- 605 Okunma
- 1 Yorum
- 1 Beğeni
CEMAAT TARİKAT DİN
CEMAAT TARİKAT DİN
Dünya gittikçe kapitalizmin eline geçmektedir. Bu kapitaller dünyayı istedikleri şekilde şekillendirmenin zevki sefası içerisinde yüzmektedirler.
Dünyanın hiçbir dönemi günümüzdeki kadar okumuş veya okuduğunu zanneden insanlarla dolu değildi. Bu insanlar nereye gittiklerini bilmeden kapitalizmin değirmenine su taşımaktadırlar.
Yurdumuzda bile her yıl bir önceki yıldan daha fazla insan okumaktadır okullarımızda. Okuryazarlık oranımız her yıl artmaktadır. Ne yazık ki istediğimiz duruma veya gelişmişlik seviyesine çıkamıyoruz.
Yarın dünyanın yüzde yüzü okuryazar olsa dert, tasa, işkence, açlık, cinayet, hırsızlık ve tembellik bitecek mi?
Dünyanın öz kaynakları üzerinde yaşayanlara yetecek mi?
Dünya üzerinde yaşayan insanlar barış ve mutluluk içinde mi olacaklar?
Dünyanın zenginliklerini adilce paylaşıp komünizm safsatasıyla aldattıkları eşitlik ilkesinde anlaşıp kardeşçe yaşayacaklar mı?
Bu soruları çoğaltmamız mümkün. Bu soruların her birine vereceğimiz cevap aynıdır.
Hayır!
O zaman yukarıdaki sorulara evet cevabı vereceğimiz bir dünya için çalışmalıyız. İnsanlarımız oturup önce kendini, yaratıcısını ve yaratıcının gönderdiği din ve elçilerinin yaşayışlarını bilmelidirler.
Bugünkü insanlık kendinden ve kendisini dünyaya halife olarak gönderen yaratıcısından bi haber yaşamaktadır. Bu yaşantı ile de kendince destanlar yazmaktadır.
Günümüzdeki bütün topluluklar (bir şeyleri başarma ve öğrenme için bir araya gelen insanlar) topluluğun yanlış sinerjisini alarak akıntıya karşı kürek çekmektedirler.
Evine veya işyerine bayrak çeken en büyük milliyetçi,
Bir tarikata veya cemaate giren en derin Müslüman,
Bir siyasi partinin kapısından giren veya şakşakçılığını yapanlar siyaset bilimcisi,
İnsanları kandırıp en kısa yoldan nasıl zengin olurum diye sözde iş yeri açanlar esnaf,
Kendi menfaati uğruna veya düzen adına fetva verenler din adamı olduğunu iddia etmektedirler.
Sadece Allah’ın önünde eğilmedikten sonra Müslüman hürriyetine kavuşmuş sayılmaz.
İnsanlar kendini yalnız hissetmemek, arkalarında bir topluluğun olduğu inancını yaşamak, makam, mevki, şan, şöhret ve para için bir araya geliyorlarsa bu topluluktan medet ummayın. Bütün topluluklar ve toplulukların içerisindekiler aynı düşüncede değillerdir elbette.
Biz millet olarak ve inanç olarak yönetenlere bağlığımızı her zaman üst seviyelerde tutarız. Bu konuda bağlandığımız toplulukların tabanla tavan arasındaki bağını iyi kontrol etmeliyiz.
Bir gruba girerken gösterdiğimiz itina ve kararlılığı, grubun ferdi olduğumuzda da devam ettirmeliyiz. İçeriye girince söylenenlerin tamamını doğrudur diyerek kabul etmemeliyiz.
Sürü psikolojisi ile başarıya ulaşmış hiçbir topluluk ve millet yoktur.
Ben bu toplulukların insan düşüncesine sınırlar çizdiği kanaatindeyim. İnsanlar üç gün sonra girdiği topluluğun söylevlerinden başka bir şey söylemez oluyorlar. Bunlar doğru bile olsa artık hayatını, girdiği gurubun üç-beş kişisinin sözleriyle devam ettirmek zorunda kalıyor.
Millet olarak hoşumuza gidiyor mu?
Gidiyor, hem de çok gidiyor.
Çünkü artık çalışmaya, düşünmeye ve mücadele etmeye gerek yok. Bizim için bunları yapanlar var. Yapmasalar bile onların adı şanı ve gölgesi altında geçinip gideriz. Bazıları bizim ibadetlerimizi bile yapıveriyor ki, bizim sadece onlara uymamız ve onlar için cihat etmemiz yeterli.
Tam bize göre bir sistem değil mi?
Bizi bu kadar tembelleştiren pardon bizim rahat etmemiz için çalışan bu sistemlerin suyu nereden geliyor?
Bilmeden su taşıyanlar neyse, bilerek taşıyanların maksat ve amacı nedir acaba?
Alın teri olmadan kazandığınız her lokmayı sorgulamadığınız müddetçe özgür olamazsınız.
Muhabbetle!..
Not: Cumartesi Ankara’da ölen bütün vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet, yaralılara acil şifalar diliyorum. Geride kalanlara sabır metanet ve sağduyu diliyorum. 14.10.2015
Osman GİRGİN
[email protected]
osmanlıhaber.com