soysuz sırıtış
SOYSUZ SIRITIŞ
Salıvermesi gibi ağaçların yapraklarını, mevsime küserek; ben de umutlarımı dökerek yorgun bacağımı adım atmaya zorluyorum. Hayat bana artık engel ,düşüncelerim bir sonrakine tuzak, bir başıma ben kırık dökük.Yürüdüğüm yol boyu döktüğüm organlarımla can çekişen bedenim ,dağınıklığım; ellerim bir yerde, ayaklarım,gözlerim yerini arar sanki göğsümün uzağında düşürdüğüm yüzümde.Hangi bölümünü yaşadım içime sindirerek günümün anımsamıyorum;anımsayamıyorum ya da.Ne zaman güvendirdi kendine adımlarım, yolun sağlamında ayaklarıma parmaklarım sormaz mı?
Ellerim ana ellerinin sıcaklığını unutalı geçen günleri sormaz mı? Debelenirken beton kaldırım taşının soğuğunda çaresiz bedenimin parçaları dünü ,bugünü ,yarını sormaz mı?
Yaşamım mı bana böyle? Yazgının yapısından mı?Kendi beceri kıtlığımdan mı? Bir sürü soru kemiriyor yine beynimi sabahın ayazında. Ellerimi cebimin sıcağında korumaya çalışırken, kopuk üşüyen ellerimi nereden toparladığımı anımsayamadığım ellerimi, özür dilemeliyim sizlerden soysuzluğa teslim ettim sizi :güzel yüzleri, gülen yüz ve dudakları baharı çözen gözleri ,renklerin oynaşmasını tuvaller üzerinde resmetmek varken .
Soysuzla birleşmesin yolun , soylu kalemin kırılır ,yazamaz şiir dilin soysuz kelimelere düşer esir.Alim söyleyip söylemediğinin hesabını bilir, aritmetiğini çözer.Cahil söyleyip söylemediğinin esiridir, aritmetiğini bile bilemez, soru kendisidir,çözüm saldırı.
Paramparçayım ; bıçak bir cahilin elinde kesiyor vücudumu parça parça , düşüncelerim beynimin kurdu , kemirdikçe acı veriyor.Elimde tutamıyorum artık kendimi ,günümü, yarınımı. Düşündükçe acı veriyor, kemirdikçe haykırış oluyor.Hava soğuk,ayaz ,yalnızlık yaramı kanatıyor; kan durmuyor. Üşüyorum neredesin annem. Nefesinden ısındığım yarim, çocuklarım; geleceğimin umudu yuvam.Yaşam insanın koynunda bir yılan olur mu? Beslemişim bunca yıl, her gün yeni bir umut sanısı ve zehri ile talihsiz yaşamımı. Yaşamı yaşayana bu denli nankör , bu denli kalleş , kötülüğe doğurgan, peeh . Pazarlık şansım da yok artık, sen yaşam tükettin beni .Yanlış kulvar , yanlış tartıda omuzu yere gelmiş çaresiz güreşçi gibiyim.
Yenildim kalleşliğinle galip geldin bana . Kalleşlikle baş olmaz; açık pürüzsüz yürekle ,o yürek bilmez ki eğriyi , doğrusuyla silahını edinmiş .Savaşın: yalan yanlış savaşın, kanlı yalnız savaşın , ağıtlı ölümcül savaşın . Hoş diyeceksin ki savaş işte , iyiliği barındırır mı?
