kapısında buldu. Kapıyı çaldı. Üst üste beş kez. Camlarda perde olmadığını gördüğü halde çalmıştı zili. Kapının önünde, yerde duran kurumuş gülleri gördü. Kendisinin getirdiği güllerdi. Yere, özensizce atılmış, kurumuş, solmuştu. Tıpkı Serdar’ ın yüreği gibi. Gitmişti…
Sahile indi. Epey bir yürüdü. Martılar, çığlık çığlığa havada uçuyor, sanki onun içinde kopan fırtınaya ortak oluyorlardı. Banka oturdu. Denize baktı uzun süre. Kadınlardan nefret ediyordu. Onlara karşı içinde müthiş bir öfke duyuyordu. O da bundan sonra onlardan intikamını alacaktı. Bunu yaparken de, dikkatli davranacak, kendini ele vermeyecekti. Nasıl ki, o göz yaşı dökmüşse; kadınlar da onun yüzünden göz yaşı dökeceklerdi. Yüzünde sinsi bir gülümseme oluştu. Yerinden kalktı ve evine gitmek üzere yola çıktı. O artık farklı biriydi. Herkes onu tanıyacaktı yakında…
YORUMLAR
Bu bölümü okudum ve zamanım olursa öncekilerini de okurum- ki bu yazı gerçek hayatan alınmış kadar gerçek ve "yasak aşklar" kimi zaman istenmeyen evliliklerin veya baskı, görücü üsülü evliliklerin sonucundan patlayan bir nevi isteklerdir, ki çoğu sonu hüsranla da bitse...
Yazı hakikaten güzel ve doyurucu tasvirlerle de okuttu kendini, başarılı bir çalışmaydı
Yüreğinizi selamlıyorum
Öykünün sonuna doğru kanım dondu... Serdar neler yapacak? Bir dizi seri cinayetler mi gelecek?
Rabbim kimseyi şaşırtmasın... Gül bence en iyisini yaptı... Peki Gül Serdar'ı bırakmasaydı, Serdar karısına ve kızına ihanet mi edecekti?
Offf amma aceleciyim değil mi? Okuyup hepsinin çözümünü göreceğim :))
Sevgilerimle canım. Miraç Kandilin Mübarek olsun...Öpüyorum...