- 5149 Okunma
- 12 Yorum
- 0 Beğeni
TÜRKÇÜLÜK GÜNÜ
Turancılık Davası, 7 Eylül 1944’te başlayan ve 29 Mart 1945’e kadar süren, Türk siyasetinde önde gelen 23 ismin Irkçılık-Turancılık suçlamasıyla yargılandığı sürecin adıdır. Toplam 65 oturum süren dava, Türk siyasi tarihi içerisinde büyük önem arz etmiştir. Yargılama sonucunda Zeki Velidi Togan, Alparslan Türkeş, Nihal Atsız, Reha Oğuz Türkkan, Cihat Savaş Fer, Nurullah Barıman, Osman Yüksel Serdengeçti, Fethi Tevetoğlu, Nejdet Sançar, Cebbar Şenel ve Cemal Oğuz Öcal çeşitli cezalara çarptırıldılar.
Dönemin Başbakanı Şükrü Saraçoğlu 5 Ağustos 1942’de TBMM’de yaptığı konuşmada
"Biz Türk’üz, Türkçüyüz ve daima Türkçü kalacağız. Bizim için Türkçülük bir kan meselesi olduğu kadar bir vicdan ve kültür meselesidir. Biz azalan veya azaltan Türkçü değil, çoğalan ve çoğaltan Türkçüyüz. Ve her vakit bu istikamette çalışacağız."[1]
demiştir. Buna açıklamaya rağmen devletin her tarafına "komünist" kadroların yerleştirilmekte olduğunu düşünen Nihal Atsız dönemin başbakanı Şükrü Saraçoğlu’na Orhun dergisi’nde 1 Mart 1944’te ve gene bir ay sonra 1 Nisan 1944’te olmak üzere iki açık mektup kaleme alır, Başbakan’a şikayet ve uyarıda bulunur. Şikayet edilenlerin içinde - daha sonra Bulgaristan’a kaçarken öldürülen - Sabahattin Ali de vardı.
Dönemin Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel ile o günlerin Ulus gazetesi başyazarı Falih Rıfkı Atay’ın teşviki ile Sabahattin Ali tarafından Atsız mahkemeye verilir.
26 Nisan 1944’te Ankara’da başlayan ilk mahkeme, dönemin üniversite gençliği tarafından hınca hınç doldurulur. Bu yoğun kalabalık ve tezahurat karşısında mahkeme heyetinin içeriye pencerelerden girebildiği söylenir.
Nihal Atsız mahkeme heyetine: "Sabahattin Ali’den sorulsun, hıyanetini ispat edelim mi? Buna razı mı?" diye sorar. Sabahattin Ali ise buna cevap verememiştir. Mahkeme, 3 Mayıs 1944’e ertelenir.
3 Mayıs 1944 tarihli gösteriler ve dava
Tarihte 3 Mayıs Olayları adıyla anılan olaylar Nihal Atsız’ın, hakkında açılan dava için Ankara’ya geldiği sırada başlamıştır. Bu tarihte gençlik komünizm aleyhine bir gösteri düzenler ve beraberinde Nihal Atsız’a sevgilerini belirtirler. Mahkeme salonuna giremeyen gençler Ulus Meydanı’na doğru yürüyüşe geçmişler, burada milli marşlar söylemiş ve komünizm aleyhinde sloganlar atmışlardır. Kafile Ulus Meydanı’ndan sonra Başbakan Şükrü Saraçoğlu ile görüşmek istemişse de bunda başarılı olamamış, milliyetçi gençlerin gösterileri hükümet tarafından şiddetle önlenmiştir.Bu gösterilerde tutuklanan üniversiteli gençlerin sayısı 165 olarak tespit edilmiştir
Bu gösteriye kadar Türkiye’de yapılan bütün nümayişlerde hep hükümetin parmağı bulunmuştu. Alpaslan Türkeş olaylarla ilgili olarak:"Bunlar Milli Şef ve onun gözde Milli Eğitim Bakanına nasıl gösteri yapabiliyorlardı? O zamana kadar Milli Şef’in müsaade etmediği hiçbir gösteri yapılamazdı. Demokrasi, Eşitlik, Hürriyet, Gençlik... Bütün bunlar Türkiye’nin 1944 iktidarında hep parad palavradır. Halkın alkışları, gençlikten çıkacak "yaşa" naraları kayıtsız şartsız İnönü’nün tekelinde kalmalıdır."
3 Mayıs’ta bir araya gelen ve gösteriler yapan gençler birer birer tespit edilip toplanır ve tutuklanır. Milli Şef’in emriyle saldıranlara zerre kadar merhamet tanımamışlardır. Milliyetçi gençler kıyasıya dövülür. Nihal Atsız da aynı gün duruşmadan çıktıkdan sonra polis tarafından gözaltına alınır. Alpaslan Türkeş konuyla ilgili olarak:"3 Mayıs günü heyecanla sokağa fırlayan gençler kıyasıya dövüldüler. Kafaları yarıldı, gözleri patladı. Bazılarının kolları, kaburgaları kırıldı."
