- 1135 Okunma
- 6 Yorum
- 3 Beğeni
YÜZÜMDEKİ KELİMELER İTİRAZ İŞÇİLERİNİN ÖYKÜSÜDÜR
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
(Varoluş)
Günlerini aklın kıyılarında geçiriyor Varlık. Sessiz meyveler veriyor tarafsız bahçelerde. Sessiz meyveler tehlike içermez. Etrafı Kader’le kuşatılmıştır. Kader maske takıyor inandırıcılık pazarında. Vitrinlerde ışıltılı zincir sonsuzluğu pusuda bekliyor. Sahte rüzgârlar üretiyor boşluğun yelpazesi. Bedava dağıtılıyor görkemli düşüşler. Bütün dağıtıcıların toplandığı o hissizlik kokan yer altı salonunda birden ayağa kalkıp ‘hayır!’ diyebilmenin planlarını yapıyor Varlık. O sırada Varlık’ın elindeki tek bilgi tendeki şüphe ve mutsuzluktaki özgünlüktür.
Çağın ortasında bir imge fıtığıdır merhamet kenti. Şişirilmiş hiçlik en yüksekteki tapınaktır. En yüksekteki tapınak bile insan yapımıdır. Derinliğin olmadığı kesinlikler yığınına çarpıyorum. Bilginin bile yumuşatamadığı şu ‘Tanrı’yla çölleşmiş yürekleri’ düşündükçe dudaklarım yanıyor. Fark ediyorlar bedenimde biriken içsel güneşi. Taşlanması için sıraya koyuyorlar zihnimi. Taşlanmak: eski bir soğuk... Yapay cennetlerin ardındaki mezbahadan yasal dumanlar yükseliyor. Anti kahramanlar ve yol kesiciler işkenceyle konuşturmak istiyorlar son iyi yüreklileri: ‘söyle hadi, nerede yaşar ırmak kardeşliği, söyle hadi!’
Son iyi yürekliler aynı zamanda son cesurlardır. Soruyorum: Zalimliğin dalga dalga yayıldığı bu yengeçler haritasında ben neredeyim? Onların kılıç ve kurşunlarına karşı bir deliğe saklanıp korku bataklığının ayarlanmış bir sineği mi olacağım yoksa karşılarına dikilip ‘bu yüzümdeki kelimeler itiraz işçilerinin öyküsüdür’ diye bağırıp felcin merkezine doğru yürüyecek miyim? Hangisiyim? Eğer söyleyecek bir şeyim kalmamışsa ve asla sahip olmadığım şeyleri kaybedeceğimi düşünüp susmanın o sonsuz hafifliğinde başımı eğiyorsam, orası sahte gökyüzü pazarlayıcılarının ele geçirdiği söz mezarlığıdır artık. Orası artık başlatılmış gözyaşıdır.
Nerede yaşar ırmak kardeşliği? Irmak kardeşliği büyük sulara akışın tarifesidir. O akışta küçük de olsa bir dal parçası olabilmektir iyi yüreklilik ve cesaret. Yanı başında bir sokak tükeniyorsa bir kent tükeniyor demektir. Bir kent tükeniyorsa bir ülke, bir ülke tükeniyorsa dünya tükeniyor demektir. Tükenişlere boş gözlerle bakmak zihinsel kırışıklıktır. Tükenişlere sessiz kalan da o sağlam ölüme davet edilecektir sırası geldiğinde. Bunu evrenin en gevezesi bile bilir ama sessiz kalanın korkusu bilincin üstünü kapatmayı başarır. Bütün üstü kapatılan bilinçlerin açılması için vardır son iyi yürekliler ve son cesurlar. Onlar eylemin evrensel dilidir.
Evrensel dilin gücü kaybolduğunda sersemliğe övgü başlar. Sersemler bir yandan ‘biz adaletiz’ diye bağırırken bir yandan da adaletin ve merhametin kapılarını sonuna kadar kapatırlar. İnsanlar alçalırken nesnelerin yükselişi seremoniyle sunulur. Büyük zaferleri için tek şey kalmıştır geriye: son cesurları ve son iyi yüreklileri yok etmek. Yüksek maaşlı düşünce öldürücüleri bu dava uğruna her zaman hazır bekler. Bugün Varlık’ın karşılaştığı o korkunç resim işte budur. Öyleyse Varlık, o bulantı salonunda ayağa kalkıp görkemli düşüşe ‘hayır!’ diyebilecek bilgiye ve derinliğe sahiptir artık.
