- 1104 Okunma
- 6 Yorum
- 0 Beğeni
BİR BİLENDEN ÖĞRENMEK
Erkekler; bilindiği gibi futbolu severler, onunla yatıp onunla kalkarlar. Atakan hariç, o ne futbol oynamasını bilir, ne de seyretmesini.
Aslında İstanbul gibi yerde üç büyükler denilen futbol maçlarına arkadaşlarıyla devamlı gider ve orada ilginç bulduğu insan manzaralarını yani insanları seyreder, gözlem yapardı.
Maç esnasında ve sonunda, arkadaşları maçın pozisyonlarını tartışırlardı, özellikle ofsayt tartışmaları bitmek bilmezdi.
Neydi bu ofsayt o da bilmezdi, arkadaşlarını bu anlamsız tartışmalardan kurtarmak ve sona erdirmek için futbol hakemi oldu, ofsaydı şimdi en iyi o öğrendi.
Atakan, genç arkadaşlarıyla zaman zaman kendi aralarında, bulaşıcı hastalıklardan konuşurlar, bunlardan nasıl korunacaklarına dair birbirlerinden bilgi alışverişinde bulunurlardı.
Atakan, kafasına takılan bulaşıcı hastalıkların bir listesini hazırlayıp, hasta sevk kâğıdı alarak ilgili uzman doktora gitti, ondan soru cevap şeklinde en iyi şekilde öğrendi.
...
Bilmediği konuları, en iyi bilene sorup öğrendi.
Yetmedi, insanları gözlemledi, onların beden dilini bilimsel yazılardan; beden dili seminerlerine ve sempozyumlarına gitti öğrendi.
Atakan; şu an iyi bir öğretmen, iyi bir yönetici, iyi bir baba, iyi bir arkadaş, hala öğrenmeye ama kaynağından öğrenmeye devam ediyor.
“Öğrenciliği biten hocanın hocalığı da biter” sözüne uygun hareket ediyor.
Bilinen bir öykü vardır; "Bir ormanda iki kişi ağaç kesiyormuş. Birinci adam sabahları erkenden kalkıyor, ağaç kesmeye başlıyormuş, bir ağaç devrilirken hemen diğerine geçiyormuş.
Gün boyu ne dinleniyor ne öğle yemeği için kendine vakit ayırıyormuş.
Akşamları da arkadaşından bir kaç saat sonra ağaç kesmeyi bırakıyormuş.
İkinci adam ise arada bir dinleniyor ve hava kararmaya başladığında eve
dönüyormuş.
Bir hafta boyunca bu tempoda çalıştıktan sonra ne kadar ağaç kestiklerini saymaya başlamışlar.
Sonuçta ikinci adam çok daha fazla ağaç kesmiş. Birinci adam öfkelenmiş
-Bu nasıl olabilir? Ben daha çok çalıştım. Senden daha erken işe başladım, senden daha geç bitirdim. Ama sen daha fazla ağaç kestin. Bu işin sırrı ne? İkinci adam yüzünde tebessümle yanıt vermiş ;
- Ortada bir sır yok. Sen durmaksızın çalışırken ben arada bir dinlenip baltamı biliyordum. Keskin baltayla, daha az çabayla daha çok ağaç kesilir.
Kendimizi geliştirmek, baltamızı bilemektir.
Kendimize zaman ayırıp, yaşamımızı objektif bir bakışla gözden geçirmektir.
Zayıf bulduğumuz alanlarımızı geliştirmek için çaba göstermektir.
Bu zihnimizin, ruhumuzun karakterimizin güçlenmesi için olmazsa olmaz bir koşuldur. "
Bilgi güçtür. Paylaşıldıkça sinerji (ortak fayda) sağlar.
B BAŞARAN-10/10/2008
YORUMLAR
ÖYKÜ NEDİR?
Gerçek ya da düş ürünü bir olayı aktaran kısa düz yazı şeklindeki anlatıdır. Kısa oluşu, yalın bir olay örgüsüne sahip olması, genellikle önemli bir olay ya da sahne aracılığıyla tek ve yoğun bir etki uyandırması ve az sayıda karaktere yer vermesiyle roman ve diğer anlatı türlerinden ayrılır.
Öyküde, olayın geçtiği yer sınırlı, anlatım özlü ve yoğundur. Karakterler belli bir olay içinde gösterilir. Bu karakterlerin de çoğu zaman sadece belli özellikleri yansıtılır. Konu tümüyle düş ürünü olabilir, ya da son derece gerçekçidir. Genellikle ironik bir rastlantı yoluyla yaratılan özel bir an üzerindeki yoğunlaşma sürpriz sonlara olanak verir.
ÖYKÜ NEDİR?
Gerçek ya da düş ürünü bir olayı aktaran kısa düz yazı şeklindeki anlatıdır. Kısa oluşu, yalın bir olay örgüsüne sahip olması, genellikle önemli bir olay ya da sahne aracılığıyla tek ve yoğun bir etki uyandırması ve az sayıda karaktere yer vermesiyle roman ve diğer anlatı türlerinden ayrılır.
Öyküde, olayın geçtiği yer sınırlı, anlatım özlü ve yoğundur. Karakterler belli bir olay içinde gösterilir. Bu karakterlerin de çoğu zaman sadece belli özellikleri yansıtılır. Konu tümüyle düş ürünü olabilir, ya da son derece gerçekçidir. Genellikle ironik bir rastlantı yoluyla yaratılan özel bir an üzerindeki yoğunlaşma sürpriz sonlara olanak verir.