Davanın Sonucu
Dava, İstanbul 1 Numaralı Örfi İdare Mahkemesinde görüşülmeye başlanmıştır. 65 oturum süren davada toplam 23 sanık yargılanmıştır. Davadan 13 sanık beraat etmiş.Zeki Velidi Togan, Alparslan Türkeş, Nihal Atsız, Reha Oğuz Türkkan, Cihat Savaş Fer, Nurullah Barıman, Fethi Tevetoğlu, Nejdet Sançar, Cebbar Şenel ve Cemal Oğuz Öcal gibi sanıklar da 26 Ekim 1945’e kadar tutuklu kalmışlardır. 3 Mayıs’ın ilk yıldönümü 1945 senesinde o sıralarda Tophane’deki Askeri Cezaevinde tutuklu bulunan bir avuç Türkçü tarafından örtüsüz bir masa etrafında yapılan bir toplantı ile anılmış, daha sonraki yıllarda ise çeşitli törenlerle kutlanmış ve Türk milliyetçilerinin bir geleneği Türkçülük Günü oluşmuştur.
TÜRKLER’İN TÜRKÜSÜ
Dilek yolunda ölmek Türkler’e olmaz tasa,
Türk’e boyun eğdirir yalnız türeyle yasa;
Yedi ordu birleşip karşımızda parlasa
Onu kanla söndürüp parçalarız, yeneriz.
Biz Tufanı yarattık uyku uyurken Batı,
Nuh doğmadan kişnedi ordularımızın atı.
Sorsan söyle diyecek gök denilen şu çatı :
Türk gücü bir yıldırım, Türk bilgisi bir deniz.
Delinse yer, çökse gök yansa kül olsa dört yan,
Yüce dileğe doğru yine yürürüz yayan.
Yıldırımdan tipiden kasırgadan yılmayan,
Ölümlerle eğlenen tunç yürekli Türkleriz…
1931
NİHAL ATSIZ..
ARKADAŞLAR EMİNİM HEPİNİZ BİLİYORSUNUZ GÜNÜN ANLAMINI...ATALARIMIZDAN MİRAS KALAN BU TOPRAKLARIN ÜSTÜNDE YANİ SINIRLARI ÇİZİLMİŞ HARİTADAKİ GÜZEL VATANIMIZDA HEPİMİZ KARDEŞÇE YAŞASAK NE OLURDU Kİ..BİZ HEPİMİZ BAYRAĞIMIZIN ALTINDA BİR TOPLUMUZ...ADIMIZ TÜRK ..ASALETİMİZ TÜRK...HEPİMİZ KARDEŞİZ..
BİZİ KİMSELER BÖLEMİYECEK...HEPİNİZİN TÜRKÇÜLÜK GÜNÜNÜ CANI GÖNÜLDEN KUTLUYORUM...SEVGİ VE SAYGILAR..
SIDIKA EMEK
YORUMLAR
İslamsız bir Türklük davası güdülmesi çok yanlış olur. Bizler zaten Türk'üz ve Avrupası Amerikası bizi böyle bilir. Oralarda Türk demek Müslüman demektir. Sözlük anlamları bile öyledir. Türkçülük davasını Müslümanlar arasında fitne çıkaracak şekilde, ırkçılık anlamında kullanırsak zarar ederiz, yanlış yaparız. Peygamberimiz Arap idi, Mehmet Akif Ersoy Arnavut, Said Nursi Kürt idi. Ortak noktaları İslam kardeşliği idi. Türkçülüğün Esasları'nı yazan Ziya Gökalp de bir Kürt idi. Dolduruşa gelmeyelim, Allah'ın kitabında ne yazıyorsa ona uyalım. Osmanlı hilafet ile İslam aleminin, Türklük ile de Türk dünyasının hamiliğini yapmıştır. Bu mesele ince meseledir. Bazı şer odaklarının eline koz verilmemelidir. Müslüman bir Türk de İttihat Terakki zihniyetinin temsilcileri ile ittifak yapmaz. Onu da belirtmeden geçmemek lâzım. Değerli yazarı kutluyorum.
ö.ç.m tarafından 7/17/2009 8:02:46 PM zamanında düzenlenmiştir.
Değerli gönüldaşım;
Cesaretli kaleminizden dolayı size minnettarım!..
Türkçüler Türklüğün çekirdeğidirler.Davasını savunan birer bozkurtlar olarak her türlü zorluğa göğüs geren gençlik hiç bir fedakarlıktan kaçınmadan davasını başarıya götüreceğinden eminim.Çilesi olmayan davalar başarıya ulaşamadıkları için çabuk sönerler.Ama Türkçülük wezelden ebede var olup;başarıya ulaşacağına olan inancımı hiç bir zaman yitirmeyen bir Türkçü olarak kanımın son damlasına kadar savunanlardan biriyim.
