Mütavazi olmalıyız. Çünkü gelip geçiçiyiz ve unutulacağız. Hayat başkalarına muvaffakiyetlerimizi anlatmak için geçirilmeyecek kadar kısadır. -- Carnegie
Paylaş
وَالْفَجْرِ ﴿١﴾ 89/FECR-1 (Meâlleri Kıyasla): Vel fecri. Fecr vaktine andolsun. وَلَيَالٍ عَشْرٍ ﴿٢﴾ 89/FECR-2 (Meâlleri Kıyasla): Ve leyâlin aşrın. Ve on geceye. وَالشَّفْعِ وَالْوَتْرِ ﴿٣﴾ 89/FECR-3 (Meâlleri Kıyasla): Veş şef’ı vel vetri. Ve çift olana ve tek olana. وَاللَّيْلِ إِذَا يَسْرِ ﴿٤﴾ 89/FECR-4 (Meâlleri Kıyasla): Vel leyli izâ yesr(yesri). Ve geçip gideceği zaman geceye (andolsun). هَلْ فِي ذَلِكَ قَسَمٌ لِّذِي حِجْرٍ ﴿٥﴾ 89/FECR-5 (Meâlleri Kıyasla): Hel fî zâlike kasemun li zî hicr(hicrin). Bunlarda akıl sahipleri için bir kasem yok mu? أَلَمْ تَرَ كَيْفَ فَعَلَ رَبُّكَ بِعَادٍ ﴿٦﴾ 89/FECR-6 (Meâlleri Kıyasla): E lem tera keyfe feale rabbuke bi âd(âdin). Rabbinin Ad kavmini nasıl yaptığını görmedin mi? إِرَمَ ذَاتِ الْعِمَادِ ﴿٧﴾ 89/FECR-7 (Meâlleri Kıyasla): İreme zâtil ımâdi. Sütunlara sahip İrem Şehri’ne. الَّتِي لَمْ يُخْلَقْ مِثْلُهَا فِي الْبِلَادِ ﴿٨﴾ 89/FECR-8 (Meâlleri Kıyasla): Elletî lem yuhlak misluhâ fîl bilâd(bilâdi). O (İrem Şehri) ki, beldeler (ülkeler) içinde onun bir eşi yaratılmadı. وَثَمُودَ الَّذِينَ جَابُوا الصَّخْرَ بِالْوَادِ ﴿٩﴾ 89/FECR-9 (Meâlleri Kıyasla): Ve semûdellezîne câbûs sahra bil vâdi. Ve vadilerde kayaları oyan Semud’a (kavmine). وَفِرْعَوْنَ ذِي الْأَوْتَادِ ﴿١٠﴾ 89/FECR-10 (Meâlleri Kıyasla): Ve firavne zîl evtâdi. Ve kazıklar sahibi firavuna (neler yaptı). الَّذِينَ طَغَوْا فِي الْبِلَادِ ﴿١١﴾ 89/FECR-11 (Meâlleri Kıyasla): Ellezîne tagav fîl bilâd(bilâdi). Onlar ki beldelerde (ülkelerde) azgınlık yaptılar. فَأَكْثَرُوا فِيهَا الْفَسَادَ ﴿١٢﴾ 89/FECR-12 (Meâlleri Kıyasla): Fe ekserû fîhâl fesâd(fesâde). Böylece orada fesadı çoğalttılar. فَصَبَّ عَلَيْهِمْ رَبُّكَ سَوْطَ عَذَابٍ ﴿١٣﴾ 89/FECR-13 (Meâlleri Kıyasla): Fe sabbe aleyhim rabbuke sevta azâb(azâbin). Bundan dolayı Rabbin onları azap kamçısı ile kamçıladı. إِنَّ رَبَّكَ لَبِالْمِرْصَادِ ﴿١٤﴾ 89/FECR-14 (Meâlleri Kıyasla): İnne rabbeke le bil mirsâd(mirsâdi). Muhakkak ki senin Rabbin elbette gözleyendir. فَأَمَّا الْإِنسَانُ إِذَا مَا ابْتَلَاهُ رَبُّهُ فَأَكْرَمَهُ وَنَعَّمَهُ فَيَقُولُ رَبِّي أَكْرَمَنِ ﴿١٥﴾ 89/FECR-15 (Meâlleri Kıyasla): Fe emmâl insânu izâ mâbtelâhu rabbuhu fe ekramehu ve na’amehu fe yekûlu rabbî ekrameni. Fakat insan, ne zaman Rabbi onu imtihan edip, böylece ona ikram eder ve onu ni’metlendirirse, o zaman: “Rabbim bana ikram etti.” der. وَأَمَّا إِذَا مَا ابْتَلَاهُ فَقَدَرَ عَلَيْهِ رِزْقَهُ فَيَقُولُ رَبِّي أَهَانَنِ ﴿١٦﴾ 89/FECR-16 (Meâlleri Kıyasla): Ve emmâ izâ mâbtelâhu fe kadera aleyhi rızkahu fe yekûlu rabbî ehâneni. Ve fakat, ne