Sağ ve sol kavramları, Fransız ihtilali sonrası, 28 Ağustos 1789’da kurucu meclis, Versailles Sarayı’nın 'küçük hazlar salonu'nda toplandığı gün çıkmıştır.Sağ tarafta monarşik yönetimi savunanlar, sol tarafta laikler vardı.Yani tarihsel olarak ilericilik-gericilik terazisine konduğunda, sağ tarafta gericiler sol tarafta ilericiler… Bu toplantının ardından, basın bu iki grubu 'sağcılar ve solcular' şeklinde tanıtmış ve günümüze, bu kavramlar bu şekilde gelmiştir.
Sol en büyük çıkışını yaptığı 1960-80 yılları arasında dahi, 'dinsiz, vatansız, anasız-babasız komünistler' damgasını yemekten çok defa kurtulamamıştır. 12 Eylül 1980 darbesi solu kelimenin tam manasıyla ezmiştir. Solcular, toplumla bağlarını, hatta bırakın toplumu, çevresindeki insanlarla ilişkilerini dahi tekrar kurmakta zorlanmıştır. Bu dönemde toplumun sola yabancılaşması kadar, sol da kendine yabancılaşmıştır. Kimi devlete zarar vermek adına “bireysel terörizm” eylemlerine girişmiş, kimi CHP içinde eriyip gitmiştir. Bazıları ise hala tek başına, Don Kişot misali 'eski solcu' edebiyatı yapmaktatır. Benim şahsi fikrim ise Sol'un, halkın değerlerine ve inançlarına saygılı olarak, bir siyaset yapmasıdır. Yani rahmetli Ecevit'in dediği gibi; 'inançlara saygılı bir laiklik' ekseninde, yeni bir sol anlayış getirilmesi, sola özlenen eski günlerini ve de yükselişini sağlayacaktır.. Sol bu değerleri; temel hak ve özgürlükler çerçevesinde ele almadıkça, yenilmeye ve de müzmin muhalafette bulunmaya devam edecektir..
Sitemizde daha iyi hizmet verebilmek için sitemizde çerez kullanılmaktadır.