- 638 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Gecenin Diliyim
GECENİN DİLİYİM
Dünyanın duygusu incinmiş.
İnsanlara kırgın dünya artık.
Her güzelliği yaşamak umudundan ayıklayıp,
Yaşam şartlarının bize verdikleriyle yetiniriz çoğu zaman.
Hızımıza yetişemez oldu duygular.
Tutulan elin saflığından başka…
Ne çok kırıklar var hayat karnelerimizde!
İrkilir dururuz ilklerin yerini bir başka ilke emanet edercesine…
Üzerimizden geçer,hüzün altında kalırız yamalı duygularımızla.
Asla tadını bulamayacağımız bir tadı arar gibi.
Sersefil yolculuklara çıkar ruhumuz.
Elde kaybettiklerimize yanan içsel bakışın resmi yüzümüzde.
Beyaz kâğıtlar sarar yine de kalemlerimizin yalnızlığını…
En çok neyi seviyorum bir insanda onu fark ettim bu ara.
Bir insanın çocuklara çocukça bakışını izlemek,
Kendi bile farkında değil işte o an!
Ne de karmaşık bu gece duygular.
Kesin ay ışığı dokunmuştur saklı tenime.
Savaşlarımız var,sonra anlık üzülür,sayar, söver kapatırız o sayfayı.
Yoksul yanları olmalı insanın.Sevgi ye açlık gibi…
Yırtık bir torba olup hayatın kötülüklerinden dökülmeli yerlere.
Sonra her şey olup,bitince sarılmalı kendine sıkıca…
Bugün de ‘kırmadın kimseyi’ demeli yüreğin sana.
Vicdanın huzurla kapatmalı,elleriyle göz bebeklerini.
Kaç kere geliyoruz ki yaşam denen sırrı,sırdaşı olmayan yeryüzüne.
Beynimize,yüreğimize hâkim olduğumuz kadar insanız.
Ve ölüm nasıl da ıssız bir ağaç gibi gölgeliyor bizi yaprağın hışırtısında.
Ya ölürcesine bizi hayata bağlayan sevdalarımız?
İrili,ufaklı renkli taşlar gibi hepimizin yüreğinde.
Hani gece olur da sırt üstü uzanıp,
Ellerimizi hissetmek istediğimiz insana uzatırız.
İbadet eder gibi sol yanımıza götürürüz.
İşte o an asla anlatılamıyor;dile,yazıya gelmiyor.Kahretsin!
Şiir bile taşıyamıyor çoğu zaman şairin yükünü.
Ressamın fırçası durmadan düşer kelimelerin arasından.
Aşkın tek ve sadık bir bekçisi vardır.
Asla yerini kimseye vermeyen,içinde saklı tutan yürektir bu.
Tenimiz bir başka tene dokunabilir.
Dudaklar ihaneti doğrularcasına,tadını ararken başka dudaklarda…
Bekçidir deniz feneri gibi yalnız hüzünlü yürektir bu.
Bu gece kelimeler kendine hâkim;ben tutsağım.
Oysa barikatları aşıp tek bir dizede yakalamak vardı şimdi şiirleri.
Kim bilir gözler kapalıyken çıkıp geleni bekleyenimiz daha çoktur.
Kılcal damarlarımda dokunaklı bir keman sesi oluyor düşler bu gece.
Tertemiz uzanıyorum ellerimin çatlaklarında sere serpe…
Karşıdan karşıya geçerken kendime rastlıyorum.
Çarpıyorum yüzümden yüzümü çarpanlarımı sayarak…
Bir,iki sayıklıyorum isimleri.
Artıya,eksiye kaş çatarak temas ediyorum ruhumun eşine.
Tarifi zor;tabiri caiz değil aşkı anlatmanın…
Hem sırası mı şimdi kısacık yaşamda aşka zaman ayırmanın?
Mevsimler şifrelenmiş içimde sanki!
Mayıs ve temmuzun birleşmesinden doğacaktı eylül.
Tutuklu kaldı yüreğin dili.
Geçtik pişmanlık yasasından,artık iflah olmaya ihtiyacımız yok!
Haydi!Gemi kalkıyor artık.
Sırrımıza ortak kürekler çekiliyor her dalgada.
Yakamoz mu doğru? Yoksa yakamoz mu doğurdu bu geceyi?
Kalk hadi!Delirdin yine…
Tut kendi ellerini çocuk gibi dudağını bükerek!
Geç,bu gecenin koynunda uyu.
Yoksa yırtılır kaşları ağlamaktan yokluğunun gözleri…
AŞKLAR
Eskiden insanlar, yalınayak gezerken
Aşklar, adamakıllıydı
Şimdi insanlar yalınayak değil,
Ama aşklar yarım yamalak.
www.malabadi.com gazetesindeki köşe yazım..