- 1233 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Kahverengi Sitemimdir Hayata!
Yol gözüktü. Yine meşakkatli mi meşakkatli bir yol. Adresi bilmiyorum. Sora sora Bağdat’ı bulan ecdatlarımıza güveniyorum. Tabelaları kolaçan ediyorum. Her taraf kahverengiyi gösteriyor. Ben yine orta yolu deniyorum.
Git gide uzaklaşıyorum merkezden. Dağları tepeleri aşıyorum. Kaçıyorum bir yerlerden ama nereden, kimlerden kaçtığımı bilmiyorum. Yoruluyorum. Bir su kuyusuna yaslanıyorum dinlenmek için. Kana kana su içiyorum. Biçiyorum ardından içimde saklı tuttuğum her şeyi testere niyetine.
Yola koyuluyorum. Dermansızım ama dermanın sahibine güveniyorum. Çölleri, vahaları aşıyorum lakin bir türlü kendimi aşamıyorum. Kaçamıyorum derbeder aynadan. Anlıyorum; ayna, yorgunluğu gösteriyor akrep ve yelkovana inat.
Uzanıyorum çalılıklar arasına. Rüyamda uzun bir yolculuğa çıkıyorum. Ufukta bir karartı görülüyor. Teni dikkatimi çekiyor. Yine ağzındaki baklayı çıkarıyor dudaklarım. Ufukta bir kahverengi var! Zaman geçtikçe yaklaşıyor, yaklaşıyor. Korkuyorum ama neden korktuğumu bilmiyorum. Bu renk beni çıldırtıyor.
Terlemiş vaziyette çalılıklar arasından kalkıyorum. Silkelenen başımı yukarıya kaldırıyorum. Yine aynı ton. Yine aynı tablo. Nispet edercesine maviliğe, gökyüzü neden bu kadar kahverengi… Bak gördün mü okyanus da göğün renginde. Bu Renk Saltanat mı edindi dünyayı kendine?
Doğudan batıya doğru salıyorum kendimi. Gidiyorum gidiyorum. Uzaklaştığım merkezden yine aynı merkeze varıyorum. Anlıyorum ki ben hep aynı yerdeymişim. Anlıyorum ki ben hep oradaymışım. Anlaşılan tripot görevini üstlenen bedenim ve gözlerim hep aynı noktaya takılı kalmıştı.
Yani gözlerim Kahverengi Gözlerinde…