Bir yer denk gelse sıcak ,çay ocağı , kahve üşüdüm çok .Son gayret güç vermeye çalışıyorum kendi kendime yorgunluktan derbederleşen adımlarıma komut veremeyeceğimi düşünüyorum artık , az ilerideki dumanlı ışığa gözümü dikerek . Kahvehane ,Allahtan iki bardak çay içecek kadar param var , İşinin dönüşü biraz vakit geçirmek için kağıt oynayan ; , belki işsizlikten, onun getirdiği parasal sıkıntılardan cahilliğin çaresizliği ile huzursuzluktan kaçmak için kızarmış gözlerinden ve kararmış yüzlerinden sabahtan beri burada olduğu anlaşılan taş oynayan insanların , kimisi çok hırslanmış, kimisi sakin ama bütün yaşamı şu anda karşı tarafı yenmek hırsı olan yaşantıların doldurduğu ‘‘ki onlar bir tek buna akıl erdirdiler ’’, sigara dumanının içmeyenleri de boğuluyorum dedirtecek kadar yoğun olduğu şu anıma kadar yabancı olduğum, ama şimdi yardımıma yetişen bir anlamsızlık. Bir yığın yaşamın öyküsü.
Karşı kolon dibinde bir masa var biraz daha tenha ,sobaya biraz uzak ama olsun . Adımlarımı hızlıca atıp tahta minderli iskemleye kendimi atıp, tekrar bakışlarımı insanlara çeviriyorum. Herkes oyununa dalmış ,şükür hiç tanıdık da yok, çekilmez yoksa şimdi anlamı olmayan sohbet. Duvarlar ve tavanda geziyor bir ara gözüm, yoğunlaşan düşünce saldırısından aralamak için sanki beynimi.Tavan nikotin izleri ile rengini kaybetmiş , duvarlar kimi yırtılmış kimi sararmış çerçeveli , çerçevesiz bir çok resim, gelişigüzel asılmış poster , afiş .Benim gibi günlerin darbesine savaşım veriyorlar sanki .Sadece ayakta kalabilmek savaşı idi oysa benim ki , kazanabilmek aileme yaşam parası , adamlık çerçevesinde , adamca düşünerek ve adamca dövüşmeyi örneklemeye çalışarak.Kimsenin yakıştırmalarına aldırmadan. Şimdi yenik ve paramparça olan benim; öyküler romanlar filmler yalan söyler derdi babam haklıydı. Her zaman iyilik ,adamlık kazanmıyor .Başoyuncular, kahramanlar iyi gösterilmemeli; kimse kimseyi aldatmamalı; dünya kötülere ışıyor, yazıcı böyle yazıyor olmalı ,yazgı soysuza gülüyor. Kötü alaycı gülümsemeyle kazancının tadını çıkartıyor , kötülük o soysuzun yüzünde, gözler düşüncesinin aynası , o bildik bakışlar, hislerimi deliyor, kahrediyor .Yine kanımı emmek için biliyorum bütün uzuvlarımı tarıyor .
Yeniğim: kahırlı, küskün, öfke doluyum .Öfkem kötülüğe yenilmemden çünkü sonuçta hep iyiliğin galibiyetine şartlanmış , kaybedeceğimi aklıma hiç getirmemiştim.Öfkem yazgıcıya çünkü kötülüğün ödülü yaşamın egemenliği olmamalı , yazgıcı kötüye taraf olmamalıydı .’’Ya dünyanın hali ! ’’
Yeniğim, yenilginin umutsuzluğuna esir düşmüş savaşçının karamsarlığı ile, yaşamamış olmanın arzusu ile bu cehennemi , bu girdaptan önceki günlerimi özlemlerken düş kırıklıklarımla kanlıyım.
Çekip gideceğim az bir zaman sonra, belki bir yudum çay akışı, belki de kanımın bitiş zamanı kahırlı yaramdan, ölüler çağırıyor beni.Denizin ufkundalar, bende gökyüzü ile bir olacağım orada sonsuz mavi ile, kuşlarda orada , bulutlar, ulaşmaya çalışıp bir türlü o çizgiyi yakalayamayan gemi de orada biliyorum . Soysuz yok , o yok onsuzluk ne güzel biliyorum . Orayı da hedefledi ama gelemeyecek, o sonsuzluk onu kabul etmez.
Mutluluk bekle beni ÇOK YAKININDAYIM.
NAMIK CEM
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.