- 605 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
yalnızlar rıhtımı
“Şimdi şuracığa düşmekten korkuyorum. İçimde biriken hislerin birdenbire patlayarak, beni zerreler halinde dağıtacağından korkuyorum.”
“Şu anda bu koskoca dünya üzerinde kendisini düşünen bir tek kişi bile mevcut olmadığına o kadar emniyeti vardı ki, acı bir kabadayılıkla kendisi de hiç kimseyi düşünülmeye layık bulmuyor; fakat bundan sebebini anlayamadığı bir üzüntü duyuyordu. Acaba onu sahiden hiç düşünen yok muydu ve o hiç kimseyi düşünmemekte, kendini yalnız bulmakta bu kadar haklı mıydı? “
Yıllardır “Yalnızlar Rıhtımı” nın değişmeyen baş oyuncusu olarak kendimi bu yalnızlığın bitiş noktasında hissetsem de çevremdeki onca kalabalıklar içinde bunun bir adı olmalı diye soruyorum kendi kendime yeniden ve yeniden…
Gözüm ara sıra Sevgili Defter’e takıldığında ise bu anlamda pekte yalnız olmadığımı seziyorum sanki.
Ve düşünüyorum…
Bahar mevsiminin rehaveti içinde olmamızdan mı yoksa ramazan ayının manevi hissiyatından mı ya da kıyametin ayak seslerinin git gide daha yakından duyulmasından mıdır bilmem siteye de alışılmadık bir sükunet bir durgunluk hakim.
Benim aşina olduğum eski üyeler bir elin parmak sayısını geçmiyor.
Kurdelelerin o eski tadı yarışı ve anlamı da kalmadı artık.
Benim başımın tacı olan ve kendi gönül atölyesinden hemen herkese bol keseden dağıttığı Kırmızı Kurdelelerle hepimizi ödüllendiren ve kalbimizde taht kuran müstesna insan yetkin kalem ve büyük usta Kemnur (Kemal Paracıkoğlu) nicedir terk etti Defteri.
Özüyle sözüyle cesur ve yürekli tavrıyla yakından tanıdığım bir İnsan var ki ahlak ve akıl yoksunu satılmışlara meydanlarda meydan okuyan Samim İğde de sevilmedi bu yalnızca şiir ve edebiyat kokan defterde.
Bir insana bahşedilen en değerli ve önemli yetenek ve armağan öncelikle kendi yüreğinin derinlerine en derinlerine inebilmektir. Gözleri ve kulakları kapalı iken bile uzakları çok uzakları görebilmek olan biten ve olacakları sezebilmektir aklının ve duygularının önderliğinde.
Ne diyor Koca NAZIM;
Annelerin ninnilerinden
okuduğu habere kadar,
yürekte, kitapta ve sokakta yenebilmek
yalanı,
anlamak, sevgilim, o, bir müthiş bahtiyarlık,
anlamak gideni ve gelmekte olanı
“Burası bir edebiyat sitesidir burada siyasete yer yok. Olmamalıdır da.” Diyen sesler yakın zamanda seslerini yuttuklarını fark edeceklerdir.
En basit ve en anlaşılır bir ifadeyle ben de diyorum ki; ülkede yakılan asılan yurdundan kovulan vurulan bombalanan demir parmaklıklar ardında yıllarca özgürlüğünden mahrum bırakılan olmadık işkenceler görenlerin neredeyse tamamına yakını başta düşünen ve çok öteleri gören cesur eli öpülesi Şair ve Edebiyatçılardır.
Ülke ülke olalı cezaevleri böylesine düşünce suçluları ve gerçekleri haykıran kadın erkek yiğit insanları ağırlamamıştı.
Ey durmadan aldatıldıklarını söyleyen Allah’ın gazabı memleket ve aydın düşmanları! Sizler aldanıyorsunuz da onca genç insanlar öğrenciler ve toplumun yarısının aldanmış olabileceğini niçin kabul etmiyorsunuz? Üstelik sayın apo’nun unvanını ona devrettiğiniz Hocanızın ayaklarının dibinde süklüm püklüm oturan sizler değil miydiniz?
Ve hiçbir zaman kanımın ısınmadığı sahtekar dönek ve bir çok yüzlü insanlar! “Gelen ağam giden paşam” deyip elbirliği ile yurdu bu korkunç günlere sürüklediniz. “Allah beterinden saklasın!” sözüne ve sahte inancınıza sığınıp günü kurtarmaya çalıştınız.
Artık o sevgi hoşgörü iyi niyet barış ve arabesklik içeren dramatik öykülerinize ve sözlerinize de sahip çıkamıyorsunuz. O eski ateşli ve atışmalı yorumlarınızdan da eser yok.
Defter ise bu tür yazılara kurdele ödülü vermese de yayınlaması bile alkışlanacak bir davranış!
YORUMLAR
manidardı,ülke ceza evine ve cenaze evine döndü ,bilalin istikbali diye diye ülkenin istikbali yok ediliyor,
selamla.