Dostoyevski der ki: ‘Her insan herkes karşısında her şeyden sorumludur.’
Çünkü şaşırman ve eyleme geçmen için bütün görüntüler ve bütün bilgiler önündedir.
YORUMLAR
Seval Doğan tarafından 10/22/2017 8:17:17 PM zamanında düzenlenmiştir.
Dramatik Buluntular
Sevgilerimle Seval yoldaşım.
Varoluş ile yok oluş zıtlığında duran o kadar (milyonlarca) insanlar var ki; tükenişlere, tükenmişliklere bir uçurtmaya bakar gibi bakar oldu elalem!
Sevgili yazar/şair her mısralarında bunu dillendirir ve adeta sanatın teknolojiye başkaldırışını okuyuculara dramatize etmektedir.
Gelecek vaat etmeyen bir gelecek; huzursuzluk, mutsuzluğun egemen olduğu insanüstü bir baskı kaldıracı kaldırmaya insanın gücü gittikçe zayıflamıştır. Korkunç olan tükenmişliği, mutsuzluğu yaşatmak için herkesin el birliğiyle gönüllü olması...
Yüzümüzdeki kelimeler itiraz etse de yasalar gereği itirazlar, birer kabullenmişlik olup çıkıyor. Aslında hepimiz böyle bir yaşantıya günülüyüzdür; olumsuzluklara muhalif olanlar azınlıktadır ve her azınlık, çoğunluk karşısında ezilmektedir. Yaşam ve İnsan tanımı, insanlarca yok edilmiştir ve tek olgu var olan her şey aslında birer yokturlar!
Böyle olma hallerimiz birkaç faktörlere bağlayabiliriz; inanç ile ideolojiyi, yaşam ile dini, kavram ile deyimleri birbirine bulamaç haline getirdiğimizdendir.
Çünkü
Az okuyor çok inanıyoruz
Çok okuyor az anlıyoruz
Ve tahammülsüzlük
Ve aşırı bencilik…
Kültürümüzü var eden her öz değerlerimizi bir meta parçasına kolay satabiliyoruz. Ve satanlara göz yumuyoruz…
Adaletin raflarda tozlandığı bir yaylım sürecinden herkes kendisini filozof sanmaktadır veya o sanrıyla düşünüp durmaktadır.
Tükenmişliği hızlandıran:
Umutsuzluk
İnançsızlık
Ve ötekiye tahammülsüzlük!
Varoluş ile yok oluş zıtlığında duran o kadar (milyonlarca) insanlar var ki; tükenişlere, tükenmişliklere bir uçurtmaya bakar gibi bakar oldu elalem!
sevgiyle kalın hocam
ZorDem tarafından 8/9/2017 11:15:19 AM zamanında düzenlenmiştir.
Dramatik Buluntular
Güzel yorumun için teşekkürler kardeşim
Sevgiler...
DemAN
George Orwell'in 1984 romanı gibi...
İnsanı girdaba sürükleyen gerçekler...
Farkındalık kısmıyla karamsarlığı törpülüyor biraz, yalnız değilim dedirtiyor okuyucuya.
Keyifle okudum diyemeyeceğim ama yazdıklarınızın altına imza atabilirim.
Saygılar.
Dramatik Buluntular
Teşekkür ederim
Sevgiler...
şimdi herkes bulduğu çöpleri ırmaklara yuvarlıyor. su gittikçe bulanıyor..
Dramatik Buluntular
Dramatik Buluntular
Yüreğine Sevgiler Gule...
Her güne yeni bir mide bulantısı ile uyanıyorum. Etrafımı önce yavaş yavaş şimdilerde ise pervasızca saran bu kokudan başka bir şey alamıyorum artık. Bu çürümüşlüğün, diktanın,sessizliğin, umutsuzluğun,ihanetin,soytarılığın doymak bilmeyen çöp kokusu.
Gidecek başka yerimiz yoksa neyi bekliyoruz bilmiyorum. Çocuklar geliyor aklıma..Gelecek.. İşte en çok o zaman canım yanıyor. Onların masum yüzlerine bakmaya utanıyorum. Bir korkak olarak sahip çıkamadıklarım için özür dileyecek bile yüzümüz kalmadı.
Sevgilerimle...
Dramatik Buluntular
Sevgilerimle...