- 2039 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
ÇİNGENELER
ÇİNGENELER
Dün pazardı ve agulu bir sancı vardı sinemde.
Sen yoktun , ellerin ve gözlerin yolcu geçmişi olmayan yarınlara.
İçimden bir gemi kalktı sana,dalgaları iteledi sana çabucak gelmek için.
Yalnızlık kırıldı gibi oldu ama martılar hüznü boyadı pencereme.
Dün pazardı , nefesi kesilmiş ve acımaktaydı aşk, durmuş gibiydi sanki.
Çingeneler vardı geçtiğim yollarda;gebe kadınlar vardı içlerinde.
Takunyaları kırık kadınlar geçti yanımdan ;
acaba bebek hüzünleri nereye saklamışlardı onlar.?
Baktım yürürken, bendeki aştan var mıydı onlarda .. baktım.!
Çingeneleri gördüm ; kırık ve döküktüler ,yalansız bir gerçektiler.
Çöl yanıkları gizliydi yanaklarında, lakin serin yaylalar vardı gözlerinde.
Küçük kız çocuklarının elleri , adımları geçti yanım dan,üşüdüm sanki.
Çünkü dün pazardı ve ben sadece çingeneleri gördüm.
Üşüyorum yazın sıcağında donuyorum sana tüm gelmelerimde gitmelerle dolup bitiyorum.
Her gün ihtimaller örüyorum içimdeki tepelerde , sana bakıyorum , birde yaşama pişmanlığımı öldürüyorum.
Ben hep yürüdüğümü hatırlıyorum içimdeki sancılı türküyü ve hiç gidilmemiş köyün nefesini, yolda geçerken gördüğüm çingeneleri.
Hatırlıyorum.
Cümleleri farklı suratları isli çoğu yaralı ve bereli çoğu deli , kimi sessizliğin pınarlarında kurumakta, kimisi kanamakta.
Susamış kuşlara takılıyor gözlerim çingenelerin yanına takılmış eşlik ediyorlar şen mi şakrak mı bilinmez,eskinin yanında yeni gözükür gözleri.
Çingeneleri ve çocuklarını düşündükçe susarım , dünkü pazarları ,yüreğimin mazgalı geçit vermez deli bir fişek geçer bağrımdan aşk hafiflemez.
Onların dudakları yara bere benimki de yara,onların gözleri deli benimki de deli.
Kapı yok ama ama kilitli duvarları kefensiz ayrılıklar biter çorak topraklarında küçük kız çocuklarının bukleleri yaman sevdaları barındırır.
Adımlarım dahada hızlanır çingeneleri gördükçe sana gitmem gelirim mavi bir elbiseyi giyer bedenim aslında çingeneler kırmızı giyer.
Türküleri de sözleri de çıplaktır ,aşkın menzili de bitmez küfürde susmaz.
Senden gelmek beni tekrardan sana itiyor bedenim yorgun ve baygın bir ruhu misafir ediyor sanki prangalı bir yürüyüş bu içi boş bir öksürük.
Bak şu çadırın önünde kuru bir gürültü var ,nasılda yırtık pırtık giyinmiş çocuklar , kızlar oğlanlar yan yana sevda olur mu onlarda.
Yaşlılar almış yüzlerini avuçlarına baharı düşünüyor unutmuşlar yüzlerindeki sönmüş mayısları nisanları .
eski pası dökülmüş bir çaydanlık neyi demliyor bilmem ,tüm eskiler sarmış çadırın etrafını tüm dağınıklık onlarda peki ben neden düzgün değilim.
Ben üşürüm onların yandığını görünce, çıplak ayakları yırtık pabuçları görünce donarım.
Dün pazarmış unuturum bir gemi gönderirim yorgun bedenimden sana benim gibi gelsin isterim,gitmesi kurulmamış bir gelme olmalı benimki si çünkü ben seni her pazar severim.
Geceyi unutur gözlerim gündüzün efkarını içer yüreğim,çingeneledir beni anımsadıklarıma götüren belkide eskiten.
Kırık bir aynaya takılır gözlerim eski muhabbetler canlanır ,köz biter.
Sanki sen her pazar uzak yıldızlara kaçarsında beni unutursun sanıp gözyaşlarımın bağını koparırım yürür içimden en eski idamlıklar çingeneleri de korkutur bu yalnızlıklar.
İspirtonun morunu görür gözlerim yalandan gece gelir, fitil ateşlenir ,üşümeyi unutamam birde tutamadığım baharları.
Güneş ,rüzgar ve şimal yıldızı sarar etrafımı, çingenelere dalar gözlerim hani az önceki sevdalılar pabucu yırtık kız çocuğu.
Pamuk şekerler ısırılmış atılmış ,kırılmış radyoda anlamsız çalan bir şarkı ortalık bir o kadar anlamlı.
Çingeneler gider gibi yapıp bir türlü toplanamıyorlar , yalancı bir kasırga soyunur ayak uçlarımda gündüz uyur.
içimden yoksul bir öykü doğar sana gelmek ister unutmuştur pazarı, dünü ve dikenleri.
Derelerde çalan türküleri dinlerim , tüm coğrafya eskir hüzünlerimde ,uzun ağaçlar küçüklüğümü getirir ,an sersemletir bedenimi yavaşlar adımlarım.
Sen olmasan sevdiğim ben belkide dururum.
Çingeneler bulutlara karışır kaybolur, gözlerimin kepengi kapanır pazar biter.
Adımlar baki kalır birde sen sevgili.!
Hatice Nilüfer Dirilen