Böğürtlen Reçeli
Oysa ben tek mısrası için bir şiiri sonsuza dek sevebilirdim.
Batan geminin ahları bunlar, gel!
Kendime şiir arıyorum. Acısında sancılarımı bulup sığınabileceğim. İçinde uyuyabileceğim, çünkü hala uykuya inananlardanım ben de. Ama olmuyor işte benzeşik şeyler buluyorum, yakın, ama aynısı olmuyor.
"Yanlış bir kapıyım ben
Önünde yanılmış bir çocuğun durduğu
Açılsam acılara değer kanatlarım
Açılmasam
simsiyah bir mutsuzluktur duruşum" (Ş.Erbaş)
Gök
Bütün çığlıkları bastırabilir mi?
Toprak
Bütün günahları örtebilir mi?
“Mutlu kadınlar reçel yapar” dedi mutsuz bir kadın. “Mutsuzlar da o reçelleri tıka basa yer” dedim elimdeki böğürtlen reçelinden koca bir kaşık alırken. Böğürtlen reçeli ve o kırgınlık rengi.
Bunu bizim yolda yememiz için toplamışlardı. Yolda yiyemedik hiç, çünkü yol kırgınlığa kıvrılıyordu, sustuk biz de. Ben hangisine daha çok kırıldığımı düşündüm, siz neden bu kadar surat astığımı ve sustuk. İki susuş yine bir doğruyu götürdü. Biz susunca, böğürtlenler sulandı ve ezildi. Biz sustuk böğürtlenler kanadı.
Öylece masanın üstünde dururken onlar aklıma reçelli şiirler geldi. Dün ilk kez reçel yaptım ben. Sizi tanıştırayım onunla, “bir küçük kavanoz böğürtlen reçeli.” Mutlu Kadınlar gibi yaptım, sonra oturup mutsuz kadınlar gibi yedim onu.
Sizinle ortak bir acımızın olduğun sanıyorsunuz, oysa ben acıyı yaşayandım siz ise sadece şahidim. Bizim hiç ortaklığımız olmadı acılarda. Olsaydı şayet, beni o böğürtlenler gibi kanatan inciten adama, bir kez olsun, kalem kırabilirdiniz.
Oysa ben sormuştum, siz cevap vermiştiniz ve ilk sizden duymuştum yine derin bir ah eken o eski inanışı.
Hani o genç kadının mezarı başındaydık.
Mezar başındaki o buğday tanelerini görünce şaşırmış, “Neden” demiştim. Siz de:
“ Kuşlar onları yalnız bırakmasın diye konur, sıkılmasınlar diye” demiştiniz buruk ve buğulu gözlerle.
Düşünsenize bir de diriyken yapayalnız akan ırmakları.
O an gül destesi gibi bir umudu kokladım sanki. Bir gün sizin dilemediğiniz özürleri, mezar başımdaki o kuşlar diler belki ve o zaman içim inşirah süresi gibi olur, kim bilir?
“Olanlar oldu tanrım, bütün bu olanların ağırlığından beni kolla!” işte dedim, güzel kadın, işte benim de dua’m bu.
Ben bir gemiyim, su almakta olan.
Ve bunlar batan bir geminin ahları.
Tüm hayal kırıklıklarım bu gemiye ağır geldi, batıyorum.
Benden geriye bir tek batarken yırttığım denizi yamayan ah’larım kalıyor..
Sinem Ilgın Omay
(Nun)
YORUMLAR
kırgınlığa kıvrılan yollar, buğday tanesi bekleyen kuşlar ve kanayan böğürtlenler,,,mutsuzluğun üstünü örten reçeller ve "acısında sancılarımızla sığınabileceğimiz şiirler"....
Ve daha nice eşsiz kelimelerle işlenmiş bu yazıyı yazan kaleminizi ve sizi kutlarım...
sonsuz saygı ve selamlarımla....
Reçelin yanından, sessizce usulca giderken -hem mutsuzluk görememekti..güzel olduğuna inandığı reçeli yaptığını sanmak gibi..-
Reçele dokunmadan dedim. Ahududu çünkü benimki. Böğürtlen sığ olurdu, parmaklarım kanardı. Dudağımdakinin böğürtlen rengi mi kendi rengim mi olduğunu anlayamazdım. Kendiminkini de anlamıyorum, ondan haberim olmadığından bu kadar hayrandım hani.
Yine dokunmadan şekerine.. Ekşisi olmalıydı her şeyin tadında, dimağım ona göre yaratılmış çünkü. Limon değil ama; sarısı hele hesapsız hayır karşısında.. Hoş edebilmeliydi, kırmızının karşısında matadorun cesaretiyle izlediği ateş gözlerin hırçınlığı gibi..
Şekersiz şimdi. Hızın kadar acır canın. Çok mutluluğu olduysa peşinen korkup gerektiği kadarını iade edebilmeliydin.. Bunu kimse demedi hiç. Kendim öğrendim. Kusursuz olmak yoktu. Sinem kaleminin yazıları için de diyorum.. Çok sevmemeli, çok da gelmemeli, ne gerek çok okumamalı. Çok da iyi yazamıyor hani.. Bunu diyebilmeliyim şimdi. İnanmadığını çok söylemeli dilin meğer... Yettiği kadarını alıp tüm kalanı iade ederek ve de.. Hiç sevmemek en iyisi, sıfır risk yollara çıktığım için en çekicisi bu. Yine de ama kalır damla göz ucunda. Düşşse mi düşmese mi yoksa.... Çokluktan gelen vebanın içine çektiği gücü kuvveti az sevmek nâmına hiç sevmeden bakılmalı dünyaya..
İzlediğim kâlbimi acıtsa da ne dedik, çok.. Hiçbir şeyin çoğ'u fayda değildir.. Bende kendimce beğenip severim harfleri.. Sizinkiler az daha çekiyor billâhi itirafı ile.. Çok da değil belki ;) -o korkudan..ben âşık bir kadınım çünkü..-
Gücü olan yazabilsin diyorum hep, güçlü görünenlerden daha çok yazacakları muhakkak.
Siz de yazın.. Çok gelmeyeceğim söz..
Sevgiyle..
Sevmek kadar küçük bir detay... İncecik paragraflar soyunuyor, dudaklarında rujunu yitirmiş sevdalar. Sus! Artık gölgelerini bile kucaklayacak kadar sıkı sarılıyorum sana. Susalım, ikimizde ölü...
- Gelebilirsin buraya
- Niye? Güzel mi?
- Hım.. Şimdilik değil. Ama birazdan...
- O halde biraz sonra gelsem...
- Olmaz. Güzeli bulmak için gözlerin gerekli. Kocaman kocaman baktığın zaman ben...
- Klişe.
- Değil, sadece rutin.
- İşte bu yüzden sıkılıyorum senden.
- Oysa sırf bu yüzden, her gün daha iyi bir adam olmak istiyorum ben.
Tebrikler, yürekten...