zaman onu imtihan edip, böylece onun rızkını ölçülü verirse (daraltırsa), o zaman: “Rabbim bana ihanet etti.” der. كَلَّا بَل لَّا تُكْرِمُونَ الْيَتِيمَ ﴿١٧﴾ 89/FECR-17 (Meâlleri Kıyasla): Kellâ bel lâ tukrimûnel yetîm(yetîme). Hayır, bilâkis siz yetime ikram etmiyorsunuz. وَلَا تَحَاضُّونَ عَلَى طَعَامِ الْمِسْكِينِ ﴿١٨﴾ 89/FECR-18 (Meâlleri Kıyasla): Ve lâ tehâddûne alâ taâmil miskîn(miskîni). Ve yoksulları doyurma konusunda birbirinizi teşvik etmiyorsunuz. وَتَأْكُلُونَ التُّرَاثَ أَكْلًا لَّمًّا ﴿١٩﴾ 89/FECR-19 (Meâlleri Kıyasla): Ve te’kulûnet turâse eklen lemmen. Ve size bırakılan mirası hırslı bir yeyişle yiyorsunuz. وَتُحِبُّونَ الْمَالَ حُبًّا جَمًّا ﴿٢٠﴾ 89/FECR-20 (Meâlleri Kıyasla): Ve tuhıbbûnel mâle hubben cemmen. Ve malı aşırı bir sevgiyle seviyorsunuz. كَلَّا إِذَا دُكَّتِ الْأَرْضُ دَكًّا دَكًّا ﴿٢١﴾ 89/FECR-21 (Meâlleri Kıyasla): Kellâ izâ dukketil ardu dekken dekkâ(dekken). Hayır, arz, paramparça parçalanıp dağıldığı zaman. وَجَاء رَبُّكَ وَالْمَلَكُ صَفًّا صَفًّا ﴿٢٢﴾ 89/FECR-22 (Meâlleri Kıyasla): Ve câe rabbuke vel meleku saffen saffâ(saffen). Ve Rabbin geldiği ve melekler saf saf olduğu zaman. وَجِيءَ يَوْمَئِذٍ بِجَهَنَّمَ يَوْمَئِذٍ يَتَذَكَّرُ الْإِنسَانُ وَأَنَّى لَهُ الذِّكْرَى ﴿٢٣﴾ 89/FECR-23 (Meâlleri Kıyasla): Ve cîe yevme izin bi cehenneme yevme izin yetezekkerul insânu ve ennâ lehuz zikrâ. Ve o gün (izin günü) cehennem getirilmiştir. İnsan o gün (izin günü) tezekkür eder (düşünüp, hatırlar) ve bu zikrin (bu hatırlamanın) ona nasıl (faydası) olur ki? يَقُولُ يَا لَيْتَنِي قَدَّمْتُ لِحَيَاتِي ﴿٢٤﴾ 89/FECR-24 (Meâlleri Kıyasla): Yekûlu yâ leytenî kaddemtu li hayâtî. “Keşke ben hayatım için (yaşarken güzel ameller) takdim etseydim.” der. فَيَوْمَئِذٍ لَّا يُعَذِّبُ عَذَابَهُ أَحَدٌ ﴿٢٥﴾ 89/FECR-25 (Meâlleri Kıyasla): Fe yevme izin lâ yuazzibu azâbehû ehadun. Artık o izin günü, kimse O’nun (Allah’ın) azabı gibi azaplandıramaz. وَلَا يُوثِقُ وَثَاقَهُ أَحَدٌ ﴿٢٦﴾ 89/FECR-26 (Meâlleri Kıyasla): Ve lâ yûsiku vesâkahû ehadun. Ve kimse O’nun bağladığı gibi bağlayamaz. يَا أَيَّتُهَا النَّفْسُ الْمُطْمَئِنَّةُ ﴿٢٧﴾ 89/FECR-27 (Meâlleri Kıyasla): Yâ eyyetuhân nefsul mutmainnetu. Ey mutmain olan nefs! ارْجِعِي إِلَى رَبِّكِ رَاضِيَةً مَّرْضِيَّةً ﴿٢٨﴾ 89/FECR-28 (Meâlleri Kıyasla): İrciî ilâ rabbiki râdıyeten mardıyyeten. Rabbine dön (Allah’tan) razı olarak ve Allah’ın rızasını kazanmış olarak! فَادْخُلِي فِي عِبَادِي ﴿٢٩﴾ 89/FECR-29 (Meâlleri Kıyasla): Fedhulî fî ibâdî. (Ey fizik vücut!) O zaman, (nefsini tezkiye ettiğin ve ruhunu Allah’a ulaştırdığın zaman Bana kul olursun) kullarımın arasına gir. وَادْخُلِي جَنَّتِي ﴿٣٠﴾ 89/FECR-30 (Meâlleri Kıyasla): Vedhulî cennetî. Ve cennetime gir.
Ahzâb Suresi 16. Ayet