Türksüz bir dünya nizamının düşünülmediği bir asırda Türklük sayesinde dünya huzur bulazaktır.
Anlamlı ve değerli yazınız için teşekkür eder;saygılarımı sunarım.
Allah Bizimle beraber olsun.
Davam davamdır.
Sağ ol bacım...
ADIMIZ TÜRK ..ASALETİMİZ TÜRK...HEPİMİZ KARDEŞİZ..
BİZİ KİMSELER BÖLEMİYECEK...
Evet, inşallah bizi kimseler bölemeyecek, bunun için çok gayret edenler olsa da...
Tarihin dili olsa da konuşsa, neler yaşanmış bu topraklarda, neler gördü bu milletin gözü...
Bilgilendirici bir yazıydı, çok teşekkür ederiz efendim.
Saygılarla...
Türkçülük ya da Pan-türkizm, Rusya, Çin, İran, Irak, Moldova, Bulgaristan, Yunanistan, Makedonya, Ukrayna, Afganistan ve Türki Cumhuriyetlerin egemenliği altındaki Türk Halkları'nın bağımsızlık ve birliğini savunan siyasî görüş.
Turancılık ise tüm Ural-Altay kavimlerinin birliğini savunan siyasi görüş. Finliler, Macarlar, Estonlar, Rusya içindeki Fin-Ugor kavimleri, Tunguzlar; Moğollar ve Türklerin bir araya getirilmesi. (Bakınız: Fin-Ugor kavimleri, Tunguzlar, Moğollar)
Rusya'da 1905 Devrimi'nden önceki günlerde Azeri ve Tatar aydınları tarafından ortaya atılmış, 1908'de II. Meşrutiyet'in ilanından sonra Türkiye'de de geniş yankı bulmuştur. İttihat ve Terakki yönetimi içinde Ziya Gökalp'in başını çektiği Turancı görüşler egemen olmuştur. Devrik Osmanlı Komutanı Enver Paşa, 1918-1922'de, karışıklık içinde olan Rusya'da Turan fikrini canlandırmaya çalışırken öldürülmüştür.
Cumhuriyet'in İlanı'ndan sonra Atatürk zaman zaman Turancı duyarlıkları okşayıcı konuşmalar yapmış ve TC banknotlarında [1] ve pullarında bozkurt gibi Türklüğün sembollerini kullanmıştır [2]. Buna karşın, İsmet İnönü'nün Milli Şeflik yıllarında Turancı örgütler kapatılmış ve Turancı düşünürler baskı altında tutulmuştur. Nihal Atsız'ın önderliğindeki Turancı hareket, İnönü'nün cumhurbaşkanlığı sırasında takibata uğramış, 1944'te Turancı örgüt üyeleri tutuklanarak işkenceden geçirilmiş ve ağır ceza mahkemelerinde yargılanmıştır. Buna rağmen Turancı görüşler Türkiye'de günümüze dek taraftar bulmaktadır.
Ziya Gökalp'in bir manzumesinde kullandığı aşağıdaki beyit, Turancı düşüncenin özeti sayılır:
Vatan ne Türkiye'dir Türklere, ne Türkistan;
Vatan büyük ve müebbet bir ülkedir: Turan.
günün anlamını belirten çok ciddi bir yazı...hiç bir eksiği yok.tarihi olayları sıralarken çokl objektif..
3 Mayıs Türkçülülk günü yada Türkçüklük bayramı olarak nitelenen bu gün her kese kutlu olsun...
Bu anlamlı yazı için binlerce teşekkürler size..Yüreğinize sağlık
Sevgiler saygılar sunuyorum yüreğinize...Bu coğrafyada hep birlikte kardeşçe yaşamak horonda halayda,düğünde bayramda ve yas zamanlarında hep omuz omuza olabilmek umuduyla sevgiye dostluğa ve kardeşiliğe diyorum...
yazı için bir kez daha teşekkürler...
tesekkürlerimi yolluyorum, güzel, faydali, yerinde ve zamaninda bir paylasimdi.
Allah razi olsun senden ve senin gibi nice duyarli yüreklerten.
...
ve ben bu günü henüz gecen hafta duydum, bu demekki bu gün unutuldu, unutturuldu ama niye??
bunu yapmak isteyene ve yapana yaziklar olsun diyorum ancak.
kimsenin yaptigi yanina kalmayacak ve herkes zerrede olsa iyi ve kötü yaptiklarindan hesap verecek.
...
kurulu bilmem ama ben yazini günün yazisi ilan ettim bile, bu gün cümle türk milletine, türküm diye nefes alip verene hayirlara vesile olsun diliyorum.
sevgi ve muhabbetlerimle...