- 607 Okunma
- 6 Yorum
- 0 Beğeni
TEKRAR
Sevgili Cavit!
Aslına bakarsan pek de sevimli değilsin. Ama gelirken getirdiklerin arasında bir kaç şey var ki onları birazcık ta olsa sevimli bulduğumu itiraf etmeliyim.
Evlere hapsettin bizi. Bu doğru. Ama senin sayen de para biriktirmeye başladık. Eşimi çarşıdan pazardan senin sayende çekip alabildim.
Çocuklara verdiğim harçlıklar kumbaralarda birikmeye başladı. Senin korkundan arkadaşlarıyla buluşamadılar. Ve kafelerde harcayamadıkları paralarıyla tasarruf etmeyi öğrendiler.
"Sağolasın, iyi ki varsın"
Diyemesem de inkar etmeyelim bazı faydaların oldu bizlere. Senin sayende çoluk çocuk aynı masa etrafında toplanıp yemek yemeye başladık.
Kızım ve oğlum mutfakta vakit geçirmeye başladılar. Yemek yapmayı öğrendi ikisi de. Zira sürekli evde olmaktan sıkılıp güzel uğraşlara yöneldiler.
"Bol bol yedik içtik duba gibi de şiştik."Diyenleri de Allah’a havale ediyorum.
Canım kardeşim Cavit’in bununla ne alakası var. Siz pis boğaz olmaya devam ederseniz Cavit gelip sizi öldürmeden zaten siz yiye yiye çatlayıp öbür dünyayı boylayacaksınız.
Bir de maske takma engelli arkadaşlarımız var. Kulak kepçesinde küpe gibi sallayanlar. Dirseğine takanlar. Çenesine takan ve en önemlisi de yerlere atanlar sayesinde söylemeye dilim varmasa da daha çok kayıplarımız olacak gibi.
Sevgili Cavit elbette ki bu senin kabahatin değil. Bu tamamen bizim suçumuz. Senle alakası yok. Sen "Ben geldim. Benden sakının. Sizi hasta edip öldürmek için varım." Diye rengini belli ettin. Ama biz ısrarla sana kafa tutmaya devam ediyoruz.
Neden mi? Çünkü biz çok cesur insanlarız. Hiç bir şeyden korkmayız.
Hatta "Borç yiğidin kamçısıdır" diyerek israfın dibine vuruyorduk ki; Sevgili Cavit geldin ve şap diye vurdun ensemize.
Anladık mı? Tabi ki hayır. Hem çok fakiriz hem de çok zengin insanlar gibi lüks yaşamaya devam edeceğiz. Cavit Bey’in gitmesini bekliyoruz. Yine paraları saçacağız. Aslında paramız yok ama kredi çekip yine de en pahalı telefonu alırız. En modern düğün için gereken masrafı yapmaya hazırız. Önemli olan havamızı atmak. Havaya para savurmak bizim işimiz. Neymiş efendim. Evlilik teklifi için yat tutulacakmış, balayı Kıbrıs’ta olacakmış. Evinin eşyalarında bir iğne bile eksik olmayacakmış. Yarışmaya katılmış ağlıyor.Arabayı kazanırlarsa hayallerini gerçekleştireceklermiş.
Düğünlerde, nişanlarda, kınalarda, mezuniyetlerde tek bir gün için yerlere saçtığımız paralar için bahanemiz
"Bir sefer evleniyoruz."
"Bir sefer mezun oluyoruz"
Hep unuttuk. Bir sefer dünyaya gelmiş ve bir sefer imtihana tabi tutulacak ve bir sefer de ölecektik.
Sevgili Cavit bu konu seninle alakalı değil. Biz öyle bir dağıttık ki kendimizi. Sadece israf olsa yine iyi.
Hiç kitap okumayan bir çok kişi kitap okumaya başladı.
Dile kolay, koca bir ömür...
Geriye dönüp baktığımızda nasıl bir hayat göreceğiz.
Ömrümüzü izleyebilsek bir ekranda mesela. Hani bir hikaye anlatılır.
"Çatlak kova "
Misal olarak ne kadar uygun aslında; Bir çatlak kova olabildik mi?
Kaç düşen insanın elinden tutabildik, kaç ağlayan gözü silebildik...
Acıyan bir yaraya merhem olabildik mi?
Menfaat peşinde olmadan, Allah rızası için bir yetimin karnını doyurduk mu?
Yaş aldıkca dünyamız küçüldü sanki...
Daraldık; nefes alamadık...
Her onurlu davranışımızda, her iyilik yaptığımizda, yücelecekti ruhumuz huzura kavuşacaktık. İnsan olmaya devam edecektik kısacası...
Neden kolay yolu seçtik.
Yaşlandık diye hayıflandık durduk. Tıkandı yollar sanki
Devam edemiyorsak yolumuza; tekrar sıfırdan başlasaydık.
Hemen indermeseydik yelkenleri. Kendimize tekrar şans verebilirdik. Bize yön verecek rüzgar esecekti belki...
Aslında çok şey var yazacak. Bir hikaye; tüm yazılacaklardan çok daha fazla ibret verici ve akılda kalıcıdır bazen.
Benim de pek çok hikayem var aslında. Elbette sizin de.
Nasıl hikayeler bırakacağız acaba, gelecek nesile.
Hikayelerimiz okunduğunda acaba yüzümüz mü kızaracak?
