- 506 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Gelmedin Sevdiğim Şiirine Tahlil
Mehmet Demirel kardeşimin, bu şirini gerçekten okurken çok beğendim ve hayran kaldım, akıcı gönül güzelliğine hecelerle anlatımına hayran kaldım. Şair kardeşim yazdığı şiiri ile işlediği duyguya bakılınca görüleceği gibi, tüm şiirler gibi aşk konusu üzerine kurulmuştur. Gönlün hayatın merkezinde aşk vardır. Gönülde hayatımızda aşkı aradan kaldırılacak olursak geriye ne kalır, bomboş bir kalp hissetmeyen hemen hemen içi bomboş sevmeyen sevilmeyen boş bir et parçası kalır. Var olan tüm hisler duygular anlamlar boşalır içinde sadece benlik kalır.
Hasretin alev alev sarmıştı gençliğimi,
Leyla’m idin, Mecnunun ne haldedir sormadın.
Gözyaşları dökerek yakmışım benliğimi
Hep arkanı dönersin, kolun açıp gelmedin
Seven aşığın aşkı gençlikten beri devam eden ama karşılığını tam bulmayan, bu uğurda gözyaşı dökerek gönlündeki yangını söndürmeye çalışırken gelmeyen arkasını dönerek giden sevdiğinin aşka değer vermediğini ifade ediyor bu güzel mısralarıyla. Aslında aşk ilahidir Mevla’nın eseridir biz insanların birbirini sevmesini, dünyamızı aşkla cennete çevirmesini istemesidir. Haliyle ayrılık çilede olsa sabırla çekmemiz dayanmamızda istenmektedir. Edebiyatımızda hatta yaşadığımız bu âlemde aşk, sevende haddinden fazla, sevilende ise yok denecek kadar az olduğu işlenmiştir. Seven için aşk sonsuzdur çünkü sonsuz hayat sahibi, Mevla’nın verdiği bir duygu his cennet bahçesidir her ne kadar hasret gözyaşı olsa da . Âşığın gönlünde tecelli eden bu duygu sevdiğini bulmasa da Mevla’yı buldurarak, hak aşkıyla insanı canı sevme can olma aşkıyla, onu ölüme götürür ve ahiret âleminde vuslatın gerçekleşeceğini de çok iyi bilir. Yani günümüzde olmasa da eskilerin Leyla Mecnun Aslı ile Kerem... Daha aşkın başında sevilen uğruna can vermek gerektiğini bunu göze alarak bu yolda ölene kadar aşkın devam etmesi gerektiğini anlatmış ve yaşamışlardır.
Edebiyatımızda aşk, gönlü süsleyici içinde gülleri açtıran bir bahçe çekici bir güzellik ve bakış açısı kimi zaman bitmez bir arzu bazen de aşığın hasret ile sevdiğinden ayrılışını gözyaşı içinde anlatır şiirlerimiz romanlarımız.
Sevende mi tüm hata, cevap lütfet sevdiğim,
Gülistan pazarından, buket güller verdiğim.
İçim kan ağlar iken, gül yüzüme dediğim.
Gül alıp gül satandım, dükkânıma gelmedin.
Şair kardeşimiz sevdiğine sorar, sevende mi tüm hata sende hata yok mu seninde bana seni seven bu gönül’e gelmeyerek cevap ver derken, güller bahçesinde sana güller verdim, seni bir açan kokan gül bildim incitmedim derken, sen yüzüme gülmedin ne beni ne aşkımı anladın, gülleri alıp satan iken, bir gül olup o kokunla güzelliğinle dükkânıma gelmedin dükkânıma gülüşünle huzur vermedin derken, sevdiğinin vefasızlığını kadir kıymet bilmeyen halini olduğu gibi yüzüne karşı söylüyor. Bu sevgisini aşkını bu güzel dizelerle işlemiş Mehmet kardeşimiz.
Birçoğumuz nedense var olan bizi saran aşkı aşk ilk bakışta bir ve daha sonrasında arzu ve hisleri uyandırıyor olsa da aşk ilk önce gönülde bağlılık sevdiğine değer kıymet verme onu gülümsetme olduğu şairimiz şiirinde düşüncesinde bu daha belirgindir.
Yakamda karanfille, ilk durakta bekledim,
Mecalim ağır aksak, zaman oldu tekledim.
Cananım sensin diye, dilberler itekledim,
Boncuklanıp aktı ter, mendil alıp gelmedin.
Sevilen canan yâr sevgili aşklarda hep beklenilen ama her nedense gelmeyendir, kışın ayazında aşığı dondurucu soğukta bekletendir, kardeşimiz bunu, Yakamda karanfille, ilk durakta bekledim gücüm ağır aksakta olsa zaman oldu dermansız kalsam da geldim derken, karşıma çıkan güzellerin yüzüne bakmadım, gelmemenin ateşi beni yakarken ecel teri dökerken gelmedin akan terlerimi mendil ile silmedin derken, bekleyen sevgililerin aşığın kaderini bu mısralarla çok güzel vurgulamış kardeşimiz.
Aslında aşk maddî yönden öte, manevî olan aşk bizim için değerlidir. Lakin böyle manevi aşkı söz konusu olduğunda ağırlık, manevî aşka yöneleceğine dünyalık aşka sevgiye dönüşür. Aşığın yüksek bir maddi geliri yoksa günümüzde aşkında olamayacağını aklımıza gelir. Bu da dünyaya gönül bağlayan bizlerin, âşıkların dünyalık değil ahretlik sevdiğinden habersiz olmamızdan kaynaklanmaktadır.
Bir bahane uydurup, Bağdat yolunu sorma,
Şaha kalkan atımı, boşa koşturup yorma.
Sevdan benden geçiyor, sonunda saçın yolma
Fazla naz usandırır, naz için mi gelmedin?
Bağdat daha öncesinde ilim ve irfan merkeziydi, gönüllerin merkezi ilim irfanla insana sevgi saygı merhametle yoğrulmuş bir şehir. Uzak olsa da uzak değildir ırak değildir yakındır… İşte Âşık bir insana böyle bir yer sorulamaz çünkü âşık bilir, ömrü hayatında uğramış alacağı maneviyatı almıştır. Yollar uzak olsun yolun uzunluğuna bakmaz, varmaya sarmaya ulaşmak için gece gündüz yol alır ve varmaya odaklanır. Aşığın mesafesi olmaz varmaya sarmaya güldürmeye odaklıdır. Kardeşimizde bunu vurgulayarak, Bir bahane uydurup, Bağdat yolunu sorma, ben zaten bilirim derken, sana koşan bu gönlümü şaha kalkmış atımla gelirken kaçma, ben seni sevmedikten sonra seni benim gibi kim sever kıymet verir, ben gittikten sonra pişmanlıkla saçın başını yolma diye uyarmaktadır. Şiirlerimizde şairlerimiz şiirleri ile gönlü ile sevdiğinin üzülmesini kırılmasını yalnız kalmasını hiçbir zaman istemez, burada şiar kardeşimiz, çok güzel vurgulamış ortaya çıkarmış. İşte aşığın severken cananının sevdiğinin umursamazlığı vefasızlığı ile yollarını, Labirente çevirerek içinde yolunu bulmasının zorluğunu kaybolmasını, aşığın aşka sahip çıkarken sevdiğinin sahip çıkmamasını çok güzel bir dil ifade hecelerle anlatmış. Ben zevkle okudum ve naçizane bu yazıyı tahlili bu şiirin güzelliğine bir yansıma ayna olması daha anlaşılır kılması için karalayarak yazmaya çalıştım vesselam. Selamlarımla.
Âşık Gülveren
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.