Yoksa gurur mu duyacağız? Kendimizle.
Allahu Alem...
İşte çatlak kovanın hikayesi:
’Hindistan’da bir sucu, boynuna astığı uzun bir sopanın uçlarına taktığı iki büyük kovayla su taşırmış. Kovalardan biri çatlakmış. Sağlam olan kova her seferinde ırmaktan patronun evine ulaşan uzun yolu dolu olarak tamamlarken, çatlak kova içine konan suyun sadece yarısını eve ulaştırabilirmiş. Bu durum iki yıl boyunca her gün böyle devam etmiş. Sucu her seferinde patronunun evine sadece 1,5 kova su götürebilmiş. Sağlam kova başarısından gurur duyarken, zavallı çatlak kova görevinin sadece yarısını yerine getiriyor olmaktan dolayı utanç duyuyormuş.
İki yılın sonunda birgün, çatlak kova ırmağın kıyısında sucuya seslenmiş. "Kendimden utanıyorum ve senden özür dilemek istiyorum." "Neden ?" diye sormuş sucu. "Niye utanç duyuyorsun ?" Kova cevap vermiş. "Çünkü iki yıldır çatlağımdan su sızdığı için taşıma görevimin sadece yarısını yerine getirebiliyorum. Benim kusurumdan dolayı sen bu kadar çalışmana rağmen, emeklerinin tam karşılığını alamıyorsun."
Sucu şöyle demiş. "Patronun evine dönerken yolun kenarındaki çiçekleri farketmeni istiyorum." Gerçekten de tepeyi tırmanırken çatlak kova patikanın bir yanındaki yabani çiçekleri ısıtan güneşi görmüş. Fakat yolun sonunda yine suyunun yarısını kaybettiği için kendini kötü hissetmiş ve yine sucudan özür dilemiş. Sucu kovaya sormuş. "Yolun sadece senin tarafında çiçekler olduğunu ve diğer kovanın tarafında hiç çiçek olmadığını farkettin mi ? Bunun sebebi, benim senin kusurunu bilmem ve ondan yararlanmamdır. Yolun senin tarafına çiçek tohumları ektim ve her gün ırmaktan dönerken sen onları suladın. İki yıldır ben bu güzel çiçekleri toplayıp onlarla patronumun masasını süsledim. Sen böyle olmasaydın, o evinde bu güzellikleri yaşayamayacaktı."
Elbette dört dörtlük olamayız, kusurlarımız var, eksiklerimiz var. Günahlarımız var, hatalarımız ayıplarımız var. İnsan olmak için kusursuz olmaya değil, kusurlarımızı görüp, yanlışlarımızı görüp, ibret almaya, af dilemeye, nedamet duymaya ihtiyacımız var. Her birimiz bir çatlak kovayız belki, mızmızlanacak mıyız? İşe yaramaz görüp kendimizi, kabuğumuza mı çekliceğiz? Değersisiz diye ağlayacak mıyız? Yoksa değerimizi kendimiz mi biçeceğiz yine kendimize...
Geriye dönüp baktığımızda, çiçeklerimizle gurur duyacak şekilde bitirmeliyiz yürüdüğümüz yolu. Hayatımızı kendimizle kavga ederek değil, elimizde ne varsa, yapabileceğimiz ne kadar imkan, fırsat varsa değerlendirmeye, şu ışık hızıyla geçip giden zamanı, şu hiç bitmeyecek gibi sandığımız ömrü, ne kadar başarabiliyorsak, elimizden ne kadar geliyorsa, en mükemmel şekilde yaşamaya bakmalıyız.
Yani, kısacası:
DİLERİM; GEÇECEĞİNİZ YOLLAR
ÇİÇEKLERLE BEZENSİN
VE
GÜZEL BİR HİKAYENİZ OLSUN...
YORUMLAR
İste bu, sucu çatlak kovanın şikayetini, kusurlarını kabul etmiş, ona aslında kusurlarının olumlu yanlarini, bu kusurlardan sağladığı faydaları göstermeye çalışmış. Hayatta boyle değil mi, kusurlariyla bir insani sevebilmek, kimse mükemmel değil.Sevgiyle, mutlulukla kalın.
Çok güzelmiş tebrik ederim.keşke ruhumuzdaki çatlakların da bir çiçek bahçesi olsa bütün insanları sevgimizle besleyip bakışlarımız ile süsleyecek kadar yeşerte bilsek çiçeklendire bilsek ; ah o yürek sızıntıları hangi vicdansız ve sevgisiz ayrımcılık yapan umut tacirlerine fırsat olmakta. kim bilir; bunuda üzülerek görmekteyiz..toplum olmarak ... tüm dünyanın barış ve huzur içinde geçireceği savaşların sona ereceği bir yıl olmasını diliyorum. bütün kalbim ile.
mutlu seneler sevdikleriniz ile birlkite ...
Çok nefis bir yazı kaleme almışsınız. Yazının duygusal boyutu kadar felsefi içeriği de bir o kadar önemli ve düşündürücü. Kısacası yaşamı sorgulatan anlamlı bir yazıydı. Gönülden kutlarım.
Ne mutlu o insana ki, yaşamını her boyutu ile anlamlı kılmış olsun.
Kaleminize emeğinize sağlık
Yeni yılınız kutlu olsun
Saygı sevgilerimle